Ilısu Barajı “70 yıllık rüya…”

A -
A +
 
Güneydoğu Anadolu Projesinin (GAP) temeli 1976 yılında atılmıştı… Ilısu Barajı da GAP’ın bir parçası. Ilısu Barajı'nın uzun bir hikâyesi var. Engellemeler yüzünden, otuz yıllık bir gecikme ile devreye giriyor...
 
 
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Dicle Nehri üzerinde inşa edilen ve bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılışı yapılacak olan Ilısu Barajı için, “Türkiye’nin 70 yıllık rüyası…” benzetmesini yapmış. Çok yerinde bir benzetme. Ne mutlu ki, ülkemizin böyle büyük rüya projeleri teker teker hayata geçiyor… Ilısu Barajı için ilk etütler Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından 1954 yılında yapılmış. Tam altmışaltı yıl önce… Barajla ilgili ön fizibilite çalışmaları 1971 yılında tamamlanmış ve baraj planlarının son hâli de 1982’de onaylanmış. Henüz 12 Eylül Askerî Yönetiminin işbaşında olduğu bir dönem. Türkiye’nin içeride terörle mücadele ve dış ülkelerle de sıkıntılı ilişkiler sebebiyle zorluklar yaşadığı bir dönem… 1976’da Güneydoğu Anadolu Projesinin (GAP) temeli atıldığında, o günkü hesaplarla bedeli 40 milyar dolar olarak açıklanmıştı. 13 üç ayrı ana projeden oluşan ve toplamda 22 Baraj ile 19 Enerji Santralini ihtiva eden dev projeyi, dönemin başbakanı Süleyman Demirel; “TÜRKİYE’YE BİR TÜRKİYE DAHA EKLEMEK” şeklinde tanımlıyordu. Ilısu Barajı da GAP’ın bir parçasıydı… Türkiye, su kaynaklarını değerlendirip kalkınmasını tamamlamak için harekete geçtiğinde, karşısına bölgesel ve küresel odaklar tarafından binbir türlü engel ve zorluklar çıkarılacaktı… O yüzden de, 15 sene zarfında büyük çapta tamamlanması planlanan GAP, aradan geçen 44 seneye rağmen hâlâ tamamıyla bitirilebilmiş değil. Ama çoğu gitti azı kaldı. İşte Ilısu ile birlikte dev bir adım daha atılmış oluyor.
1960’lardan itibaren Keban ve daha sonra Karakaya ve Atatürk Barajı'nın inşası sırasında, ideolojik ve siyasi sebeplerle Türkiye’nin karşısına çıkarılan ekonomik engeller, bütün bu dev projelerin gecikmesine yol açtı. Türkiye GAP’a harcayacağı 40 milyar dolarlık finansı temin etmekte zorlanırken, bunun birkaç katını bölücü örgütü PKK ile mücadelede harcamak zorunda kaldı!.. Türkiye’nin kalkınmasını ve güçlenmesini hazmedemeyen çevreler, terör örgütünün propagandalarına uyarak ve ona arka çıkarak, özellikle kredi bulma noktasında, önümüze akla hayale gelmeyen engeller çıkardılar. Suriye’nin tahrik ettiği Arap Dünyası, bu konuda ülkemizin karşısında âdeta bir cephe oluşturdu. Hafız Esad on yıllarca terör kartını bize karşı kullandı, PKK’nın elbaşı Öcalan’ı Suriye’de barındırdı. Lübnan’daki Bekaa Vadisi, Türkiye’yi bölmeye çalışan terör örgütünün ana eğitim ve barınma yerlerinden biri oldu. Özellikle bölücü terör örgütünü arkalamak bakımından, yabancı ülkelerdeki resmî ve gayriresmî kuruluşların sürekli bir aleyhte kampanya ile Türkiye’nin önünü kesmeye çalıştığına şahit olduk. Ilısu Barajı'nın bu noktada apayrı bir yeri var. Bunun görünürdeki sebeplerinden biri de, Hasankeyf ve çevresindeki tarihî eserlerin korunması bahanesiyle yürütülen faaliyetlerdir…
Daha projenin fiilî uygulamasına bile geçilmeden, 1986 yılında Hasankeyf Komitesi kurulmuş ve bu komitenin uzantıları vasıtasıyla bilhassa İngiltere’de, çok aktif menfi propagandaya girişilmiştir. Daha sonra Batman’da kurulan Hasankeyf Gönüllüler Derneği ve Diyarbakır’da pek çok farklı unsurun içinde yer aldığı Hasankeyf Kurtarma Platformu sahneye çıkmış… Daha sonra Anadolu Vakfı devreye girmiş vs. vs... Bu oluşumların, NGO denilen yabancı hükûmet dışı sivil organizasyonların da iş birliğiyle, giriştikleri yoğun propaganda ve etkinlikler, sahada sonuç vermeye başlamış. Daha önce kredi verme taahhüdünde bulunan İngiltere, İsviçre ve ABD kaynaklı kredi kuruluşları, bilahare birer birer karar değiştirip olumsuz tavır almıştır. Bu konuda olup bitenleri tam olarak anlatabilmek için ciltlerle kitap yazılması gerekir. İngiliz Avam Kamarasında, bu kredi verme bahanesiyle 2000 yılında Ilısu Barajı'na dair özel oturum yapıldığını belirtelim de, meselenin nerelere kadar tırmandırıldığını varın siz hesap edin…
Hasankeyf ve civarında, dokuz ayrı medeniyete ait 12 bin yıllık tarihî kültür mirasının kurtarılması diye lanse edilen faaliyetler, esasen bölücü terör örgütünün kollanması ve korunmasına matuftu. Bu noktada Kürt İnsan Hakları Konseyi vb. oluşumlarla dayanışma içinde, teröristlerin saklanma ve geri kaçış yollarını korumak için illegal faaliyetler gırla gidiyordu…
Ilısu Barajı Projesi'nin engellenmesi için, bölücü örgüt dış destekçileriyle birlikte aralıksız faaliyet sürdürürken, içeride de güya çevrecilik adına bu projenin önüne yığınla engeller çıkarılıyordu. Bu konuda Mimarlar ve Mühendisler Odasının başrollerde olduğuna dikkat isterim. Bakanlar Kurulu’nun Ilısu Barajı ihale kararına karşı, Danıştay’a iptal davası açmaktan tutun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulara kadar farklı farklı engelleme atraksiyonları hep sahnelenmiştir… İşte bütün bunlar, Türkiye’nin kalkınmasında önemli bir yer tutacak olan Ilısu Barajı'nın bu kadar gecikmesine yol açmıştır.
Çok uzun bir hikâyeyi sadece satır başlarıyla özetlemeye çalıştık. Merak edenler arşivlere girip detayları okuyabilir. Her şeye rağmen, Türkiye’nin kurulu güç bakımından dördüncü büyük barajının hizmete giriyor olması büyük bahtiyarlık. 2006 yılında temelini Başbakan olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan atmıştı. Bugün Cumhurbaşkanı sıfatıyla açılışını yapıyor... Hayırlı ve uğurlu olsun.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.