“Sosyal mesafe” kolay iş midir?

A -
A +
Fiziki yakınlık ifadesinin yerine, dilimize yerleşen ‘sosyal mesafe’ kavramına herkes bir anlam yüklüyor… Bahse konu mesafe ne kadardır mesela? Bir buçuk metre, iki metre, üç metre, hatta beş metre diyen var!
 
 
Dört günlük sokağa çıkma yasağından sonra İstanbul, Bursa gibi büyük şehirlerde yaşanan izdiham, bir kere daha gösterdi ki, sosyal dediğimiz malum mesafe öyle kolayca korunacak bir yakınlık veya uzaklık değil!.. Bunun görülmesi için ille de birkaç gün evlerde kapalı kalmaya gerek yok. Normal günlerde mesela toplu taşım araçlarında, insanlar ne kadar dikkatli ve bilinçli olsa da (En azından bir kısmı…), aralarına yeterli mesafe koyabilirler mi? İmkânsız değil, ama çok zor. Umumi yerlerde hareket hâlindeki yüzlerce, binlerce insan; gidiş-geliş istikametini tek taraflı olarak belirleyemeyeceğine göre, mutlaka gereğinden fazla yaklaşma ve hatta çarpışma durumu söz konusu olacaktır… Bunu bilmek için ille de “uzman” olmaya ihtiyaç yok. Aslında uzmanlar, bu söyledikleri şeyin uygulamadaki zorluğunu herkesten daha iyi bilmiyor mu? Eh, uzman olmaları hasebiyle öyle olması gerekiyor. Lakin sosyal hayatın devamı açısından, başka alternatif olmadığı için, insanları bu zora koşmak gerekiyor. Eğer alışkanlıklara rağmen, tehlikenin farkına varmasıyla, insanlar makul bir seviyede kendisini sakınmayı beceriyorsa maksat hâsıl olmuş demektir. Evet, sosyal mesafe hakikaten kolay bir iş değil. Fakat sağlığımız için zoru zorlayacağız. Başka yolu yok!
Salgının henüz Türkiye’ye ulaşmadığı ilk zamanlarda, başka ülkeler bu sosyal mesafe ve temas noktasında çok gafil avlandı… Bu ülkelerin başında gelenlerden biri de İtalya. Ancak bu gafletin bedelini çok ağır ödedi. Salgına rağmen, normal yaşantısına ve seyahatlere devam eden İtalyan halkı, 225 binden fazla vaka ve 32 bin civarında can kaybıyla müthiş sarsıldı. İtalya, salgının en sıcak günlerinde çare olarak yine insanları birbirinden uzak tutacak ve teması imkânsız kılacak çok katı yasaklara başvurmak zorunda kaldı. Bütün zamanlarda salgın hastalıklara karşı en etkili tedbir, karantina değil miydi?! Neticede virüsün yayılma hızını önce yavaşlattı ve sonra da kontrol altına aldı. Şimdi İtalya normalleşme düzenine ihtiyatlı ve kademeli biçimde geçiyor. Bu çok acı tecrübeyi başka devletler de paylaşıyor. Mesela İngiltere… Başlangıçta “sürü bağışıklığı” yaklaşımıyla, neredeyse hiçbir tedbir alma gereği duymadı. Ancak daha sonra hazırlanan raporlarda, muhtemel can kayıplarının ürkütücü boyutlara varacağı görülünce derhal politika değişikliğine gidildi. Bu arada Başbakan Boris Johnson ve birkaç bakanı da, bizzat virüse yakalanarak hastanelik oldu… Virüsle mücadele tarzı pek açık olmayan Rusya da, şimdilerde fena hâlde sarsılıyor. Keza Rus Başbakanı ve bazı bakanları da salgından nasibini aldığı gibi, peş peşe günlerce on binden fazla can kaybıyla tam bir dehşeti yaşadı. Tablo öyle gösteriyor ki, Rusya bu salgın yüzünden çok büyük sıkıntılar yaşayacak.
Latin Amerika coğrafyasında da salgın hastalık çok tehlikeli biçimde yayılıyor. Özellikle Brezilya ve Meksika’da. Bölgenin en büyük nüfuslu ülkesi olan Brezilya, siyasi ve sosyal yapısı sebebiyle en çok etkilenen ülke durumunda. Ne var ki, bu ülkenin eksantrik devlet başkanı Bolsonaro, hâlâ daha ciddi tedbirler almak yerine, işin propagandasında. Politik arenada meseleyi saptırarak, Koronavirüsü hafife alan marjinal grupların nümayişlerinde boy göstererek, neticeye varacağını sanıyor. Maalesef o coğrafyada da insan hayatı ucuz olduğu için, ölü sayısının kabarması, siyasal yönetimleri yeterince etkilemiyor. Kitleler de durumu kanıksadığı ve zaten yeterince organize olamadığı için, politikacıları tavır değişikliğine zorlayacak kapasiteye sahip değil… Şimdi dünya merak ediyor; acaba Latin Amerika’da ve yeni yeni alevlendiği Afrika’da, virüs ne kadar hasar verecek?
Kendi memleketimize dönersek, sosyal mesafenin ihlalini önlemek için karantina ve sokağa çıkma yasakları net sonuç verdi. Açıktır ki, kendi başımıza kalsaydık, sosyal mesafe veya fiziki yakınlık durumunu yeteri kadar ciddiye almayacaktık. Şimdi ilk defa bir Ramazan Bayramı'nı, sosyal mesafeyi koruyabilmek maksadıyla evlerde geçireceğiz. Başka türlü tokalaşma ve el öpmelerin, kucaklaşmaların önüne nasıl geçilecekti ki? Bakar mısınız hâlâ taziye meselesini bile tam çözemedik. Gerçekten bazen mecburiyetler iyidir ve olmalıdır!.. Virüsle ilgili bilim adamlarının çalışmaları derinleştikçe, toplumlarla paylaşılan malumat da yanlışlardan peyderpey ayrışıyor. Bakar mısınız, Türkiye’ye gelen ilk Covid-19 virüsü, Amerika kaynaklı imiş, İkincisi Avustralya, üçüncüsü de İngiltere. Ve en fazla bulaşma Avrupa menşeli… Hani ne oldu? Umreye giden vatandaşları peşinen mahkûm edenler, biraz olsun utanırlar mı acaba? Çok zor…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.