Asker uğurlamak, sevinmesini bilmek…

A -
A +
Sevinç ve üzüntü hâllerinde, ifrata kaçmak beraberinde başka sıkıntılar da getirir… Türk milletinin askerliğe karşı ilgisi, sevgisi malum. Lakin askere uğurlama meselesi, sanki patolojik bir hâl alıyor!
 
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, son altı aydır hemen her gün salgın hastalığın yayılması ile buna karşı alınması gereken tedbirleri ve uygulamadaki durumu düzenli biçimde kamuoyuyla paylaşıyor. Bazen basın toplantısı yaparak bazen de sosyal medya üzerinden hem bilgi veriyor hem de çeşitli uyarılarda bulunuyor. Kimi zaman dikkat çekici esprilerle, fotoğraflarla toplumun dikkatini ayakta tutmaya çalışıyor. Doğrusu bu konuda Sayın Bakanın başarılı bir grafik çizdiğini belirtmek gerekiyor… Otobüste yolculuk yaparken, maskesini gözlerinin üstüne çekip derin bir uykuya dalmış vatandaşın görüntüsü altındaki paylaşımı, hayli düşündürücü idi gerçekten: “BU GİDİŞLE SIFIR VAKA RÜYA MI?” Koronavirüse karşı mutlak başarı, elbette yalnızca devletin aldığı ve alacağı sıkı tedbirlerle değil, vatandaşların da aynı surette, üzerine düşeni yapmakla mümkün. Şu hâlde mesele gayet açık. Şayet gelecekte rahat etmek istiyorsak, yapacağımız şeyler de belli… Tavsiye edilen tedbirleri titizlikle alacağız ve her şeyden önce kendi sağlığımızı korumak zorunda olduğumuz bilinciyle hareket edeceğiz. Öyleyse maskeyi çene altına indirmek veya deliksiz bir uyku çekmek için gözlerimizin üstüne bant yapmak akıllı bir iş değil. “Bana bir şey olmaz” gibi, hamakat eseri bir düşünce ve davranıştan da zinhar uzak durmak lazım!..
Ama bu noktada beklenen hassasiyeti, maalesef toplumun bazı kesimleri göstermekten imtina ediyor. Mesela sevinmek ile ‘sevindirik olmak’ arasında çok fark var… İnsanlar sevinmesini bilmezse, daha doğrusu sevinç veya üzüntü hâllerinde işin dozunu kaçırırsa, ifrata vardırırsa, başına istenmedik hâller gelebilir. Bizim toplumumuzun askerliğe karşı ilgisi ve sevgisi gayet yüksek. Bu bütün dünya tarafından da bilinen bir gerçektir. Bu sebeple öteden beri gençlerimizi askere uğurlama törenleri, örf ve âdetlere göre, yöresel geleneklere göre, mütevazı veya bazen de hayli mutantan olabiliyor. Gelgelelim son senelerde bu askere uğurlama törenleri, bazı yerlerde insanlarımızın hayatı için ciddi biçimde tehlike arz eder hâle geldi!.. Bazıları işi öyle abartıyor öyle absürt boyutlara vardırıyor ki, her an bir büyük felakete kapı aralanabilir. Trafiği tek kelime ile felç ediyorlar. Tünelleri kapatıp burada silahla havaya ateş etmek gibi saçma sapan davranışlar son zamanlarda artmaya başladı. Araba ile drift atmak, patinaj çekmek, arabaların içinden dışarıya sarkarak dans etmeye çalışmak vs. Sağlık Bakanının “Bir asker uğurlama töreni sebebiyle 52 kişi enfeksiyon kaptı…” diye açıklama yaptığı gün, İstanbul’un Bağcılar, Üsküdar, Beykoz, Sultangazi ilçelerinde, yukarıda belirttiğimiz magandalıklar yapıldı iyi mi!. Sadece İstanbul’da değil, maalesef başka şehirlerde de benzer tablolar yaşanıyor.
Magandaların düğünlerde ve asker uğurlama törenlerinde veya herhangi bir merasim söz konusu değilken bile, durduk yerde kalabalıkların içinde silahla havaya, sağa sola ateş etmeleri ne yazık ki, patolojik bir duruma dönüştü. Salgın hastalığı ülkemizde bitirelim diye didinirken, birtakım sorumsuz kişilerin, yapılan fedakârlıkları da bertaraf edecek biçimde, aptalca davranışlar sergilemesi hazindir. İzmir’in Kordonboyu’nda bir grup gencin yarı çıplak vaziyette ve tabii ki maskesiz olarak, hiçbir mesafeyi gözetmeksizin dans etmesini nasıl izah etmeli? Fahrettin Koca, omuz omuza denize olta atan balıkçılara “RAST GELMESİN!..” diye seslenirken acaba neyi anlatmaya çalışıyor?! Bu işin şakası yok. Virüs salgınından dört bin altı yüz küsur vatandaşımızı kaybettik. Zamanında tedbir almayan ve uyarılara kulak asmayan İngiltere’de kırk bin küsur, İtalya’da otuz bin küsur, İspanya’da, Fransa’da yine bir o kadar insan hayatını kaybetti. Türkiye zamanında ve doğru tedbirlerle bu felaketin muhtemel korkunç tahribatını önleme başarısını gösterdi. Şu hâlde bunun kıymetini bilelim.
Yani sevinmeyi de, üzülmeyi de bilelim… İkazlara ve yasaklara rağmen, bir taziye çadırının kurulması yüzünden Van’ın İpekyol ilçesinde yüzden fazla insan virüse yakalandı. Aynı şekilde Trabzon’da cenaze törenine katılan bir vatandaş altmış küsur kişiye hastalık bulaştırdı. Diyarbakır’da virüs taşıyan bir kişi akraba ziyareti yoluyla en az kırk kişinin enfekte olmasına yol açtı... Bütün bu vakalar, örnekler ortada iken ve yetkililer her saat başı uyarı üstüne uyarıda bulunurken, hâlâ şuursuz davranışlarla, umumi mekânlarda halkın sağlığını tehlikeye atanlar neyi ispatlamaya çalışıyor acaba? Velhasıl sevinmesini de üzülmesini de bilmek lazım. Aksi hâlde başımıza daha büyük dertler sarmış oluruz!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.