ABD Ukrayna’da el yükseltmeye çalışıyor…

A -
A +
Bazı medya organlarına bakılırsa, Ukrayna’da sanki büyük bir savaş başladı bile!.. Oysa tarihî akışa bakıldığında, durumun hiç de böyle olmadığı, olmayacağı görülür. Kremlin Sarayı'ndaki sakinlik bunun işareti.
 
 
Biden Yönetimi, “Amerika yeniden dünya siyaset arenasına döndü…” yolundaki söylemini güçlendirmek ve inandırıcı kılmak için, her vesileyi kullanıyor. Ukrayna meselesinde, düşman olarak tanımladığı Rusya’ya, Tayvan konusunda da “en büyük rakip” diye ilan ettiği Çin’e karşı, daha çok lafta el yükseltmeye çalışıyor… Dikkat edilirse ABD’nin bu yöndeki söylemi ne Rusya’yı ne de Çin’i geleneksel politikalarından caydıracak bir etki meydana getirmiyor. Baltık Bölgesinde bir türlü istediği havayı yakalayamayan ABD, Balkanlarda ve Kafkaslarda bunu telafi edebilir miyim diye çabalıyor. Yunanistan’ın çeşitli yerlerinde yeni üsler kurmaya girişen Amerika, yaklaşık yirmi sene önce Gürcistan ve Ukrayna’da eline yüzüne bulaştırdığı “renkli devrimler” serüvenini, bu defa daha başka bir formatta tazelemeye çalışıyor. Bu hamleler bir yere kadar görüntüyü kurtarsa da, asıl mesele üzerinde ciddi bir tesir icra etmesi beklenmesin. Nitekim Rusya, bu konularda ne kadar ciddi ve kararlı olduğunu, çok net biçimde yeniden ortaya koydu… Gerek Kırım’a ve gerekse Ukrayna’nın doğu sınırına yaptığı büyük yığınak, bu durumun çarpıcı bir yansıması. Rusya’nın geçmişte gösterdiği refleks ve bugünkü tavrına karşı, ABD’nin Karadeniz’e iki savaş gemisi göndermesi hangi ölçüde bir mukabele teşkil eder ki? ABD’nin neyi nereye kadar sürdüreceği de, aslında yakın tarihinde pek çok örneklerle ortada!..
Bakınız ne oldu? Ukrayna ABD ve genel olarak Batı’nın kendisine ne kadar kol kanat gerebileceğini sezdi ve çaresiz kendi yalnızlığını görüp tekrar Rusya gerçeği ile yüzleşmeye döndü. Devlet Başkanı Zelenskiy, Viladimir Putin ile görüşmek istiyor. Velakin Putin (şimdilik) oralı olmuyor. Üstelik bu görüşme talebinden önce Ukrayna tansiyonu düşürmek için, Rusya ile bir savaşa girmeyeceklerini de ilan ediyor. Ama bütün bunlar Rusya’nın yumuşama yönünde harekete geçmesi için yeterli olmuyor… Zira Rusya, Ukrayna’nın bir şekilde Batı’ya daha fazla yanaşma ve hele NATO’ya üye olma yolunda yeni teşebbüste bulunma konusunda iyice düşünmesini bekliyor. Bu yüzden Putin, Ukrayna Cumhurbaşkanının görüşme teklifini kabul etmek yerine, o soğuk çehresi ile sadece tebessüm ediyor. Tıpkı birkaç ay önce Nikol Paşinyan’a yaptığı gibi!.. Evet, Ukrayna politikası Rusya için her zaman bir imparatorluk iddiası olmuştur ve bu iddiadan vazgeçmesini beklemek rasyonel bir analiz olamaz. Bu sebeple Biden’ın birtakım mesajları ve ABD bakanlarının peş peşe NATO karargâhına ziyarette bulunmaları, zevahiri kurtarır ve fakat realiteyi değiştiremez...
Aynı şekilde ABD Dışişleri Bakanı’nın Tayvan konusunda Çin’e gözdağı vermeye matuf sözlerinin altını doldurabilecek bir gelişme henüz söz konusu değil. Arada sırada Güney Çin Denizi'nde savaş gemileriyle bayrak göstermek, Çin’in Formoza Adasına (Tayvan) dair temel hedefine sekte vurmaya yetmez… Antony Blinken’in bir gün Moskova’ya ertesi gün Pekin’e dönük yüksek perdeden ama diplomatik kalıplara da dikkat ederek çıkışlar yapması, yukarıda belirttiğimiz üzere el yükseltmeye çalışmaktan öteye bir şey değil. Bir kısım medyada şişirildiği üzere büyük güçler arasında bir savaşın çıkması, hele hele bugünkü dünya şartlarında böyle bir şeyin olması o kadar kolay değil. Bundan elli yedi sene evvel cereyan eden Küba krizinde ne olmuştu?.. Dikkat ediniz, Ukrayna meselesinde de yakında gerilim düşecektir. Ve bir zaman sonra Biden, “katil” dediği Putin ile ama telefonla ama yüz yüze görüşecektir. Donbas Bölgesi Ukrayna için çok önemli bir toprak parçasıdır. Zengin kömür havzalarına sahiptir… Ukrayna gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 20’sini bu bölgeden sağlamaktadır. Bu yüzden de, Rusya’nın daha fazla tasallutuna zemin hazırlayacak adımlar atmayacağı katidir. Onun için Rusya’ya ha bire teskin edici mesajlar gönderiyor.
Tayvan meselesine de tekrar dönecek olursak, ABD; Çin’in görünen hızlı yükselişini yavaşlatmak için her yola başvuruyor, ama beklediği sonucu alamayacağını da biliyor. Bugün için yaptığı asıl şey, Çin ile kaçınılmaz bir hesaplaşmayı mümkün mertebe ötelemek, 2030’lardan sonraya geciktirmek… Ancak bu arada Çin de yoluna bütün gücüyle devam ediyor. Asya-Pasifik Bölgesinde bu dev gücü dengelemek için, ABD enerjisini buraya teksif ederken, Rusya’ya karşı, 1991 öncesi dönemdekine benzer bir caydırıcı güç ve etkiyi nasıl devşirecek acaba? Kısacası el yükseltmek nereye kadar?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.