Yeni anayasa arayışları…

A -
A +
Türkiye’de on yıllardır konuşulan anayasa meselesi, ne yazık ki gündemi bunca zaman meşgul etmesine rağmen, bir türlü beklenen ve istenen neticeye ulaşamadı. Yakın zaman içinde de ulaşması zor görünüyor!     2011 seçimlerinden sonra, Türkiye’de yeni ve sivil bir anayasanın yapımı için, belki de o güne kadarki en ciddi ve kapsamlı çalışmalar başlamıştı… Türkiye’de sivil bir anayasanın yapılması meselesi en fazla konuşulan, en uzun süre gündemde kalan ve farklı görüşlerle de olsa, istisnasız bütün siyasi partilerin ve toplumun her kesiminin talep ettiği bir konudur. Gelin görün ki, bu kadar geniş bir toplumsal-siyasal talebe rağmen, bir türlü istenen netice hâsıl olamadı!.. Bir taraftan toplumun tamamı yeni bir anayasa için istekli olurken, diğer taraftan çok garip şekilde, bazen anayasa yapmaya teşebbüs etmek dahi, siyasi partilerin kapatılması için gerekçe teşkil etmiştir!.. 2007 yılında, halktan yüzde 48 oy alarak tek başına iktidara gelen AK Parti, 2008 yılında bu garabete maruz kaldı. Yeni bir anayasa yapma çalışmalarına başladığı için, çok açık bir şekilde vesayet odakları tarafından kapatılmakla tehdit edildi ve aleyhine açılan kapatma davasında bu mesele de gerekçe yapıldı. O günkü anaforda, “Laiklik karşı odak hâline gelme veya ne idüğü belirsiz irticai faaliyet” ithamı, vesayet odaklarının baskı ve tehdit aracı olarak her kapıyı açan maymuncuk mahiyetinde idi. Hikâyenin teferruatını merak edenler Google’a girip o günlerdeki safahatı geniş şekilde okuyabilir… Biz yine asıl konumuza dönersek, 2011 Eylül ayında dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa için bir uzlaşma komisyonu teşkil edilmesi çerçevesinde, yirmiden fazla hukukçu akademisyenle toplantı yaparak, istişarelerde bulunmuştu. Sayın Çiçek’in o gün söylediği şu sözler, bugün için de aynen geçerli… Anayasa yapmanın çeşitli zorluklarına işaret ettikten sonra şöyle diyordu: “Ancak hiçbir zorluk gelişmiş demokratik toplumları çağın gereklerine uygun, özgürlükleri güvence altına alan anayasalar yapmaktan vazgeçirememiştir, bizi de vazgeçirmemelidir…” Evet, hakikaten hiçbir zorluk bizi bu önemli meseleyi çözüme kavuşturmaktan alıkoymamalıdır. Ama nasıl? Türkiye Cumhuriyeti yüzüncü yaşını kutlamaya hazırlanıyor. Velakin hep olağanüstü şartlarda ve antidemokratik ortamlarda yapılan anayasalarla yönetilmek durumunda kalmış. Kuruluş yıllarındaki fevkalade şartlar ve tek parti döneminin otoriter ikliminde, demokratik bir yaklaşımdan söz etmek, ne kadar gerçekçi olur? Ama en azından çok partili siyasi hayatın başladığı 1950’lerden itibaren, bu yönde bir gelişme sağlanabilirdi… Amma sistemi her yönüyle kontrol altında tutan vesayet odakları buna asla müsaade etmedi! Peki, günümüzde olsun vesayet zihniyetinde bir değişme var mı? Ne gezer!.. Anayasalar toplumların temel sosyal-siyasal sözleşmesi olduğu için, yapımında mutlaka geniş mutabakat ve kamuoyu desteği aranır. Bu sebeple parlamentolarda ağırlıklı ekseriyet oyu aranır ve bununla da yetinilmeyip halk oylamasına sunulur. Bu manada ülkemizde hâlihazırda uygun bir anayasa iklimi var mı? Ne yazık ki hayır! Belki de şimdiye kadarki en elverişli ortam diyebileceğimiz, 2011 yılı ve devamındaki anayasa çalışmalarında; hatırı sayılır mesafe alınmış olmasına rağmen, yine de temel konularda bir uzlaşma sağlanamamıştı. Yani devletin şeklini şemailini ve işleyiş karakterini belirleyen en temel 20-25 maddelik kısmında, herhangi bir ilerleme kaydedilemedi. Buna karşılık, tali derecedeki yaklaşık 60 madde üzerinde mutabakat sağlandı. Bu dahi önemli bir veri olarak, günümüzde de katkı sağlayacak birikimdir. Bugün için yeni anayasa çalışmasına elverişli ortam olmadığını belirttik. Sebebi şu; İktidar ile muhalefet kanadı arasında keskin bir cepheleşme söz konusu çünkü… Her şeyden önce, hükûmet sistemi üzerinde bir uzlaşma sağlanması mümkün değil. Cumhur İttifakı başkanlık sisteminde ısrar edecek. Muhalefet kanadı ise yeniden parlamenter sisteme dönüş için direnecek… Buradaki derin yırtılma, mutabakat zemini oluşmasına mânidir. Dikkat ederseniz, önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme taşıdığı, daha sonrasında MHP’nin destek verdiği yeni anayasa yapma çağrısına, muhalefet kanadı âdeta kulaklarını tıkamış durumda. Bu da şunu gösteriyor; Siyasi muhalefet mevcut şartlarda yeni bir anayasa için çalışma ve uzlaşma niyetinde değil… Öyle ki, MHP’nin anayasa teklifini, İyi Parti peşinen ve hiç müzakere etmeden reddetti. Her şeye rağmen bir çalışma başlatılabilir tabii. Ama formel prosedürün tamamlanması çok zor görünüyor. Mevcut parlamento aritmetiğinde Cumhur İttifakı 336 milletvekiline sahip. Ancak anayasanın referandum şartıyla Meclis'ten geçebilmesi için, 3/5 çoğunluğa ihtiyaç var. Bir an için eksik kalan vekil sayısının diğer küçük partilerden ve bağımsızlardan tamamlandığını düşünelim, beri tarafta muhalefetin iştirak etmediği bir anayasa, arzu edilen geniş halk mutabakatını yakalayabilir mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.