Zirveler biter, problemler kalır!..

A -
A +
Otuz sene evvel, Sovyetler Birliği dağıldığında yani Varşova Paktı ortadan kalktığında, NATO’ya yeni misyon arama çalışmaları da başlamıştı. O çalışma hâlâ devam ediyor. Gelecek on yıla yön verecek kararlar...     Soğuk Savaş sonrası dönemde, gerçekleşen genişlemelerle birlikte; “Tarihin gördüğü en geniş savunma ittifakı” diye tanımlanan NATO’ya, yeni görev ve “misyon” aranması tam otuz yılı geride bıraktı… SSCB’nin dağılmasıyla birlikte boşlukta kalan Kuzey Atlantik İttifakı’nın devamı için kimilerince sebep kalıp kalmadığı tartışılırken, kimileri de bundan böyle düşman renginin “kızıl” değil de “yeşil” olacağını konuşmaya başlamıştı!.. Bu arada NATO için tehdit algılamasından risk algılamasına doğru bir değişime gidildi. Bunun manası birinci önceliğin kriz yönetimi ve uluslararası dengeleri desteklemeye verilmesiydi… Aradan geçen yıllarda, bu dengelerin ne kadar sağlandığı hayli tartışma götürür! Mesela Rusya’yı dengede tutmak (ve tabii kontrol altında) için geliştirilen Barış İçin Ortaklık (Partnership for Peace) formülü ne kadar işlemiştir?.. Genel Sekreter Stoltenberg, daha dün Brüksel’de şunu ilan etti: “Rusya ile ilişkilerimiz, Soğuk Savaştan beri en düşük seviyesinde. Bunun sebebi Rusya’nın saldırgan eylemleri…” Genel Sekreterin kurduğu bu cümle, aslında ABD’nin Rusya’ya bakışının özeti değil midir?! Doğrusu buna karşı tahkim edilmiş yeni bir yapılanmanın varlığı da tartışılır. Zira Bay Stoltenberg, temenni mahiyetinde şunları ilave etme gereği duyuyordu: “Umarım diyalog ile birleştirilmiş güçlü savunma şeklindeki ikili yaklaşım, liderler tarafından onaylanır…” Zaten NATO’nun stratejik konsepti öteden beri, “Diyalog, iş birliği ve kolektif savunma” esaslarına dayanmıyor muydu? Velhasıl zihinlerde cevap bekleyen pek çok soru var. NATO özetle, Rusya’yı düşman olarak görüyor. Çin’i ise henüz bu konumda tanımlamıyor. Fakat Çin’in yükselişinden de endişe duyduğunu beyan ediyor… İklim değişikliği ve silahların kontrolü alanında (Bakalım Çin silahları kontrolü meselesinde ne kadar istekli olacak?) iş birliği yapabiliriz diyor genel sekreter… Bütün bu başlıklar, son zirvede “NATO’nun 2030 vizyonu” çerçevesinde masaya yatırıldı. Gelecek on yıla yön verecek yol haritasına dair kararların, ne kadar hayata geçirilebileceğini tabii zaman gösterecek. Ana başlıklar olarak, NATO’nun stratejik konsepti, Rusya’nın durumu, Çin’in yükselişi, iklim değişikliğinin güvenliğe etkisi, siber tehditler ve yıkıcı teknolojiler, Afganistan’da NATO misyonunun sonlandırılması… Bu sonuncusu, üzerinde başlı başına düşünülmesi gereken bir husus. NATO, 2001’den 2021’e kadar Afganistan’da ne yaptı, neyi yapamadı? Bundan sonra ne olacak? Stoltenberg, Afganistan konusuna özel olarak atıfta bulundu. Bu ülkede Yönetime destek verme ve altyapı hizmetlerinin devamı noktasında, ABD ile Türkiye gibi ülkelerin diyalog içinde olduklarını belirtti. Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırında en açık şekilde beliren tehdit ve tehlikelere karşı, laftan öteye bir çaba ve varlık göstermeyen NATO, ABD’nin isteğiyle gittiği Afganistan’dan, 20 yıllık bir çatışmanın sonucunda, somut bir netice elde edemeden geri dönüyor… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirve dolayısıyla yayınladığı video mesajında, müttefiklerimizin terörle mücadele konusunda ortaya koyduğu çifte standardı şöyle özetledi: “Terörün her türlüsüne karşı yürüttüğümüz mücadelede, maalesef müttefik ve ortaklarımızdan beklediğimiz destek ve dayanışmayı göremedik. Suriye, Irak ve Türkiye’de eli masumların kanına bulaşmış terör örgütü elebaşlarının meşru bir aktör gibi en üst seviyede muhatap alındığına, desteklendiğine şahit olduk…” Şüphesiz Sayın Erdoğan ilk defa böyle serzenişte bulunmuyor. Biden ile yaptığı ikili görüşmede de en net biçimde bu konuyu gündeme getirmesinin, muhatabı üzerinde beklediği ölçüde etki meydana getirmesini beklemek fazla iyimserlik olur! Dememiz o ki, zirveler biter problemler kalır… Soğuk Savaş dönemini hadi bir tarafa koyalım. 1991 sonrasında, Varşova Paktı üyelerinin üçte ikisi NATO’ya alındı. Ukrayna ve Gürcistan’ı da bunlara katma gayretleri Rusya’yı çılgınca tepkilere zorluyor!.. Amerika-Rusya rekabeti, NATO’yu her adımda gölgeliyor. Avrupa Birliği ülkelerinin ise başka beklentileri var. Mesela Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir…” dedirten olgu neydi? Biden’ın ikide bir tekrarladığı “Amerika geri geldi…” cümlesi, Atlantik ekseninin gerçekten eskisi gibi yeniden beklenen fonksiyonu yerine getirmesi için yeter mi? Bu konuda soru işaretleri peş peşe birbirinin kuyruğuna takılıyor. Biden’ın G-7 ve NATO Zirvesinde verdiği görüntü, acaba Avrupalı müttefiklerini ne kadar ikna etti? Bunun esas yansımasını, galiba Putin’le görüşmesinde daha bariz görebileceğiz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.