Afetler artıyor, çaresizlik büyüyor!..

A -
A +
Avrupa’yı kasıp kavuran tabii afetler, bir haftadan beri Karadeniz Bölgemizde de hayatı kâbusa çevirdi… Dünya genelinde aşırı yağışlar, hortumlar, sel baskınları ve heyelan can - mal kayıplarını arttırıyor!..
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün sel baskınları ve heyelan afetlerine maruz kalan Rize ve Artvin’de incelemelerde bulundu, felaket sonrası hasar tespit çalışmaları hakkında ilgililerden bilgi aldı ve vatandaşlara seslendi: “Ne olur şu dik yamaçlara 5 kat 10 kat binalar yapmayın…” Aslında bu ilk çağrı da değil. Sayın Cumhurbaşkanı birkaç sene önce, memleketi olan Rize Güneysu’da da, aynı konuya temas etmiş ve Karadeniz şivesiyle şöyle seslenmişti: “Öyle hain hain bina yapmayın!..” Bunu söylerken, hem tarım arazilerini koruma hem de planlı şehirleşmeyi teşvik etme ve böylece tabiat dengesini koruma konusunda ikazda bulunuyordu. Bu ikazlara vatandaşlarımızın ne derece kulak verdiği çok su götürür. Zira tekrar tekrar, benzer ikazlarda bulunma gereği duyuluyorsa, bir şeyler yolunda gitmiyor demektir. Herkesçe bilindiği üzere Karadeniz Bölgesi’nin coğrafi yapısı çok farklı. Özellikle Rize ve Artvin’in topoğrafyası çok daha dikey özelliğiyle öne çıkıyor. Ve Karadeniz Bölgesi Türkiye’nin en fazla yağış alan bölgesidir. Türkiye’nin ortalama yağış miktarı uzun yıllar ortalamasına göre 60 santimetre civarında iken, Karadeniz’de bu 1,5 – 2 metreye yakındır. Yağışların normal süreler içinde gerçekleşmesi hâlinde problem olmazken, afet hâline dönüşmesi beraberinde felaketi de getiriyor. Bir aylık yağış bir gün veya daha kısa zaman içinde düşerse, ona karşı ne yapılabilir ki?! Rize ve Artvin’de yaşananlar bunun özetidir ne yazık ki.
Tabii afetler maalesef dünya genelinde de hızlı bir artış içinde… Haberlerde izliyorsunuz, Avrupa’yı altüst eden fırtına, sel baskınları ve heyelan birçok ülkede büyük yıkımlara yol açtı. En fazla etkilenen ülke Almanya oldu. Şimdiye kadar iki yüze yakın ölü açıklandı. Ama hâlâ daha yüzlerce kayıp var. İkinci olarak en fazla etkilenen ülke Belçika oldu. Orada da onlarca kişi hayatını kaybetti. Hollanda ve İsviçre de son afetlerden nasibini aldı. Gelgelelim sadece Avrupa coğrafyası değil, dünyanın dört bir yanında benzer tabiat hadiseleri cereyan ediyor. Japonya’daki büyük sel baskınları, Hindistan’daki aşırı yağış ve akabinde gelen heyelan ile yaşanan can kayıpları… Listeyi uzatabiliriz. Fakat teferruata girmeye lüzum yok. Esasa bakmak gerekiyor. İşin esası şu: Dünyada iklim değişiklikleri giderek canlıların hayatını çok daha büyük çapta olumsuz etkileyen bir seyir içinde. Bunun temel sebebi de yine bizzat insan eliyle tabiata, tabiat dengesine verilen zararlardır. Atmosfere salınan sera gazları, ormanların tahrip edilmesi, tarım arazilerinin üzerinde hoyratça betonlaşma vs. vs. Bilim adamlarından uyarı üstüne uyarı geliyor. Çok daha büyük felaketlerin kapıda olduğu bildiriliyor… Ama nafile! İnsanlar tabii dengeyi bozma konusunda herhangi bir yavaşlama içine girmeye niyetli görünmüyor. Bunun sonucunda da daha fazla afet, daha fazla can ve mal kaybı yaşanıyor. Peki, ne yapacağız, nasıl çıkacağız bu işin içinden?
Tek tek ülkelerin değil, bütün dünyanın aynı istikamette büyüyen tehlikeye karşı vaziyet alması gerekiyor. Ne var ki, böyle bir ahenk ve iş birliği mevcut değil. Yapılan bazı iklim ve çevre anlaşmalarıyla doğru istikamette hedefler çiziliyor. Lakin bu hedeflere varabilmek için çok daha sıkı ve gerçekçi tedbirlere ihtiyaç var. Şayet küresel ısınmanın önüne geçilemezse, 2100 yılında insanlık için tek kelimeyle dehşet senaryoları yazılıyor! Bu senaryoların gerçekleşmemesini temenni edelim, ama sadece temenni ile yetinmek çare değil. Sebeplere yapışmak var ya, işte onu yapmalıyız. Mesela çevreyi korumalıyız. Su kaynaklarını, ormanları, tarım sahalarını, atmosferi gözümüz gibi sakınmalıyız… Keza heyelan bölgelerine beş katlı, on katlı on beş katlı binalar yapmamalıyız değil mi? Aksi hâlde neticesi felaket oluyor. Bütün bu yaşananlardan niçin ders çıkarmıyoruz? Şimdiye kadar hiç görülmedik şekilde, Türkiye’nin her tarafında çok sık hortumlar oluşmaya başladı. Meteoroloji ve iklim uzmanları bu hortumların giderek çok daha şiddetli biçimde ortaya çıkacağını haykırıyor…
Hep birlikte dehşet içinde izliyoruz… Tabii afetler karşısında ülkelerin gelişmiş veya gelişmemiş olması fark etmiyor. Çünkü bu çaptaki tabii hadiseler karşısında, hiçbir beşeri akıl ve sistemin tutunması mümkün değil. Âcizliğimizi görelim ve aklımızı başımıza devşirelim!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.