Soçi Zirvesi ve Türk-Rus ilişkileri

A -
A +

Erdoğan’ın dünkü zirvede söylediği şu cümle, durumu özetliyor: "Özellikle şuna inanıyorum, bizim Türkiye-Rusya ilişkilerinde her geçen gün daha güçlenerek devam etmemizde çok büyük faydalar var.”

Türkiye-Rusya ilişkilerinin iyi olmasından ve daha da iyiye gitmesinden kim/ler rahatsız olur acaba? Sorunun cevabı aşağıda gelecek. Ama önce Türk-Rus ilişkilerinin mahiyetine bakmak gerekir. Zira büyük devletlerle ilişkilerin tabiatı, sıradan dış politika kalıplarına sığmaz. Çok daha hassas ve dikkatli biçimde yürütülmesi gerekir. Aksi hâlde büyük problemlerle yüz yüze gelme tehlikesi her zaman muhtemeldir… Çünkü “Büyük devletler” global ölçekte, siyasi ve askerî dengeleri her zaman dramatik biçimde etkileyebilirler. Bunu yapabilmek için ellerinde yeterince güç ve her zaman ortaya sürebilecekleri ‘kozları’ vardır!..

Bu kısa girişi yaptıktan sonra asıl konumuza dönelim. Türkiye ile Rusya’nın yakın coğrafyalarda yer alması, aynı hinterlantta stratejik ilgi ve menfaatlere sahip olması, çok sık ve farklı noktalarda pürüz yaşanması sonucunu getiriyor. Biraz daha açarsak, Kafkasya’da; Orta Asya’da, Balkanlarda, Doğu Akdeniz ve genel olarak Orta Doğu’da, Rusya ile menfaat çatışmaları yaşamamız, uluslararası ilişkilerdeki gerçekliğin tabii bir neticesidir. Elbette her zaman çatışma olacak değil, bazen menfaat çakışması da olur… Politik-askerî ilişkilerin sıkıntıya girdiği dönemlerde, ekonomik münasebetler öne çıkar veya çıkarılır. Böylece daha olumlu bir atmosfer doğmuş olur, diyalog için daha verimli bir zemin açılır. Dünkü zirve başlangıcında, Putin’in telaffuz ettiği şu cümle bu noktada bir örnektir: “Türkiye’nin Rusya yatırımları 1,5 milyar dolar. Rusya’nın Türkiye yatırımları 6,5 milyar dolar…”

Daha önce de burada ifade edildiği üzere, Türkiye ile Rusya arasında 100 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşma hedefi var. (Aynı miktar Türkiye-ABD için de söz konusu!..) Hâlihazırda, Rusya ile olan 20 küsur milyar dolarlık ticaret hacmi, doğalgaz ithalatımızdan dolayı Rusya lehine bir dengede… İleride kendi doğalgazımızı kullanmaya başladığımızda, bu denge biraz daha lehimize gelişebilir. Soçi Zirvesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan da şu cümle ile Türkiye’nin yaklaşımını özetledi: “Özellikle şuna inanıyorum, bizim Türkiye-Rusya ilişkilerinde, her geçen gün daha güçlenerek devam etmemizde büyük faydalar var…” İşte şimdi, yukarıda sorduğumuz sorunun cevabına gelebiliriz; Küresel boyutta, bu ilişkilerin gelişmesi ve derinleşmesinden en çok Amerika rahatsız olur. Bunu açık açık söylüyorlar zaten! Nitekim Sayın Erdoğan, bu duruma işaret ederek; rahatsız olan çevrelere (S-400 ve Savunma Sanayii konusunda), gerekli cevabın verildiğini ifade etti. Hâlihazırdaki iklimde, bölgesel ölçekte Suriye ve İran rahatsız tabii ki olur/oluyor. Doğu Akdeniz çerçevesinde, Yunanistan rahatsız olur. Mısır’ı katmak istemem amma… Kafkasya’da ise Ermenistan şüphesiz rahatsız olur. Vs. vs... İngiltere ve AB ülkeleri için daha farklı bir boyutta değerlendirme yapmak gerekir. İsrail’i ise apayrı bir paranteze almak en doğrusu olur.

Soçi Zirvesinin ana başlığı kesinlikle Suriye idi. Erdoğan en başında buna işaret etti; “Suriye ile ilişkili birlikte attığımız adımlar büyük önem arz ediyor. Oranın da barışı yine Türkiye ve Rusya ilişkilerine bağlı…” Putin de aynı noktaya parmak bastı. Türkiye-Rusya görüşmelerinin sorunsuz olmadığını, ama her seferinde ilgili kurum ve kuruluşların uzlaşıya varabildiğini belirttikten sonra şunu ilave etti: “İş birliğimiz hem ateşkesin sağlanmasında hem de ileride daha sağlam, kalıcı bir barışın sağlanmasına yönelik önemli bir unsurdur…” Putin’in de itiraf ettiği üzere, mutabakatlara rağmen, Türkiye ile Rusya arasında ciddi pürüzler zuhur ediyor… Şöyle ki, Ankara ile Moskova arasında Eylül 2018'de yine Soçi’de varılan mutabakata rağmen, Suriye coğrafyasının ilgili kısımlarında beklenen sonuçlar tam olarak alınamadı. Bunun aksine saldırılar devam etti. 5 Mart 2020 tarihinde, Balyun’da Rus ve Suriye Rejiminin birlikte yaptığı hava saldırısında 34 askerimiz şehit olmuştu. Bu olaydan bir hafta sonra (5 Mart 2020), bu defa Moskova’da ek mutabakat sözleşmesi imzalandı. Gelgelelim bahse konu saldırıların ardı arkası hiç kesilmedi.

Öyle ki, içinde bulunduğumuz eylül ayında, Rusya ve Esad Rejimi tarafından İdlib, Afrin ve diğer yakın bölgelere, iki yüzden fazla irili ufaklı saldırı gerçekleşti. Bu saldırıların bir kısmı, askerlerimizin üslendiği yerlere çok yakın noktalara yapıldı. Saldırılardaki hedefin ne olduğu da açıktır: Beşar Esad’ın Moskova’ya yaptığı ziyaret sırasında, Putin; Suriye’deki yabancı askerlerin çekilmesi gerektiğini söylerken, herhâlde Türk askerini hariç tutmuyordu!.. İşin püf noktası da burası. Yani Esad’ı arkalayan Putin ile Esad’a karşı Suriye millî muhalefetine destek veren Erdoğan’ın çok farklı duruşlarından nasıl bir uzlaşma çıkacaktı? Zirve sonrası ilk kısa açıklamada Putin görüşmenin çok yararlı ve kapsayıcı geçtiğini ve temasta olacaklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da mevkidaşı ile verimli bir görüşme yaptıklarını ifade etti. Umarız devamı da olumlu ve verimli olur!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.