Joe Biden nasıl bir karar alacak?

A -
A +

Ekim ayı sonunda, Roma’daki G-20 Zirvesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşeceği açıklanan ABD Başkanı, bir tutum ve politika değişikliğine gider mi? Bir ay içinde buna dair işaretler gelebilir mi?

 

Türkiye’nin ABD ve Rusya ile ilişkilerini ‘tahterevalli’ye benzetecek olursak, hâlihazırda Rus tarafı ağır basıyor gibi görünüyor… Bazıları için bu durum şaşırtıcı gelebilir. Ama tablo ortada!.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York’tan dönüş yolunda, genel olarak ABD ile ilişkiler ve özelde Biden Yönetiminin, tutum ve tavrına yönelik bir hayli köşeli laflar etmişti. Ve bu keskin mesajın çabucak ilgili adrese ulaştığı, Soçi Zirvesi öncesinde, G-20 toplantısında; Biden’ın Erdoğan’la görüşeceği deklare edilerek, resmen teyit edilmiş oldu. Şimdi bu sürecin devamının nasıl geleceğine bakmak lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin F-35 savaş uçağı konusunda Türkiye’ye karşı uyguladığı politikanın asla sineye çekilmeyeceğini, “Ya uçağı bize verecekler ya da parasını…” cümlesiyle kayıtlara geçirdi. F-35 konusunda bu noktaya gelinmesinin sebebi, Amerikan cenahına göre, Rusya’da satıldığımız S-400 hava savunma sistemi. Bunun için haklı gerekçemiz de var; zira ABD Patriot sistemini bize satmadı… Gelinen noktada Erdoğan, S-400 konusunda geri adım atmanın asla söz konusu olmayacağını döne döne söylüyor. Tam aksine bu konuda, Rusya ile daha da ileri bir noktada iş birliği yapılabileceğinin işaretlerini veriyor. Mesela S-400’ün bazı parçalarının Türkiye’de üretilmesi vs. ABD tarafı ise bu durum karşısında CAATSA uygulaması çerçevesinde yeni yaptırımların geleceğini telaffuz ediyor… Lakin ABD’nin bu tehditkâr beyanlarına karşılık, Türkiye karşı tarafın sinirlerini iyice geren bir tutumu ortaya koyarak, meseleyi çok farklı bir boyuta taşıyor.

Şöyle ki, Soçi Zirvesinde; Türkiye ile Rusya arasındaki mevcut ticari ilişkilerin çok daha ilerisinde, özellikle enerji ve savunma sanayii konusunda, yeni yeni adımların atılmasına dair güçlü işaretler verildi. Cumhurbaşkanı hâlen Ruslar tarafından inşa edilen Akkuyu nükleer santraline ilaveten iki yeni santralin de kendileri tarafından yapılmasını Putin’e teklif etti ve muhatabı da bu konuyu çalışacaklarını söyledi. Diğer taraftan Putin’in uzay teknolojisi alanında çok önemli bir teklifi söz konusu. Biri karada diğer denizde olmak üzere iki platformun inşa edilerek birlikte roket fırlatma çalışmalarının başlatılması… Erdoğan Putin’in bu teklifinden duyduğu memnuniyeti belirterek iş birliği yapılması tasarlanan diğer sahaları da açıklıyor: “Uçak ve motorların yapımında ne gibi adımlar atacağız, savaş uçaklarıyla ilgili ne gibi adımlar atacağız, bunları da konuşma imkânımız oldu…” Bu sözler, ABD’nin asla ve kat’a duymak istemediği cinsten. Gelgelelim reel politik hükmünü icra ediyor. Evet, ABD’nin bizi F-35 projesinden dışlamaya kalkışması karşısında alternatifsiz olmadığımızı hemen hissettiriyoruz. S-35 ve S-57 uçaklarına gösterilen ilginin öyle sıradan ve geçici olmadığı yeterince anlaşılmıyor mu? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Soçi’ye gitmeden evvel Putin’le baş başa yapacakları görüşmede önemli kararlara varacaklarını söylemişti. Yapılan açıklamalardan genel olarak bu kararların mahiyeti anlaşılabiliyor. Eğer çok çok önemli değişiklikler olmazsa, Rusya ile yeni bir dönemin başlamakta olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada, yazının giriş cümlesinde yaptığımız benzetmenin realitedeki karşılığı herhâlde yeterince anlaşılıyor olsa gerek!..

‘Joe Biden nasıl bir karar verecek?’ sorumuzun cevabı için bazı ipuçlarını, gerilimli sürecin bundan sonraki kısa vadeli yansımalarında bulabiliriz… Şöyle; ABD, Türkiye’yi hâlâ Soğuk Savaş dönemi alışkanlığıyla kontrol etme ve baskılama atraksiyonlarına devam mı edecek? Yani (alışılmış çizginin dışına çıkma, ne denilirse onu kabul et) gibi bir muamelenin, artık geçerli olamayacağını kabullenemeyecek mi? Hem “Türkiye NATO’da vazgeçilmez bir müttefik” denilecek hem Suriye’de PKK/PYD ile birlikte o müttefikin toprak bütünlüğü ve millî güveliği alenen tehdit edilecek!.. Bu garabete hangi ülke rıza gösterir ki? Türkiye ile Rusya’nın, “Suriye’de nihai çözümün bulunması vaktinin geldiği” noktasında görüş birliğine varması şüphesiz önemli. Bunun gereği olarak, öncelikle Eylül 2018 Soçi Mutabakatı ile Mart 2020 Moskova Ek Protokolü’nün devamını teyit edip, özellikle idlib gibi hassas yerlerde, mevcut statükonun korunması yolunda kararlılık gösterilmesi, ABD’nin PKK/PYD ile iş birliğini önemli ölçüde boşa çıkarabilir. Bu elbette tarafların samimiyetinin de bir testi olacak!.. Nitekim Türkiye, adı geçen mutabakat ve protokole bağlılığını bildirirken, muhatabından da aynı şeyi beklediğini hatırlatmış bulunmaktadır.

Özetlersek, Joe Biden; daha doğrusu onun ağzından Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’yle ilişkilerin tanzimi noktasında çok kritik kavşakta bulunuyor. G-20 Zirvesine kadarki zamanda verilecek işaretler mühim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.