Enerji kavgasının iki yüzü; donmak ve yanmak!..

A -
A +

Enerji alanında rekabet iki yönden kızışıyor… Üretim ve tedarik açısından arz-talep dengesinde sıkıntılar yaşanırken, beri tarafta siyasi çekişmelerden dolayı, mevcut imkânlar da kullanılamıyor.

 

Gazeteniz Türkiye, önceki gün ülkemizin enerji ihtiyacı konusunda, sevindirici bir haber vermişti. "Yerli enerjimiz bizi kurtaracak" başlığını taşıyan haber, yürekleri ısıtıyordu… 2023 yılı itibarıyla hizmete girecek projelerin tamamlanmasıyla, bir millî güvenlik meselesi olan enerji alanında, kendi kendimize daha yeterli olma konumuna gelebileceğiz. Yarınlarla ilgili bu tabloyu memnuniyetle karşılarken, hâlihazırda yüz yüze bulunduğumuz sıkıntıları da dikkatli okumak durumundayız. Evet, Kuzey’de; Karadeniz’de keşfedilen 540 milyar m3’lük rezerv, 2023 sonrası dönemde, doğalgaz ihtiyacımızın üçte birini karşılayacak seviyede. Konya Karapınar’da; Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük güneş enerjisi santrali, 2022 yılı sonunda tam kapasiteyle devreye girdiğinde, 1000 megavat gücünde elektrik üretecek. Güney’de, 20 milyar dolarlık bir proje olan Akkuyu Nükleer Santrali, her biri 1200 MW olmak üzere, dört ünitesiyle toplam 4800 MW kurulu gücünde olacak. İlk ünitesinin 2023 ve tamamının 2026 yılı itibarıyla devreye alınması planlanıyor. Bu devasa proje, tam elli yıllık geçmişiyle Türkiye’nin en eski enerji arayışı hikâyelerinden biridir. Ülkemizin nereden nereye geldiğini hatırlatmak babında, 1970’li yıllardan bir anekdot aktaralım:

Devrin Başbakanı Süleyman Demirel, şöyle bir mukayese yapıyordu: “16 milyar Kilowat/saat elektriği olan bir 'Büyük Türkiye' olamaz, çünkü Bulgaristan senede 34 milyar KWS elektrik üretiyor…” Ve o zamanlar, biz Bulgaristan’dan elektrik satın alıyorduk...

Türkiye, hidroelektrik, güneş ve rüzgâr santralleriyle, hâlen elektrik üretiminin yaklaşık yüzde ellisini yenilenebilir kaynaklardan elde ediyor. Bu önemli bir oran. Ama toplam enerji tedarikinde, katetmesi gereken daha çok mesafe var… Keşfedilmeyi bekleyen fosil rezervlerimizi bir an evvel üretime hazır hâle getirebilirsek, dış ticaret açığında yaşadığımız mali sıkıntıların yanında, enerjideki dışa bağımlılık oranımızı da makul seviyelere indiririz. Böylelikle dünya ekonomik ve siyasi dengelerindeki değişim karşısında, izafi olarak daha rahat ve huzurlu oluruz. Yakın geleceğe dair, yukarıda bir kısmına işaret ettiğimiz projelerin tamamlanmasını dört gözle beklerken, günümüzdeki sıkıntıları aşmanın yolunu da bulmak zorundayız. Özellikle dar ve sabit gelirli haneler için, elektrik ve doğalgaz faturaları (Buna suyu da eklememek olmaz!) daimî ve önemli kalemlerdir… Bu kalemlere eklenen her kuruş, aile bütçesini baskılıyor. Bu sebeple su, elektrik ve doğalgaza zam konusu her zaman sıcak bir meseledir. Faturaların cebi yakmaması, fiyatların makul seviyede kalmasına bağlı. Zira bu rakamlar diğerlerine nazaran küçük de olsa, dar gelirlilerin cebini her zaman tutuşturmaya yeterli oluyor!.. Beri tarafta da mecburiyetler var. Dünyada petrol ve doğalgaz fiyatlarının anormal artması, beraberinde kaçınılmaz zamları getiriyor. Avrupa’da bir gün içinde, doğalgaz fiyatlarında yüzde 40’lık artışın meydana gelmesi çok büyük yankılar yaptı. Yıllık artış yüzde üç yüzler mesabesinde… Bu arada yakın zamanlara kadar 20 dolarlarda olan ham petrol fiyatları, 80 doları bulmuş durumda. Dün sayfalarımızda bu soğuk haberin ayrıntıları vardı.

Petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki yüksek artışların bir kısmı, temelinde siyasi çekişmelerin yattığı, arz-talep dengesizliğinden kaynaklanıyor. Esasen, her şeyin yolunda gitmesi hâlinde, talebe göre yeteri kadar üretim ve arzla mesele makul ölçülerde halledilebilir. Çünkü dünyadaki üretim kapasitesi, talebi karşılayabilir. Velakin, küresel siyasi-askerî mücadele ve ekonomik rekabet, işi başka mecralara taşıyor… Mesela önemli petrol üreticilerinden olan İran ve Venezuela, yıllardan beri ambargolar sebebiyle, yeterli seviyede petrol ihracatı yapamıyor. Rusya, “Kuzey Akım 2” boru hattının inşaatını tamamlamış durumda. Fakat buradan en büyük müşterilerinden biri olan Almanya’ya gaz ihracatına başlayamıyor. Bunun için Avrupa Birliği’nin izin vermesi gerekiyor. AB ise bu konuda Amerika’nın baskısı altında… ABD öteden beri, Rusya’nın enerji tedarikinde, Avrupa Pazarı’nda daha fazla palazlanmasını istemiyor. Bu noktada özellikle Almanya’ya ciddi baskılar yapıyor. Almanya’nın aynı zamanda ABD’den önemli miktarda doğalgaz ithal ettiğini de göz önünde tutarsak, mevcut ihtilafların mahiyetini daha iyi anlayabiliriz...

Velhasıl Avrupa'yı dondurucu bir kış bekliyor.

Kıtalar arası siyasi ve ekonomik rekabet yanında, bölgesel ölçekte de pek çok benzer problem yaşanmakta. İran, Amerika ve genel olarak Batı ile yaşadığı sürtüşmelerle birlikte, Orta Asya’da üretilen doğalgazın yakın pazarlara ulaşmaması için kendi çapında ciddi mücadele veriyor. Düşününüz, kış aylarında kendi iç ihtiyacını bile karşılamakta aciz kalan İran, siyasi emeller uğruna ne atraksiyonlara girişiyor! Bu da madalyonun öteki yüzü...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.