Problem yalnızca stokçuluk mu?

A -
A +

Bugünlerde, çarşı-pazardaki ürkütücü fiyat artışlarının baş sorumlusu olarak stokçular gösteriliyor… Acaba bu tespit doğru ve yeterli mi? Yani problem yalnızca stokçuluk mu? Ayrıca stokçuluk deyince ne anlıyoruz?

 

Stokçulara büyük ceza geliyor!.. Ajans haberleri böyle diyor. Peki, hâlihazırda stokçuluğa karşı müeyyide yok mu?

Var olduğunu bilmeyen mi var? Ama cezalar ağırlaştırılacakmış…

Meclis’e kanun teklifi verildi. Bütçe görüşmeleri biter bitmez, derhâl gündeme alınacak ve hızla prosedür tamamlanacak. Soru; yalnızca cezaların arttırılmasıyla suçların önüne geçilmesi ne kadar mümkündür?

Bunu genel olarak soruyoruz, sadece stokçuluk için değil. Öncelikle, stokçuluk tam olarak nasıl bir şey?

Kimler stokçuluk yapabilir?

Üreticinin, tedarikçinin-toptancının, perakendecinin ve dahi tüketicinin stokçuluğu aynı mıdır?

Mesela normal zamanlarda, evinde bir tane beş kiloluk ayçiçeği yağı bulunduran, o bitmeden ikincisini alma gereği duymayan tüketici, zam gelecek diye üç-beş-altı teneke birden satın alacak olsa, bunun adına ne demeli?

Bunu makarna ve un paketleri için de düşünebilirsiniz. Ayçiçeği yağı dedik, ama zeytinyağı da, tereyağı da diğer yağlar da vatandaşlarca değişik oranlarda tüketiliyor. Her birinin üretim süreci ve girdileri diğerinden farklı. Hangi kademede, kimin; nasıl bir stokçuluk yaptığını, yapacağını tam olarak tespit etmek mümkün mü?

Fiyatların artacağı beklentisiyle malını satmayıp stoklayan kişi ile sattığı fiyattan yenisini yerine koyamayacağı endişesiyle malını satmak yerine elinde tutmayı tercih eden kimsenin davranış kalıpları aynı mıdır?

Bu sorunun cevabını, sabahtan akşama kadar; televizyonlarda iktisat ilminin geçerli-geçersiz bütün teorileriyle, ama daha ziyade kendi siyasi saplantılarıyla yorum yapanlara sormanın bir manası yok! Onların ezberleri belli…

Yukarıda stokçuluk nedir diye sorduk…

Çok konuşulan bu meselede kafalar oldukça karışık! Hatırlarsanız önceki sene bazı soğan-patates depolarına stokçuluk iddiasıyla baskınlar yapılmıştı. Vaka, bazı ürünlerin muhafazası için soğuk hava depolarında tutulması stokçuluk mudur?

Tedarikçilerin emniyet stoklarını nasıl değerlendireceğiz?

Malın cinsine ve tedarik şartlarına göre, 15 günlük, bir aylık, iki aylık stok miktarlarına da gayrikanuni stokçuluk mu diyeceğiz?

O hâlde hangi mallar, nasıl ve ne kadar stoklanabilir sorusunun cevabını da iyi belirlemek gerekiyor. Patates soğan dedik de aklımıza geldi. İki sene evvel yaşanan aşırı fiyat artışı sebebiyle, bu iki ürün kıymete binince, ertesi sene herkes patates ekti. Bu defa da bolluk yaşandı ve fiyatlar dip yaptı!..

Anlayacağınız Türkiye’nin yalnızca stokçuluk, istifçilik problemi yok. Ülkemizin asıl meselesi temel tüketim maddelerinde yeterli ve gerçekçi bir üretim planlamasının olmaması…

Bu konuda çok konuşuluyor, çok vaatler veriliyor, ama arkası bir türlü gelmiyor. Aynı şekilde bazı ürünlerin iç ve dış pazarlarda gelişen şartlara göre, talep artışıyla birlikte birdenbire mecra değiştirmesi, piyasaların dengesini bozuyor.

Mesela şu sıralarda İran’a tavuk eti ihracatının ciddi miktarda artışıyla birlikte, fiyatlar da aynı oranda zamlanıyor…

Et ve süt ürünlerindeki aşırı fiyat artışlarının temelinde, özellikle ithal yem fiyatlarındaki maliyet artışı yatıyor…

Bunu, sahada iştigal eden üreticiler söylüyor. Hâliyle sebep de, döviz kurlarındaki korkunç yükseliş! Buna bağlı olarak ambalaj maliyetleri, diğer ham madde fiyatlarındaki artışlar, enerji maliyetlerindeki artışlar vs. vs...

Bütün bunlar üst üste binince fiyatlar da uçuyor hâliyle. Et ve süt ürünleri için söylenenlerin benzeri un ve un mamulleri için de geçerli. Anlayacağınız, fiyat etiketlerindeki yangın yalnızca piyasadaki açgözlülerin işi değil. Problem çok daha derinlerde…

Her sektörün kendine mahsus sıkıntıları var, ama genel olarak bütün sektörleri alakadar eden bir kur meselesi var. İş dünyası bu kronik kur dalgalanmasına bir an evvel çare bulunması için âdeta haykırıyor!

Eylül ayında dokuz liranın altında olan doların bugün 14 lira sınırını zorlaması her şeyi altüst etti. Tekrar ifade edelim ki, bütün zamların sebebi döviz kurlarının yükselmesinden kaynaklanmıyor.

En azından, fırsat bu fırsat deyip, eldeki mallara da hemen zammı bindiren spekülatörlerin kötü niyetli davranışı, piyasanın ayarını belli ölçüde bozuyor. Burası maalesef gerçek. Ama her şey bundan kaynaklanmıyor.

Haksız kazanç sağlamak için vatandaşın cebine musallat olanlara en ağır cezalar getirilsin. Bu şüphesiz gerekli!

Ama bilelim ki yalnızca cezaları arttırmakla, stokçuluk ve istifçiliğin önüne geçmek mümkün değil. Piyasanın ve ekonominin umumi kuralları her zaman kendisine yön bulur ve işlemeye devam eder.

Unutmayalım, stokçular için en elverişsiz durum, piyasanın dengelerinin yerli yerinde olmasıdır!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.