Dolandırıcıların aradıkları iklim…

A -
A +

Gazeteniz Türkiye bir müddetten beri memleketimizde cereyan eden bazı çarpıcı dolandırıcılık olaylarını gündemde tutarak yetkili mercilerden bu problemlere çare bulunması için hatırlatmada bulunuyor. Ancak…

 

Galiba sıradan vatandaşlar gibi, ülke yönetiminden çeşitli kademelerde sorumlu olanlar da; dolar ve altın fiyatlarıyla yatıp kalktıkları için, diğer meselelere vakit ayırmak pek mümkün olmuyor!.. Öyle olmasa günlerdir önemli bir konuda yaptığımız yayınlar karşısında, “devlet katından” bir tepki gelirdi. Bu memlekette dolandırıcıların tasallutundan canı fena hâlde yanmış, malını mülkünü tümüyle kaybetmiş, bundan dolayı sağlığını da yitirmiş sayısız insanımız var maalesef. Zaman zaman medya organlarına yansıyan, nice ocaklar söndürmüş sivri dolandırıcılık hikâyeleri bir müddet konuşulur sonra da unutulur gider. Velakin o dolandırıcılığa maruz kalan zavallı, bahtsız vatandaş, derdine yanmaya devam eder…

Adı üstünde dolandırıcı yani haramzade kişiler, şeytanla iş birliği içinde; akıllara durgunluk veren yöntemlerle masum insanları ağlarına düşürüp, gariplerin malına-mülküne, menkul ve gayrimenkul varlıklarına çöker. Bu zulme maruz kalan vatandaş, çoğu kere ne yapacağını dahi bilemez hâlde âdeta kafasını duvarlara vurup durur. Zira mevzuatta o derece boşluk veya yanlış kullanıma müsait hükümler var ki, bu alanda; dolandırıcıya ortak olmaya teşne kötü niyetli, sütü bozuk kimselerin eliyle sinsice devreye sokulmaları işten bile değil… Yani dolandırıcıların aradığı iklim-ortam rahatlıkla hazırlanabilir!

Bu satırları okuyunca, haklı olarak birçoğunuzun, bunlar nasıl oluyor diye sorduklarını duyar gibiyim. Herkesin bilgi birikimi ve hayat tecrübesinin, kritik mevzuları tam manasıyla kavrayacak seviyede olması beklenemez elbet. Ama inanınız öyle hususlar var ki, ilgili sahada tahsil yapmış kişiler tarafından dahi fark edilmesi çok zor. Hele hele bir yerlerde “çeteleşme” söz konusu ise, yani dolandırıcıların rahatlıkla cirit atması için kurgu varsa, mevcut olabiliyorsa…

Hani derler ya, “Herkesin başına bir polis dikemezsiniz…” Evet, bu hayatın kaskatı gerçeği. Haysiyetli, şerefli insanın polisi kendi vicdanıdır. Velakin bazen de polis, savcı veya yargıç kimliğiyle karşınıza bir dolandırıcılık şebekesinin unsurları çıkıyorsa, işte orada felaketin büyüğü söz konusu. Telefonda veya yüz yüze kendisini devlet görevlisi gibi tanıtıp saf vatandaşları avlayan haramzadeler, akla havsalaya sığmayacak yeni yeni metotlar geliştiriyorlar. Bütün ikaz ve uyarılara rağmen; dikkatsiz, heyecanına yenik düşen vatandaşlar gafil avlanıp, bunların ağlarına düşüyor. Bu ayrı bir konu.

Bizim dikkat çekmek istediğimiz asıl nokta, bir şekilde devlet organlarında görev almış, ruhunu şeytana satmış kişilerdir. Şüphesiz dürüst, haysiyetli, adalet timsali ve hakka-hukuka karşı her şart altında hassasiyet gösteren vicdan erbabı çoğunluğu tenzih ederiz. Herhangi bir meslek grubuna karşı asla ve kat’a peşin hüküm veya ithamda bulunmamız da söz konusu değil. Ama şunu da mutlaka belirtmeliyiz ki, her meslek grubunun içinde maalesef yanlış insanlar bulunabiliyor!..

Lafı hayli uzattığımın farkındayım, ancak durduk yerde, yanlış anlaşılacak bir ifade hâsıl olmasın diye titizlik gösteriyorum. Hukuk tahsili yapmış bir kişi olarak bunu yapıyorum.

Demem o ki, insan suretindeki kanı ve sütü bozuk, “dolandırıcı” diye tanımladığımız kişiler, bu yüz kızartıcı suçu işlerken, emniyette, adliyede, bilirkişilik müessesesinde kendine ortak ve yardımcılar bulabiliyorsa (Ki, bulabildikleri maalesef çok acı bir gerçektir…), orta yerde neşter atılması gereken çok ciddi bir konu var demektir. Bizim Türkiye gazetesi olarak, duyurmaya çalıştığımız esas durum budur. Kargo teslimat evrakı diye vatandaşa, milyonlarca liralık senet imzalatan kansızlar veya sahte imza ile astronomik borç senedi düzenleyenler, yargı sürecinde; gerek mevzuat, gerekse savcı ve hâkimlerin ve dahi bilirkişilerin yanlış değerlendirmeleri sebebiyle yakayı kolayca sıyırabiliyorsa orada hak-hukuk namına bir felaket söz konusu demektir!

Böyle durumlarda, çok yüksek ücretle avukat tutma imkânına da sahip olmayan, olamayan zavallı vatandaş ne yapsın, nereye gitsin? Düpedüz sahte belgelerle, yıllarca haksız yere malına-mülküne, parasına bütün geçim kaynaklarına el konulan vatandaşın çektiği zulümde, dolandırıcılardan başka kimlerin payı var acaba?

Dolandırıcı hüviyetleri ayyuka çıkmış, hakkında onlarca suç dosyası bulunan haysiyet yoksunu kişiler, hâlâ daha bu kimlikleriyle adalet mekanizmasında; halk sahibi mağdur vatandaştan daha fazla himaye görebiliyorsa, kimse kusura bakmasın, adalet edebiyatı yapmak lâf-u güzaftır sadece. Lafla da peynir gemisi yürümez. Geciken adalet de adalet değildir… Adaleti mülkün temeli olarak biliyor ve buna kalben inanıyorsak, yargı düzeninde dolandırıcıların lehine işleyebilecek bir boşluğun da bulunmaması gerekir. Nokta!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.