Kafkasya ve Körfez’de olumlu gelişmeler

A -
A +

İçeride siyasi gündem, altın fiyatları-döviz kuru ve çarşı pazardaki etiket karmaşasına kilitlenmiş durumda! Hâl böyle olunca, dış politikadaki kimi gelişmeler de biraz daha gerilere düşüyor. Ama olumlu gelişmeler var…

 

Eğer şimdilerde yaşadığımız bu ekonomik sıkıntılara topyekûn saplanıp kalırsak, geleceğe dönük iddialarımızı asla devam ettiremeyiz!..

O hâlde, siyasi, ekonomik ve stratejik meselelere bakış açımızı, mümkün olduğu kadar geniş ve kuşatıcı boyutta tutmalıyız. Bu noktada, Türkiye’nin Kafkasya, Orta Asya, Orta Doğu ve Balkanlar coğrafyasında, orta ve uzun vadeli plan-programlar sadedinde, izleyeceği politikaların isabet derecesi, bize aynı oranda başarı ve menfaat sağlayacaktır…

Sınır komşusu ve yakın coğrafyadaki ülkelerle ilişkiler ne kadar düzgün olursa, karşılıklı olarak o derecede taraflara menfaat sağlar…

Mesela Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin, geçmişten gelen ve daha sonra bunlara eklenen Karabağ problemi gibi sebeplerle, istenen konumda olamaması, olumsuz bir durum. Ama bu olumsuzluğun daha çok Ermenistan aleyhine olduğu da malum!..

Buna rağmen, Ermenistan’ın çok yanlış hesaplarla bir hayal peşinde koşturmayı sürdürüp, Türkiye’ye karşı düşmanca tavır ve hareketlerden fayda beklemesinin ne kadar beyhude olduğu günbegün daha iyi anlaşılıyor. Kardeş Azerbaycan toprakları işgal altında iken, Ermenistan’ın Türkiye’den sınırı açma talebinde bulunmasının hiçbir gerçekçiliği yoktu. Zira Türkiye’nin böyle bir talebe müspet karşılık vermeyeceği apaçık ortada idi. Kaldı ki, bu konunun o zamanlarda dile getirilmesi dahi, Azerbaycan’ın büyük tepkisini çekmişti…

Lakin bugün durum bambaşka bir safhaya gelmiş bulunuyor.

Azerbaycan mutlak bir askerî zaferle, işgal altındaki topraklarını kurtardı. Türkiye bu savaşa doğrudan katılmadı. Ancak Ermenistan, Türkiye’nin bu savaşta kardeş ülkeye verdiği güçlü desteğin ne gibi sonuçlara yol açtığını da kesin biçimde gördü! Evet, Azerbaycan’ın zaferi, Kafkaslarda siyasi ve askerî dengeleri köklü biçimde değiştirdi. Ermenistan, bugüne kadarki yanlış ve agresif politikalarını sürdürmenin kendisini yıkıma götüreceğini artık net biçimde görmüş bulunmakta…

Bu yüzden yakın geçmişteki tavırlarından hayli farklı bir yaklaşım içine girmeye başladı. Bu hâl, şüphesiz öncelikle Ermenistan’ın kendi lehine bir durumdur. Ermenistan, dışarıda yaşayan tuzu kuru Diasporanın veya başka bölgesel ve küresel güçlerin tahrik ve teşvikleriyle, her seferinde duvara toslamasına sebep olan atraksiyonlardan, büyük zararlar gördü. Nihayet bu gidişi değiştirme yolunda, rasyonel adımlar atmaya başladı. Hem Azerbaycan ve hem de Türkiye ile ilişkileri normalleştirmeyi kabul noktasına gelmesi, kritik bir eşiktir. Bu eşiği geçip doğru politikalarla daha iyi konumlara gelmesi aklın yoludur…

Türkiye ile Ermenistan arasında, siyasi diyaloğun geliştirilmesi için karşılıklı olarak, birer özel temsilci atanması önemli bir başlangıçtır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teklif ettiği “Altılı Yapı” için, Rusya ve İran’dan da olumlu sinyallerin gelmesi değerlidir. Ama öncelikle Türkiye ve Azerbaycan’a karşı, Ermenistan’ın düşmanlığı artık terk edip, dost olma niyetini fiilen göstermesi gerekiyor. Bunun da ilk adımı, kara ve demir yolu ulaşımı alanında yapacağı açılımlardır. Paşinyan, kara ve demir yolu restorasyonu hususunda anlaşmaya varıldığını açıkladı. Sıra ilk adımları atmaya geldi. Temenni edelim ki, beklendiği gibi devam etsin...

Bir diğer olumlu gelişme de, Birleşik Arap Emirlikleri ile yaşanıyor…

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu ülke yetkilileri ile yaptığı görüşmelerde, ileriye dönük önemli ekonomik adımların atılması konusunda mutabakat sağlandığı açıklandı. İki ülke arasındaki bu yeni gelişmelerin nihai statüsü için çalışmalar hızlandırılmış durumda. Şubat ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Abu Dabi’ye yapacağı resmî ziyaret sırasında, nihai anlaşmaların imzaya yetişmesi için gayret ediliyor. Deniz yoluyla bölgeye yapılan ticari ulaşım 30 günde gerçekleşirken, aynı süre kara yoluyla 7-8 güne inmekte. Bu da ekonomik açıdan büyük avantaj şüphesiz…

Diğer taraftan, BAE’nin Türkiye ile ilişkileri daha da iyileştirme yönünde, belirgin ve kararlı bir tutum içine girdiği görülüyor. Daha önce bize karşı rakip olarak tavır sergilediği Libya, Somali ve Katar meselelerinde, rekabet yerine karşılıklı iş birliği içine girmeyi benimseyen çizgiye yaklaşıyor... BAE’nin Türkiye ile ilişkilerde politika değişikliğine gitme ihtiyacı hissetmesi, elbette bölgesel dengelerdeki değişmelerin yanında, Türkiye’nin her geçen gün artan stratejik gücü ve etkisinin de payı büyüktür. Bunu unutmayalım. Yukarıda da işaret ettiğimiz üzere, yalnızca içerideki siyasi, sosyal ve ekonomik başlıklara takılıp kalmayalım. Dışarıdaki bu olumlu gelişmeler, içerideki problemlerin çözümü için de katkı verecektir. Bu açıkça görülüyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.