Akşener’i hangi rüzgâr sürüklüyor?..

A -
A +

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, son haftalardaki tavır ve konuşmalarında şaşırtıcı değişiklikler görülüyor… Partisinin siyasi çizgisinde, köklü bir değişikliğe gitme ihtiyacının neticesi midir bu?

 

Evet, Meral Hanım’ın söylemlerinde çok bariz bir değişim söz konusu…

Ve bu hızla nereye kadar varacağı da belli değil. Yakın zamana kadar, daha ziyade milliyetçi tarafı ağır basan bir siyasi yaklaşım sergiliyordu. Bu da gayet anlaşılır bir durumdu. Zira kadrosuyla birlikte, olaylı şekilde ayrıldığı Milliyetçi Hareket Partisiyle aynı yelpazede siyaset yapmasının rasyonel sebepleri vardı. Zaten ilk seçimde aldığı oy oranı ve bu oyların devşirildiği siyasi zemin, bir nevi mecburi istikameti ortaya koyuyordu…

Ama hepsi bu değil tabii… Daha partiyi kurmadan önce, “Ben başbakan olacağım…” gibisinden yaptığı çıkışlar, bir tarafıyla hâlâ daha karanlıkta kalan ve aydınlatılamayan durumlar. Zira hangi misyon ve desteklerle bu denli bir öz güven sergilediği yolundaki tartışmalar, mesele tam olarak anlaşılıncaya kadar bitmeyecektir. Bu da hâliyle, Akşener’in siyasi yürüyüşünde tam olarak hangi hedefi kovaladığı ve bunun için kimlerle iş birliği ve dayanışma içinde olduğu hususunu tartıştıracaktır. Kaldı ki, beraber yola çıktığı önemli isimlerin bir kısmı, son zamanlardaki bu değişimin bir parçası olarak kızağa çekildi. Partinin en ağır toplarından Koray Aydın ve Yavuz Ağıralioğlu’nun etkisizleştirilmesi, en çarpıcı örnek. Sahi Meral Hanım (ve kurmay ekibi) nereye koşuyor? Hangi rüzgâr, nereye sürüklüyor?

Bazı yorumlara göre, Akşener tam anlamıyla kitle partisi olabilmek için, merkez sağa doğru açılım yapmaya çalışıyor. Bunun için de milliyetçi hüviyeti gerilere itip, yeni bir imaj çizmeye çalışıyor…

Aydın ve Ağıralioğlu operasyonu bunun kuvvetli bir yansıması. Ancak bir sıkıntı var. Meral Hanım merkez sağa doğru açılmayı sanki Kemalizm ile karıştırıyor gibi! İki hafta önceki Grup konuşmasında, bir kitabı kürsüden sallayarak, iktidara geldikleri zaman bunu ilkokullardan itibaren ders olarak okutacaklarını söyledi. Akşener hızını alamadı ve görevlilere talimat vererek bu kitabın bütün teşkilatlara aldırılmasını istedi. Habertürk Yazarı Murat Bardakçı, 14 Nisan tarihli yazısında, bu konuda şunları yazıyor: “Ben Meral Hanım’ın böylesine yere göğe koyamadığı bu kitabı okuduğunu yahut kitap hakkında etraflı şekilde bilgi sahibi olduğunu zannetmiyorum. Zira bu eseri okuyan ve muhteviyatından haberdar olan bir politikacının kitap hakkında bu şekilde güzellemeler yapacağını aklım almıyor…”

 Bahse konu kitap, Mustafa Kemal tarafından Afet İnan’a yazdırılmış olan, Medeni Bilgiler kitabı. Merak eden Bardakçı’nın yazısından teferruatını okuyabilir. (İnan’ın ifadesine göre, esasen Mustafa Kemal’in kendisinin yazmış olduğu) bu kitaptaki bir kısım bilgiler, İslâm Dini ahkâmıyla taban tabana zıt şeyler. Velakin Akşener bunu ders kitabı yapacağını söylüyor? Hangi rüzgâra kapılmış diye sormamızın bir sebebi de budur.

Meral Akşener son olarak, Osman Kavala davası dolayısıyla, Sultan Abdülhamid Han’ın idaresine dil uzatmaktan geri durmadı. Kendisi tarih alanında doktora yapmış bir kişi. Ama gayet açık görülüyor ki, yakın tarihteki olaylardan bile bihaber!.. Dünkü gazetemizde tarihçi yazarımız Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Akşener’in şu saçma sapan ifadeleri için son derece dikkat çekici tespitler yapıyordu: “1908’de İstibdata karşı koyan ruh neyse, Gezi de odur. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet…” 

Evet, gerçekten Akşener’in freni boşalmış kamyon misali bu savrulması hiç de hayra alamet değil. Bu çıkışından dolayı, bazı solcu yazarlar Akşener’i “Son Jön Türk” olarak tanımlıyor. (Yalçın Doğan t24) Akşener kendisine verilen bu paye ile iftihar edebilir. Siyasette tribünlere oynamak çok sık başvurulan bir metottur. Fakat neticeye bakmak lazım. Üstelik tarihçi kimliğiyle, Akşener’in bu skandal benzetmeyi yapmasının, Türk milleti tarafından nasıl değerlendirildiğini de göreceğiz. Jön Türkler, büyük bir şuursuzluk ve ihanetle çok kısa zamanda, koskoca bir imparatorluğun yıkılmasına sebep oldular. Onların arkalarındaki karanlık güçler de artık herkesçe biliniyor. Vaziyete bakılırsa Meral Akşener de onların yolundan gitmeye pek meraklı. Gezi kalkışmasını bu denli kör gözüm parmağına savunmasının başka bir izahı yoktur.

Birilerinin Meral Akşener’e hatırlatması iyi olacak galiba… Kemalizm, seksen küsur senedir CHP zihniyeti ve onun türevleri tarafları tarafından bol bol tüketildi. Ama şuraya dikkat isterim; Çok partili siyasi hayatın başladığı 72 yıldan beri, bu millet hiçbir seçimde CHP’ye iktidar yetkisi vermedi... 

Demem şu ki, Akşener’in ittifak yaptığı Kılıçdaroğlu’nun Partisi Kemalizm’den bir sonuç alamadı ki, İyi Parti’ye bir şey düşsün!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.