“Yumuşak karnımıza” vuranlar neyin peşinde!..

A -
A +

Cumhurbaşkanı Erdoğan noktayı koydu: “Ülkemizde muhacir olarak bulunan insanları ne Bay Kemal’in, ne yandaşlarının dedikleriyle, bu görevde olduğumuz sürece; bu ülkeden asla geri itmeyiz, ötelemeyiz.”

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yerinde bir tespitle, sığınmacılar meselesini “YUMUŞAK KARNIMIZ” olarak tanımladı…

Hayli zamandır bu yumuşak karnımıza, birileri ha bire vurup duruyor. Her yönüyle mağdur ve mazlum durumdaki bu insanları hedef alarak, siyaseten bir şeyler elde etmeye çalışanların kötü niyetine, ayrıca dikkat çekmeye gerek var mı?

Uzun zamandan beri, bu sığınmacı-mülteci meselesini, ülkemizdeki Suriyelileri merkeze alarak işleyen, bunlar üzerinden hükûmete yüklenen siyasi figür olarak, Kemal Kılıçdaroğlu başı çekiyor. CHP lideri âdeta bu konuyu siyasetinin temel bir argümanı hâline getirdi. Tabiatıyla ekibi de onun arkasından giderek, bu konuda toplumda epeyce kin ve nefret tohumlarının ekilmesinde üstüne düşeni yaptı!..

Önceki gün, Kılıçdaroğlu sığınmacılar melesinde, ülkede tehlikeli bir hassasiyetin baş gösterdiğini bizzat ifade ediyordu. Ve bu defa, ortaya çıkan gerginliğin mutlaka sona erdirilmesi gerektiğini söylüyordu. Bu ne yaman çelişki! Lakin her şeye rağmen, tehlikenin farkına nihayet varmış olmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirebiliriz.

Bu arada daha önceki söylemlerinde işbaşına gelir gelmez Suriyelileri derhal geri göndereceklerini söyleyen Kemal Bey, hayli esnek bir dille, bu işi iki yıl içinde tamamlayacaklarını, üstelik Suriyelileri güzellikle ve rencide etmeden geri göndereceklerini belirtiyor. Fakat bu defa da, sığınmacılar konusunu sömüren bir başka siyasi figür hamle yaptı. Ümit Özdağ… İsminin 'zafer' olduğunu belki de birçoğunuzun bilmediği siyasi partinin genel başkanı. “Gerekirse Suriyelileri zorla geri göndereceğiz…” diye esip gürlüyor.

Her ne kadar böyle bir şeyi yapmaya ne siyaseten ne de hukuken gücü olmadığı ve dahi olamayacağı (Zira yalnız uçuk kaçık vaatlerle bir ülkede belirleyici siyasi otorite hâline gelebilmek imkân harici bir şeydir…) ortada ise de, söylemleri hayli rahatsız edici ve tehlikeli!.. Çünkü ırkçılık fitnesi de böyle husumet kokan söylemlerden beslenir. Ana muhalefet partisi CHP, en azından bundan sonrası için daha dikkatli olmalı.

Bu arada irili ufaklı diğer bazı siyasi partilerin dikkat çekmek için daha rijit ve mantıksız çıkışlar yapmasını da sıkı takibe almalıdır. Zira her ülkede hayal tacirleri eksik olmaz. Bunların kimisi siyasi kimisi ideolojik saplantılarla topluma tasallut edebilir. Bunların tezviratı başlangıçta ehemmiyetsiz görünebilir. Ancak sinek misali mide bulandırır. Günümüzde sosyal medyada aktif olan belli sayıdaki trollerin bile nelere yol açabildiğini dehşetle izliyoruz

. Dolayısıyla dernek olsun, siyasi parti olsun veya kulüp olsun veya her ne ad altında olursa olsun, topluma dönük zararlı düşünce ve eylemlerin kaynağı olabilecek oluşumlar iyi izlenmeli. Güya vatanseverlik adına boy gösteren kimi özel ve tüzel kişiliklerin pek derin bağlantılarla, şer odakları hesabına neler yaptıklarını gecikmeden tespit etmek çok önemli…

Sığınmacılar meselesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın samimi duruşu ve kararlılığı, Türkiye’nin ve Türk milletinin şanına yakışır, ensar-muhacir kültürü ve medeniyetinin devamında öncü rol oynuyor. Sayın Erdoğan’ın şu sözleri tarihîdir: “Ülkemizde muhacir olarak bulunan insanları ne Bay Kemal’in ne yandaşlarının dedikleriyle, bu görevde olduğumuz sürece bu ülkeden asla geri itmeyiz, ötelemeyiz… Ölümlerden ölüm beğen diyenlerin kovduğu, bize sığınan kardeşlerimize kapıları nasıl açtıysak, bundan sonra da aynı şekilde korumaya devam edeceğiz. Bu kardeşlerimizden kendi tasarruflarıyla, inisiyatifleriyle geri dönmek isteyenler olduğunda zaten onlar geri döneceklerdir. Ama biz asla onları silahla, silah sayarak düşmana teslim etmeyeceğiz. Bay Kemal bunu böyle bilesin. Biz bu görevde olduğumuz sürece bu kardeşlerimizi bu ülkeden geri gönderemeyeceksiniz…” Cumhurbaşkanı böylece, her hâl ve kârda Türkiye’nin, muhacirlere karşı ensar vazifesini yapmaya devam edeceğini en üst seviyede bir kere daha teyit etmiş bulunuyor.

Sığınmacılar ve mülteciler meselesini ne kadar doğru biçimde ve dirayetle yönetebilirsek, YUMUŞAK KARNIMIZI o kadar güçlendirmiş oluruz. Aksi hâlde hasımlarımız, “KARACİĞERE ÇALIŞAN BOKSÖR GİBİ” hep yumuşak karnımıza vurmaya devam eder. Türkiye’nin jeopolitik konumu, tarih boyunca; göç, mülteci ve sığınmacı konusunda sık sık ciddi sınamalara maruz bırakıyor. Hangi iktidar işbaşında olursa olsun, netice değişmiyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.