AK Parti'nin surlarını zorlayanlar...

A -
A +
Son günlerde Sayın Arınç'ın ifadeleri üzerinde AK Parti'ye karşı "Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes..." edalarıyla yaklaşanlar var.
Kendi zaviyelerinden bakıldığında "nasıl mutlu olmasınlar" diyebilirsiniz. Çünkü 13 yıldır dışardan gelen yüzlerce badireyi çok güçlü bir şekilde savuşturmuş ve hatta güçlenerek çıkmış.
Şimdi ise kendilerinin yapmayı başaramadığı "içeriden aykırı ses"lere dair bir işaret almış gibiler. Bu konuyla ilgili iştahlı olanlar ve bunun üzerinden oluşturulmaya çalışılan "birbirlerine düştüler, iktidarı paylaşamıyorlar" algısının sahipleri, elbette AK Parti'nin kurucularının siyaset geleneğini iyi kavrayamamış görünüyorlar.
Konuya tamamen seküler bakanların gideceği başka bir yorum da yok zaten. Nitekim Sayın Arınç'ın yaptığı ikinci açıklama, AK Parti'nin taşıdığı siyaset kodlarını içeren bir konuşmaydı.
"Elbette ve keşke bazı meseleler kameralar önünde olmasaydı" diyen AK Partililere de çok rastladığımı söylemeliyim. Fakat siyasileri de her an ve her noktada stabil kalabilen varlıklar olarak göremeyiz. Önemli olan bu farklılıkların nasıl tolere edildiğidir.
Birde farklı yorumları "kriz"e yoranların hâli var tabii burada. Bu noktada da bir çelişkinin yaşandığını görmek lazım. AK Parti'yi "tek sesli" olmakla, bu sebeple Sayın Erdoğan'ı da "diktatör"lükle suçlayanların, şimdiki bu görece "çok sesli olmayı" bir şekilde "kriz" olarak yorumlaması gerçek bir çelişkidir.
Bu çelişki aslında, çelişkinin sahiplerini yalanlayan bir çelişkidir. O zaman bu yaklaşım şunu doğrular; "AK Parti'nin meselelerini içerde çözüp dışarıya tek ses olarak yansıması"nı. O zaman diğer suçlamaların sadece "zayıflatma" amaçlı olduğu gerçeği de ortaya çıkar. Çünkü bir insan ya da bir görüş iki durumda da haklı olamaz. Bu mantıksal olarak da mümkün değildir zaten.
Ben, bu türden tartışmaların AK Parti'nin siyaset anlayışında çok rahat eritilecek konular olduğu kanaatinde olmamla birlikte, bir gerçeği hatta bir gerekliliği de hem AK Parti hem de Türkiye açısından tekrar vurgulamak isterim.
Artık seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olan bir Türkiye'yi konuşuyoruz. Tıpkı partiler gibi halkın önüne çıkan ve yolu sandıktan geçen bir Cumhurbaşkanı'nın köşesine çekilmesini beklemek çok makul bir beklenti değildir.
Üstelik Sayın Erdoğan seçimlere giderken bugün takip ettiği yolu açık ve seçik olarak ifade etti ve bu minvalde de seçildi. Seçmeni asıl şaşırtacak ve hayal kırıklığına uğratacak olan şey vadedilenin dışında bir yolun izlenmesidir.
Birileri yapılan "teamüllere aykırı" diyor. Evet, seçmen, geçmişi değiştirsin ve Türkiye'yi daha iyiye götürecek noktada yeni teamüller oluştursun diye seçmedi mi zaten; hatta Başkanlık Sistemine taşısın diye... "Erdoğan başlattığı davanın artık gerisinde kalıyor" diyen "uyanık sur deliciler"in de ne yapmaya çalıştığını görmek mümkündür. Dünyaya bile gündem verebilen ve daha düne kadar "yeni fetişizmi"yle aynı ağızlar tarafından suçlanacak kadar yenilikçi olan bir isme, bugün yakıştırılmaya çalışılanlar da AK Parti'yi bölebilecek yeni bir katman arayanlardır. Çünkü yeniler bazen yapmak bazen de bozmak içindir.            
Yani benim açımdan çelişkiler içeren bu muhalif seslerin önce kendi çelişkilerini fark etmeleri gerekir. Bu çelişkilerle zorlanan AK Parti Surlarının yara almasını bekleyenler yine hayal kırıklığı yaşayacaklardır; kanaatimce...
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.