Evet, anlıyoruz ama!..

A -
A +
Seçimler sonrasında ortaya çıkan tablo elbette yeni bir hükümet konusunda net bir adres gösteremedi. Bu sebeple de siyasiler bir inisiyatif alarak ülkeyi bu durumdan kurtarmak zorundalar.
Bu zorunluluk nereden çıkıyor derseniz cevap vereyim. Ülkeyi yönetmek adına siyaset sahnesine çıkmak ve insanlara güvenceler vererek onlardan oy talep etmiş olmak bunun için yeterlidir.
Sekiz Hazirandan bu yana medya için de bereketli bir süre olmuştur. Sebebi ise bu belirsizliğin verdiği yorum fırsatıdır. "Öyle mi olacaktı, yok öyle değil de şöyle olacak, o onu dedi bu bunu dedi vs." durum netleştiğinde gazeteci açısından bu mümbit ortamda elbette dinginleşecektir.
Haber yapmak adına elbette çaba gösterilir bunu anlarız. Fakat garip olan aynı gün içerisinde bile kendi kendisiyle çelişen koalisyon yorumlarıdır. Artık neredeyse ciddiyetini kaybetme noktasına gelmiş bu ihtimallerin, okuyucusu olduğunu dahi sanmıyorum. En azından benim gibiler parti liderlerinin açıklamalarıyla yetiniyorlardır diye düşünüyorum.
Biz bir konuda çok başarılıyız. O da "her şeyin cılkını çıkarma" konusudur. Bu abartı artık bir noktadan sonra kendi kendisini de itibarsızlaştırma noktasına varıyor.
Bu bana etrafta dönen binlerce diyet formülünün artık kimse için inandırıcı olmadığı gerçeğini hatırlatıyor. Acaba hangisi?
Söyleyeyim. O mutlaka bir şey ama yine mutlaka senin dediğin şey değil.
Düşünüyorum da bence bir insan kendi kendine de bunu yapmamalı. En azından bir fikri altyapıda devam eden istikrar olmalı.
Yaşayan siyaset kurumu çok çabuk değişen bir yapıya sahip olsa da aslında mutlaka tarihsel, ekonomik, sosyal psikolojik, sosyolojik pek çok katmanlı değişkene de sahip. Bu değişkenleri bir tarafa bırakarak sığ ve günübirlik kalacak değerlendirmeler mutlaka kendi kendini itibarsızlaştıracaktır. Nitekim olan da odur zaten.
Bu ülkede meselelerle ilgili yorum yapanların şunu çok iyi bilmesi gerekir. Bu coğrafyanın bir nizam-ı kadimi mutlaka vardır. Ama nizam-ı cedide de kapalı olmamıştır. Fakat bu yeni nizam her zaman eskiden nasiplenerek ilerlemiştir.  
Âdeta "kumdan kale" ya da "yaz-boz" mantığıyla yapılanlar sadece bir "malumatfuruş"luk görüntüsü arz etmektedirler; bundan öteye gitme ihtimalleri de toktur.
Konuşmak ya da yazmak elbette kimsenin tekelinde değildir. Fakat yazanların ya da yorumlayanların önce kendi fikrî tutarlılıklarına saygıları olmalı diye düşünüyorum.
Siyasetin ortaya çıkardığı hızlı ve savrulma etkisi yüksek manevralarından kurtulmanın yolu, ilim ehlinin akl-ı selîmidir çünkü. Bir toplumun entelektüelleri her zaman fabrika ayarlarına dönüşün umudu olmalıdır. Doğru olan da bana göre budur.
Çünkü onların da savrulduğu bir zeminde umutlar yara alır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.