Bir gövdeye iki baş…

A -
A +
Uzun bir dönemden beri tartıştığımız en önemli konulardan biri yeni bir anayasa ve istikrar sağlayacak yeni bir yönetme modeli.
Ben öncelikle meselenin fıtrî tarafını da vurgulayarak bir şeyler söylemenin daha doğru olacağı kanaatindeyim. Bir defa tek bedende birbirinden bağımsız hareket eden iki ayrı kafa düşünmenin, mutlaka sonuçlarına dair de bir öngörü ortaya koymak gerekir. Nasıl çelişkiler, çatışmalar, belirsizlikler üretebileceği ise aşikâr ortadadır.
Bir anakronizme de düşmeden ifade edilmesi gereken ve kendi dönemsel şartlarında değerlendirildiğinde, dünya tarihinde ve günümüzde ileri gidebilmiş bütün büyük devlet yapılarının, içerisindeki çift ya da daha fazla başlı yapıları bertaraf ederek ama istişarelerle alınan kararların ihtilafsız bir şekilde hayata geçirilmesini sağlayacak bir yönetim modeli benimsediği görülebilir.
Bugün başkanlık sitemine itiraz edenlerin de en temel meselesi başkanlık sitemine karşı olmaları değildir. Tarihsel gerçekler şunu ortaya koymaktadır ki Cumhuriyet tarihimizin her döneminde çok partili hayata geçiş dönemi de dahil olmak üzere inanılan şey güçlü bir lider modelidir. Bu bazı dönemlerde tek-adam metoduyla uygulandı. Sonraki dönemlerde ise Rahmetli Erbakan’dan tutun da Demirel ve Özal’a kadar pek çok siyasi, başkanlık sistemi hayaliyle yaşadı. Fakat buna muvaffak olamadılar.
Çünkü ülkeyi yönetirken yaşadıkları tecrübeler onlara tıkanmalarla ilgili gerçekleri de öğretmiş oluyordu. Bu isteğin altında yatan gerçeklerden biri buydu aslında.
Bugün de bir Cumhurbaşkanı ülkeyi istikrarsızlaştıran, hızını yavaşlatan bu kısır döngünün sebeplerini yaşayarak gördüğü için aynı dertten yakınıp duruyor. Bu yakınmalara kendi iktidarlarında “evet” diyenler dahi sadece siyasi kırılganlıkların dayattığı konjonktürel sapmalar sebebiyle bugün “hayır” diyorlar.
ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya layık gördüklerini kendi toplumlarına layık göremiyorlar…
En fazla vurgu yapılan şey; “Türk toplumu henüz bu olgunlukta değil...” Bu, aslında başka bir acınası düşüncenin ürünü. Oda şu: “Bu millet karar vermeyi beceremeyecek kadar güdülmeye meyillidir.”
Bu düşüncenin sahipleri kendi adlarına böyle düşünüyorlarsa ve iradelerine hükmetmekten endişeleri varsa ona bir diyecek yoktur.
Zira bu milletin âlimleri, padişahlıkla yönetildiğinde dahi, onu doğruya yöneltecek cesurca nasihatlerini serdetmekten asla çekinmediler. Hatta padişahları bile bir hukuk siteminin içerisinde olduklarını hiç unutmadılar. Kendilerine “hal fetvaları” ulaştığında kan dökülmesine razı olmayıp yerlerini kardeşlerine ya da çocuklarına devrettiler.
Bugün de bu millete başkanlık yapacak olanlar, bir gün millet onlara oy vermediğinde olgunlukla yerlerini kendilerinden sonrakine bırakacak bir olgunluğu mutlaka göstereceklerdir. Eğer bu sistem değişimi başarıya ulaşırsa en azından gerçek bir vicdan taşıyan ve hukuku önceleyen her başkan da bu olgunluğu gösterecektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.