Sonuçlarla uğraşmak…

A -
A +
Son dönemlerde âdeta baş döndüren, insanımızın yüreğini de sızlatan pek mühim ve de çok sayıda hadiseyi yaşadık; bu, bu topraklardaki gündemin daha önceleri çok da stabil olduğuna elbette işaret etmez.
Bu coğrafyanın gerek iç, gerekse dış etkenler vesilesiyle gündemi hep yoğun olmuş ve bu yoğunlukla orantılı olarak da sürekli önem arz etmiştir. Dolayısıyla da bu önem ve hadise yoğunluğu bu coğrafyada yaşayanları bazı mecburiyetlere iter.
Peki, nedir o mecburiyetler? Tabii ki onların ön şartı sürekli uyanık olmak ya da her zaman hazır olmak…
Bu aynı zamanda şu demek… Bu coğrafya ile ilgili sebepler tayin edilirken, bir başka ifadeyle karar verilirken mutlaka o karar vericilerden olmak; bu da yetmez o karar vericilerin önünde olmak gerekir. Yani Türkiye bu coğrafyada proaktif bir politika izlemek zorunda.
Aksi hâlde verilen kararların sonuçlarıyla sızlanıp dururuz. Sürekli canımızı yakan bir sonucun ızdırabıyla sonuçlanan zeminde kalırız. Eğer uyanık ve hazır isek o zaman diğer mecburiyetler noktasını da konuşabiliriz demektir.
Onların ilki güçlü bir devlettir. Bu coğrafyada ayakta kalmanın ilk şartı güçlü ve istikrarlı bir devlettir. Eğer o yoksa doğacak olan otorite boşluğu mutlaka illegal yapıları davet edecektir. Somali, Nijerya, Irak, Suriye gibi ülkelerde yaşanalar bu durumun kaçınılmaz bir sonucudur. Buralardaki iktidarlar otoritelerini uluslararasılaşmış Eş-Şebab, Boko Haram, DAEŞ gibi büyük terör örgütleriyle paylaşmak durumundalar.
İkincisi güçlü bir güvenlik yapısı… Hem iç hem de dış zeminde etkili ve caydırıcılığı yüksek. Çünkü çözümü şiddette gören, sosyal ya da sözlü iletişime ikna edilememiş gruplara karşı mutlaka caydırıcı ve onun anlayacağı dilden bir cevabınız olmalı. Bu olmadığı takdirde terör yapıları benimsedikleri şiddet yöntemleriyle toplumları baskı altına alır ve itaat etmeye mecbur bırakırlar. Bir de toplumsal fay hatlarını parçalayıp kendilerine karşı oluşabilecek güçlü toplumsal direncin önüne de geçebilirlerse o zaman şiddet politikaları çok daha katmerlenerek devreye girer.
Üçüncüsü ileri bir teknoloji. Bugün dış destekli ve bazı devletlerin piyonu konumunda olan terör yapıları, en ileri teknolojilerle üretilmiş silahları kullanabiliyorlar. Bu sebeple hem diğer devletlere karşı bir savunma ve caydırma aracı hem de terörle mücadele etmenin en temel argümanı hâline gelen teknolojiyi mutlaka kendi dinamikleriyle üretmesi ve bu manada öncü bir farklılığa sahip olması gerekir. Bu teknoloji muharip zeminde olduğu kadar muhabere anlamında da olmalı. Yeterli ve güçlü bir iletişiminiz ve haberleşmeniz yoksa organize olarak birlikteliğin gücünden yeteri kadar istifade edemezsiniz. Dağınık ve emir komutası kopuk bir güç de parçalanmış bir güçtür nihayetinde.  
Bugün birçok hadiseyle dikkatlerimizi dağıtarak bizi panik yapmaya zorluyorlar. Ama Allah’ın izniyle buna bu ülke fırsat vermedi ve vermeyecek. Kendi kararlarını güçlü bir devlet ve iktidar yapısıyla, geliştirdiği teknolojilerle, onu kullanma kabiliyetine sahip dünyanın en güçlü ordularından biriyle ve de en önemlisi böldürme oyunlarını fark ederek kenetlenmiş, birlikte Türkiye olunduğunda daha yenilmez olacağını görmüş bir milletle, bütün bu yaşananları ve biçilmeye çalışılan rolü darmadağın edecek bir zeminde durduğumuzu ifade etmek gerekir…
Rabbimin izniyle bizi bize yendiremeyecekler; onlarsa zaten yenemezler…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.