Dolara karşı asıl ses vermesi gerekenler…

A -
A +
Uzun bir dönemden beri ifade etmeye çalıştığım, Batı’yı temsil eden düşünce zemininin genlerine dönme eğilimi her noktada kendisini gösteriyor. Öyle zannediyorum ki bu tavırlar böyle devam edecek olursa hiç kimseye, siyasi diplomaside manevra alanı kalmayacak.
Eğer bu, bilinçli bir “hareketsiz bırakma” çabası ise bu çok daha vahimdir. Nitekim dünyadaki büyük krizlerin ve savaşların en temel sebebi bu, siyaseten manevra alanlarının tükenmiş olmasıdır.
Bu hareketsiz bırakma çabalarının bir ürünü gibi görülen bugünlerde de başımız, bir ticari mal gibi alınıp satılan dolarla dertte; hem de dünyada hiçbir ticari malın elde edemeyeceği bir kârlılıkla alınıp satılan…
Bir milyar dolarlık banknotun maliyeti, sadece elli bin dolardır. O da kâğıt, mürekkep ve diğer matbaa giderleri içindir. Yani dünyada elli bin dolar harcayıp da bir milyar dolar kazanabileceğiniz hiçbir maddi kıymet yok…
Üstelik dolar, altın standardına da tabi olmadığı için istendiği kadar basılabilme imtiyazını da elinde bulunduruyor. Şimdi tüm bu adaletsiz dengenin içerisinde bir mücadele içerisindeyiz.
Bu cendereden çıkmanın en temel yolu da bu milletin memleketine ve parasına sahip çıkmasından geçiyor. Devletin, uluslararası “açık politika” izlerken resmî ve herkesi kesin bağlayan kararlar almasından ziyade, milletin demokratik bir zeminde dolara karşı bir tavır koyması son derece önemlidir.
Tıpkı 15 Temmuz’daki gibi milletçe bir duruş sergileyemezsek, birileri hâlâ fırsatçılık yaparak ya da dışarıdaki baronların piyonu olmaya devam ederek bu süreci baltalarsa elbette dediklerimin bir hükmü kalmaz.
Cumhurbaşkanının çağrısına uyan sadece belli bir kesimin bile, dolara geri adım attırdığını hep beraber görebildik.
Fakat bu sürece, geçmişin “Beyaz Türk”leri de katılmak durumundalar… Tabii gerçekten de bu ülkede ve o huzurlu ise kazanabileceklerinden eminlerse.
Fakat şunu da ifade etmeliyim. Dünyadaki baronların kazanma taktiğini kendisine felsefe edinmiş bazı kişiler, bu ülkede de asıl kazançlarını kriz zamanlarında elde ettiler. Krizi bir fırsat kapısı olarak gören ve âdeta bir krizi, ellerini ovuşturarak bekleyen bu güruha, “bu sefer de vazgeçin” demek, salya akıtılarak bekledikleri fırsattan “vazgeçin” demektir.
Bu sebeple de hâlâ direnen bu fırsatçılar, dolara karşı verilen mücadelede frenleyici konumundalar…
Destek küçümsenemez elbette ama kösteklerin de asla küçümsenemeyeceği hâlâ orta yerde duruyor.
Artık “millete bağlılık” konusunda net bir yol ayrımındayız… Herkesin bir karar vermesi gerekiyor…
Ya fırsatçılık ya da her noktada daha bağımsız ve güçlü hareket edebilen bir Türkiye...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.