Toplumun sıhhati nasıl korunabilir

A -
A +

Toplumsal sıhhatimizin bozulmasına yönelik saldırıların tarihi yakın zamanların ya da son günlerde yaşadıklarımızın üzerinden okunamaz.

Elbette yaşananların bir öznesi olduğumuz, sonuçlarından bire bir etkilendiğimiz için bugünle daha fazla ilgili olmamız anlaşılır bir şeydir. Fakat meseleyi tahlil etmede bize gerekli çerçeveyi sunmakta da yetersiz kalacaktır.

Genelde İslam coğrafyasına özelde de Türkiye’ye yapılan saldırılar bizim temel kurumlarımızı hedef almıştır. Bugün görülen darmadağınıklığın en önemli sebebi de bu temel kurumlara verilmiş olan zararlardır.

Bu temel kurumların başında gelen ve toplumsal sıhhatin korunmasında elzem olan dört şeyden biri “din sıhhati”dir. Bu, bir devletin ukdesinde bulunan bütün inançların güvencesi olmasını da beraberinde getirir. Osmanlı bunun en güzel örneklerini vermiştir zaten. İkincisi “beden sıhhati” üçüncüsü “mal sıhhati” dördüncüsü ise “aile sıhhati”dir. Bunlar, İmâm-ı Gazali’ye göre bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan en öneli yapılardır.

Ve elbette bunların içerisinde gizli olarak barınan bir diğer sıhhat yapısı da “akıl”dır. Eğer bu dört yapı sıhhatini koruyabilmiş ise demek ki akıl da sıhhatlidir. Çünkü bireysel akıl ve ona bağlı olarak da toplumsal akıl sıhhatini kaybederse yukarıda ifade ettiğimiz ve sıhhatli kalması gereken dört şeyde sağlığını koruyamaz.

Yine bir toplumun yok oluşunun sebebi olarak gösterilen ve tarihî hafızamızdan bize miras kalan şu önemli saikleri de zikretmekte fayda var.

Bir toplum ne zaman yok olur?

-Öğüt veren bilginlerini kaybettiğinde.

-Hamd etmeyi unuttuğunda.

-Helal kazancı terk ettiğinde.

-Samimi arkadaşlıklar kuramadığında.

-Zamanı kaybettiğinde/kıymetini bilemediğinde.

Bu maddeler, bizim devlet adamlarımıza yazılmış öğüt kitaplarında (Siyaset Nâme) yer alan temel unsurlardır.

Bugünlerde sıhhatini korumakla mükellef olduklarımız gayet açıktır. En başta akıl ve mantık sıhhatimizi teröre ve onun piyonlarına asla bırakamayız.

Güçlü bir iktidar ve devlet yapısını sekteye uğratamayız. Bu meyanda yapılan ve daha güçlü olmamızı sağlayacak kararlara itiraz, “Güneşin yüksekliğini parmakla göstermek kadar anlamsızdır.”

Bizim geçmişten alacağımız en önemli nasihatlerden biri de, affedilmemesi gereken ihanetlere dairdir. Sıhhati korumak, aynı zamanda ona zarar verenlerin cezalandırılmasını da beraberinde getirir. “Peki, kimdir onlar!” derseniz ifade edeyim. Birincisi “Ülkesinin işini savsaklayan” ikincisi “şerefini ve izzetini karalayan” üçüncüsü ise “devletinin sırrını yayan” kimsedir.

Bu zeminde gösterilecek müsamaha, mutlaka bir toplumun istikbalini zedeler ve sıhhatli kalmasını engeller...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.