OSMANLI RUHU

A -
A +
Ba'zıları devletçilik oynuyor. Anlaşılan zekâ yaşları hayli küçük. Etraflarına da bakmıyorlar. Daha Mısır devlet olamadı, Irak olamadı, Suriye olamadı... Zâten yeryüzündeki gerçek devletlerin sayısı üçü beşi geçmiyor. Hadi iki elin parmakları kadar diyelim. Fakat daha fazla değil. Olmaz da. Niyesini bir başka yazıda cevâblarız...
 
Osmanlı târih olunca hepimiz sudan çıkmış balığa döndük. Şîîler bile bu yeni döneme alışamadı. Hâlbuki Avrupa'nın fethine onlar mâni olmuşdu. Bunu yapmasalardı ezân-ı muhammedî bugün Alpler'in zirvesindeydi. Osmanlısız dünyâda herkes kim vurduya gitdi. Arablar, Kürdler, hattâ biz Türkler... Hepimiz büyük acılar çekdik, büyük yıkımlara uğradık. Kimse hangi dili konuşduğumuza bakmadı. Herkes kalbimizdekine bakdı ve ona göre davrandı. Başka bir ifâde ile îmânımızın hesâbını sordu. Hem de en acımasız şekilde. Hâl böyleyken ikide bir o güne bu güne atıf yapıp ağıtlar yakmak doğru değil. Esâsen ağıt yakmak doğru değil. Bu ruh hâliyle hareket edip kıyâma kalkmaksa hiç doğru değil...
 
Bu ihtilâlci düşünceler ana kaynakdan uzaklaşıldığına işâret ediyor. Ehl-i sünnetde böyle bir yol yok. İmâm-ı Şâfiî hazretleri böyle bir şey bildirmedi. Ol sebebden bir kısım zevât zerdüştlüğü terennüm ediyor. Hattâ ona sarılıyor. İslâmiyyetin yetmiş çeşit milleti bir vücûdun hücreleri gibi kenetlemesi bunların işine gelmiyor. Bölme gâyesi güdenler bâtılda kurtuluş arıyor. Gerçi bunlar büyük resmin küçük bir kısmı. Ona âid oldukları da şüpheli ya. Biraz eşelense neler çıkar neler?
 
Kürdlerle bin yıllık kader birliğimiz var. Onları seviyoruz. Sultan Selîm İran'a yürürken "seninleyiz" diyeni kim sevmez? En kritik anda yanımızdaydılar. Bunu unutmayız. İdrîs-i Bitlîsî'yi unutmayız. Onun gayretleriyle bölgeyi olgunlaşan bir meyve gibi kucağımızda bulduk. O iklîm İran tasallutundaydı. Gözü dönmüş râfızî ateş saçıyordu. Osmanlının şefkatli kolları burayı sarınca herkes huzûr buldu. Bu yüzden bize müteşekkir kaldılar. Onlar bir ağabey, biz de bir kardeş kazandık. Hiç mi savaşmadık? Zaman zaman bu yolda bir takım münâsebâtımız oldu ama bunlar çok ileriye gitmedi. Zâten mâhiyetleri de çok farklı...
 
Kürdler bizim da'vâ arkadaşımız. Üç beş câsûs bozuntusu bunu değişdiremez. Yok o istihbârât, yok bu istihbârât... Hiçbiri bu kardeşlik ırmağına yeni bir yatak açamaz. Bu nehir aynı istikâmete akmaya devâm edecek. Zâten biz varsak onlar da var. Yoksak hiçbirinden eser kalmaz. Ânında buharlaşdırırlar. Yapmamız gereken Osmanlı rûhunu yeniden canlandırmak. Kavmiyetçiliğin kısır iklîminden uzaklaşmak. Allah için birbirimizi sevmek. Sırtlarımızı birbirine yaslamak. Fıratı aşıp okyanuslara açılmak. Kaybetdiğimiz veyâ kaybetmekde olduğumuz değerlerimize sarılmak. Vefâ gibi, merdlik gibi, cesâret gibi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.