HÜCRE HAYATI

A -
A +
Hareket kâbiliyetimizi büyük ölçüde yitirmiş durumdayız. Uzun müddet hücrede kalmamız buna sebeb oldu. Rûhen ve bedenen birkaç adımlık mekâna alışdık. Değil okyanuslara açılmak, pencereyi açmaya korkuyoruz. Aslında biz korkularda boğulmuş bir nesiliz. Kırkından büyükler iyi bilir, vaktiyle en büyük düşmanımız Yunanistan'dı. Adalar denizinde tatbikat yapıp gözdağı verirdik. Sâdece gözdağı vermezdik. Muzaffer bir komutan edâsıyla nota da verirdik. Gel gör ki muhâtabımız hiçbirini bestelemezdi. Bir akıllı çıkıp da "kendinize gelin, Rum sizin denginiz değil" demezdi. Deniz kuvvetlerimizin durumunu onlara göre ayarlardık. Güç kıstası buydu. Suriye ve Irak karadaki rakîblerimizdi. Ne var ki onlarla boy ölçüşemeyeceğimizin farkındaydık. Şu füzeleri var bu füzeleri var derdik. Bunları ve daha iyilerini yapmayı düşünmezdik. Ermeni diasporasından ödümüz kopardı. Her 15 Nisan'da kalbimiz titrerdi. Düşman dediğimiz unsurları halkımıza ve dünyâya şikâyet etmekden başka bir iş yapmazdık. ABD başkanının bizimkilere mu'tâddan birkaç dakîka fazla zaman ayırması büyük i'tibârdı.
 
Yatırımdan anladığımız baraj yapmakdı. Su toplayarak kalkınacağımızı düşünürdük. Öyle ya, bu suretle su koyvermeye son veriyorduk. "GAP'ı gapdırmamak" çok mühimdi. Turizm her şeyden önemliydi. TRT turistlere muhabbet beslememiz için canhıraş gayretlerle çalışırdı. Okul yapdırmak en büyük vatanperverlikdi. Müfredâtın ehemmiyyeti yokdu. Doğum kontrolü memleketimizi kurtaracak hamleydi. Uğur Dündar'ın "Günlerin Getirdiği" programını iple çekerdik. Akrebin zehrini te'sirsiz kılan adam çok önemliydi. Sâniye sâniye ezberlediğimiz Hababam Sınıfı'nı bitmek bilmeyen bir aşkla seyrederdik. Sigara dumanına boğulan şehirlerarası otobüslerde dolma yiyerek yol alırdık. Namaz molası da yokdu. Hastane sırasına sabaha karşı 2-3'de girerdik. Stabilize yol imtiyâz demekdi. Hele bir de virajı azsa. Necdet Evliyâgil'in "Şiir Dünyâsı" olmasaydı "pastoral duygu"yu nereden duyacakdık? Şu İspanyol paça yok mu? Ne paçaydı be! Ya gömleklerin yakaları? Ya favoriler? Uykudan Önce'yi sadece küçükler ta'kîb etmezdi. Pazar neş'emiz Cenk Koray'dı. İçinde "evet-hayır"ın da bulunduğu "Stüdyo Pazar"ı nasıl unutabiliriz?..
 
Bunlar şimdi komedi gibi. Lâkin hepsi ve daha fazlası ayniyle vâki. Bugün ufkumuz açık. Komplekslerden epeyce sıyrılmış durumdayız. Bununla berâber yeni vaz'iyyete henüz tam olarak alışmış değiliz. Bu biraz zaman alacağa benziyor. Herkesin yeni davranış kalıplarını hazmetmesi bir anda olmaz. Gerçek Türkiye'nin inşaı yolunda ba'zı acemilikler yaşayabiliriz. Bu çok tabîî. Hücreden yeni çıkdık. Neye gülünür, neye ağlanır unutduk! Dostluk nedir, düşmanlık nedir unutduk! Büyüklük nedir, küçüklük nedir unutduk! Cümlesini hatırlamak zorundayız. Hattâ ba'zı kayıdlar tamâmen silinmiş durumda. Bunları hatırlamaya çalışmak nâfile. Onları en başdan öğreneceğiz. Velhâsıl yeni Türkiye'yi hatırlaya hatırlaya, öğrene öğrene kuracağız. Kimse birbirine kızmasın. Kimse birbirini suçlamasın. İdâreciler de millet de aynı yoldan yürüyecek. Nasîbse bir çeğrek asır sonra devlet de millet de hakîkî kimliğiyle ortaya çıkacak. Dua, gayret, sabır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.