CEPHE

A -
A +
Amerikası, Rusyası, İngilteresi bize çalışıyor. Son zamanlarda gayretlerini artırdılar. El birliğiyle bizi eski günlerimize taşıyorlar. Böyle giderse yakında her teknolojiye sâhip oluruz. Orta vâdede dünyânın belli başlı güçleri arasına gireriz. Sonraki hedefimiz tabîî ki zirve. Oraya çıkınca “Sergüzeşt-i Etrâk” deyip mâcerâmızı kaleme alırız. Bakalım bu keyifli iş kime nasîb olacak?
 
Yüz senedir durmadan çalkalanan idrâkimiz nihâyet berraklaşmaya başladı. Bunu şer cephesinin geri döndürebilmesi söz konusu olamaz. Elbette daha alacağımız çok yol var. Kervânı yolda düzeceğiz. İktisâdî, askerî ve siyâsî bağımsızlık adım adım gerçekleşecek. Düşe kalka, bata çıka fakat hep ileriye gideceğiz. İki milyarlık İslâm âleminin gözü kulağı bizde. Farkında değiliz ama hemen herkes varlığını varlığımıza adamış durumda. Hattâ yakın zamanların kibir âbideleri bile. Zâten yapabilecekleri başka bir şey de yok. Ya sırtlanlara yem olacaklar, ya da bin yıllık misyona destek verecekler. Ekseriyyet tav’an, ekalliyyet kerhen lâkin hepsi lehimizde mevki alacak.
 
Günlük dedikodular beynimizi dumûra uğratdı. Gözlerimizi kör, kulaklarımızı sağır etdi. Ya’nî işin gelişine bakıp gidişini tahmîn edebilecek kâbiliyyetden mahrûmuz. Ufuk çizgimiz “fırtına obüsleri”nin kırk kilometrelik menzilinden öteye geçemiyor. Hayâl gücümüz bile firârda. Kim bilir nerede geziyor? Olup biteni de, olması muhtemel olanı da göremiyoruz. Hazır olun! Osmanlı hinterlandı aşılacak. Sakın enâniyyete kapılmayın. Bu dahi ecdâdımızdan mevrûs. Teknik imkânlar buna yardım edecek. Alâkasız unsurlar ışığa hücûm eden pervâneler gibi birliğe dâhil olacak. Tabîî buradaki ışık yakıp kül etmeyecek. Isı ve aydınlık yayacak.
 
Söz konusu gidiş şahıslarla kâim değil. Dolayısiyle endişelenmeye gerek yok. Akış tersine dönmez. Durmaz da. Şahsa göre belki biraz yavaşlar. Son asırda Türk ve İslâm düşmanlığı adına yapmadık şey bırakmayanlar bile bu çarkı durduramadı. Başımıza gelenleri bir bir sayamayız. Bunun için her şeyden evvel serdengeçdi olmak lâzım. Gerekirse onu da oluruz. Fakat yeri ve zamanı gelince…
 
Orada burada dağıtılan harîtaları ciddîye almaya gerek yok. Masa başında oynatılan kalemlere teslîm olacak değiliz. Senaryo öyle değil böyle yazılır demek zorundayız. Hiç şüpheniz olmasın bunu yapacağız. Elimize kalemi alıp yeryüzünü irili ufaklı parçalara ayıracağımız günler gelecek. Bunları düşünmekden dahi korkan kafalara rağmen gelecek. Eli kanlı İngiliz maktûllerle yüzleşecek. Suç dosyaları suratına çarpılacak. Ve nihâyet etdiğini bulacak. Parçalamak ve sömürmekden başka bir siyâseti olmayan o küçük ada acabâ kaç parçaya bölünecek?
 
Heyecansız olmaz. Yediden yetmişe kalb atışlarımızın hızlanması lâzım. Serinkanlılığı da kimseye bırakamayız. Bunu nasıl mümkin kılacağımızı merâk edenler târihe baksın. “Ok gibi doğrulmayınca varamazsın menzile” diyordu ya Kânûnî. Sertâser ok gibi doğrulmalı, şimşek gibi yol almalıyız. Dörtnala giderken okumuzu hedefin kalbine bırakmayı da unutmadan. Tıpkı kıt’aları delip geçen Türk atlısı gibi…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.