VAKAR

A -
A +
 
Kibirle tezellül arasındaki ince çizgiye vakar deniyor. Sakın biz buna sâhibiz demeyin. Kolay değil. O çizgide tutunmak zordan da zor. Hemen yukarısı kibir, hemen aşağısı zillet. Birinden birine yakalanma ihtimâli çok yüksek. Hastalık son derece sinsi. Nasıl bir illete mübtelâ olduğunuzu umûmiyyetle kabirde anlarsınız. Ya’nî ba’de harâbi’l-Basra…
 
Târihimiz vakar timsâlleriyle dolu. Her kayd u şartda vakar. Azken, çokken, gâlibken, mağlûbken… İlk adımı atan Osman gâzî vakûr. İhânete kurban giden Vahîdeddîn han vakûr. Nova Roma’ya giren Fâtih, şarkı derleyip toplayan Yavuz, haça baş eğdiren Kânûnî vakûr. Ecdâdları, evlâdları aynı sıfatla muttasıf. Hâlbuki insanoğlu ifrât ve tefrîte meftûn. Fâsid bir dâireye girmek ve habire dönüp durmak her çağın modası. Madde sapkınlığın başlıca âmili. Azlığı çokluğu yoldan çıkarıyor. Daha doğrusu belâsını arayan bahânesini buluyor. Üstelik bunlar belli bir zümreye mahsûs hastalıklar değil. Herkes firavunlaşabilir. Herkes tezellül denizine dalabilir. Nefsin rehberliği başka hangi netîceyi getirebilir ki?
 
İktisâdî ve sınâî kalkınma istesek de kaçamayacağımız bir vetîre. O günleri yaşıyoruz. Memleketimizin her köşesi karınca yuvası gibi. Hummâlı bir çalışma var. Lâkin ma’nevî cihetimizi kuvvetlendirmek yolunda benzer adımları atmıyoruz. Atabilecek durumda da değiliz. İngilizin kurduğu çark zaman içinde milyonlarca kişiyi ifsâd etdi.  El’an da ediyor. İ’tikâd bozuldu, îmân sarsıldı. Maddî tarafımız gelişirken içimiz boşaldı. Bizi bu noktaya sürükleyen yapı fevkalâde ince bir hesab dâhilinde hareket etdi. Operasyonlarını akılcılık, bilimsellik, çağdaşlık gibi ne idüğü belirsiz mefhûmlar üzerinden yürütdü. Bu tam bir psikolojik savaşdı. Geniş kitle gidişe i’tirâz edecek cesâreti bulamadı. Edenler boğulup atıldı. Bu kuşatmayı yarmak bugün de zor. Bütün müsbet gelişmelere rağmen gaflet bitmiş değil. Aşağılık kompleksi hücrelerimizde nöbet tutmaya devâm ediyor. “Biz Avrupalı bir milletiz” hezeyânı daha yeni dillendirilmedi mi? Hadi gel şimdi vakardan bahset…
 
Bin yıllık târihimiz gazâ ile geçdi. Pek çok unsurla mücâdele etdik. Bugün küçük bir kısmı elimizde olan vatan topraklarını defalarca kanımızla suladık. Avrupalılar can düşmanımızdı. Selçuklular çağında ipini kıran Anadoluya girdi. Hayâtımıza kasdetdiler. Nâmûsumuza musallat oldular. İşlemedikleri mel’anet kalmadı. Büyük acılar yaşadık. Osmanlıyla doğrulduk. Viyana'ya dayandık. Tâli yâr gitse İspanya'daydık. Olmadı. Ric’at başladı. Üçyüz senede çıkdığımız zirveden üçyüz senede indik. Vuruşarak. İ’tibârımızı muhâfaza ederek. Biliyorduk ki zaman zaman cihângîrler de geri çekilir…
 
Evet cihângîriz. Ordu milletiz. Doğuluyuz. Üstelik şarkın göz bebeğiyiz. Ehl-i sünnetin kalesi, İslâmın sancakdârıyız. Avrupa'yla yalnız ve ancak fâtihlik nokta-i nazarından irtibâtlandırılabiliriz. Bizi frengistânla anmak başka hiçbir şekilde mümkin olmaz. Burası cihan hâkimiyyetine giden yolda birkaç konak mesâbesindedir. Hâl böyle iken Avrupalıyız edebiyâtı sâdece ucuz değil, iğrenç. Altaylar'dan kopup gelen Osmanlara, Orhanlara, Muradlara iftirâ. Hazret-i Ebu’l-feth’e büyük saygısızlık. Hâsıl-ı kelâm kendini inkâr. Kim ne derse desin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.