IŞIK

A -
A +
Son hâdiseler istikbâle ma’tûf ümîdlerimizi artırdı. Milletimizin birkaç gündür ortaya koyduğu tavır yüz yıllık korkunun çöpe gitdiğine işâret ediyor. Bu noktada kalabalıkları uçak sesiyle, palet gıcırtısıyla, bomba gürültüsüyle sindirebilmek mümkin olmaz. Rezîl ne kadar âdîleşirse millet de o kadar kahramanlaşır. Olan budur ve bu oluş yarının te’mînâtıdır.
 
Hiç şübhe yok ki bir büyük belâyı savdık. İlk anda belki şaka gibi geldi ama aslında tam bir kâbûsdu. Tezgâh CIA’nın. Amerika her sahada koşar adımlarla ilerleyen Türkiye’ye daha fazla tahammül edemedi. Onca yıllık peyk târihî kodlarına dönmek istiyordu. Artık “yurtda sulh, cihanda sulh” edebiyâtıyla meşgûl olmuyor, millî bir siyâset güdüyordu. Şeytanın düşünemeyeceği hîle ve telkînlere rağmen Rusya ile savaşa girmemiş, yeniden yakınlaşma yolunu tercîh etmişdi. Her konuda fakat bilhassa savunma sanayiinde fevkalâde hamleler yapıyordu. Yakın bir gelecekde önde gelen silah tedârikçilerinden olacakdı. Bütün bunlar kabûl edilemez gelişmelerdi. Bahoz’un Türk istihbârâtı kontrolünde havaya uçurulması bardağı taşırdı. Belli ki kırk elli kişinin öldürüldüğü saldırılarla Yavuz'un torunları durdurulamayacakdı. Ölümcül bir darbe gerekiyordu!
 
Teşebbüsdeki acemiliklere bakarak bunun Amerikan işi olmadığını düşünmeyin. Frenk kırmasının bugünkü hâlini en güzel anlatan ifâde “palas pandıras” olsa gerek. Irak’a öyle girdiler. Afganistan’a öyle girdiler. İkisinde de istediklerini tahsîl edebilmiş değiller. Belki de bu yüzden Suriye’de vitrine çıkmak istemediler. Irak’da kaynakları emniyyete aldıklarını zannediyorlar. İyi zannetmeler. Atom silahlarına kavuşan İran bunları kıtalar arası füzelere yüklediği an petrolün kokusunu duyamazlar. Irak’ı bizim korkumuzdan şîîlere bırakanlar bakalım o gün ne yapacak? On üç sene savaşdıkları ve bir trilyon dolara yakın harcama yapdıkları Horasan’da da istediklerini bulamadılar. Zâten bu iki savaş ABD ekonomisini geri dönemeyeceği ölüm tüneline sokdu. Ne demek istediğimizi anlamak için biraz daha zamana ihtiyaç var. Suriye’nin kendileri cihetinden istikbâli meçhûl. Rusya gözlerinin içine baka baka Kırım’ı kopardı. Fransa’da patlatdıkları onca bombaya rağmen Paris’i teslîm alamadılar. Üç beş yerde daha problem çıkarsa ipin ucunu tamâmiyle kaçıracaklar. Ekonomileri kıldan ince kılıçdan keskin bir çizgide ilerliyor. Bakın Trump ne diyor: “Şu anda fâiz oranları çok düşük. Bu oran 2, 3 veyâ 4 puan artarsa ne olur? Elimizde bir ülke kalmaz...” Kolay değil. On dokuz trilyon dolarlık kamu borcu. Kırk yıllık yasağı kaldırıp 2016’da başladıkları ham petrol ve LNG ihrâcâtını biraz ta’kîb etmek lâzım. Gerçi bu delikle ilgili hiçbir hükmü olmaz ya! Üstelik sürdürülebilir olma durumu da gâyet şübheli.
 
Kalkışmada İngiliz eli de var. Tabîî onları Yahudiyle berâber düşünmek lâzım. BBC’nin tavrı ortada. On altı temmuz sabâhı hepsi hayâl kırıklığı yaşadı. Kızgınlıkla birlikde olan bir hayâl kırıklığı. İstanbul’dan yayılan ışık memleketimizi ve âlem-i İslâm’ı aydınlığa gark ederken garbı karanlığa boğdu. Almanya ile Fransa’yı ayrı tutmak yanlış olmaz. Zîrâ her ikisi de yukarıda bahsetdiğimiz üç unsura teslîm olmuş bir Türkiye istemez.
 
Fâiller ve yataklık edenler konusunda çok şey yazılıp çiziliyor. Hiç ummadığımız isimler zan altında. Hattâ işin içinde oldukları kesin gibi. İstihbârât zaafı net. Genel Kurmay doğru söylüyorsa MİT darbeyi ancak saat on altı sularında haber vermiş. Buna istihbârât denmez. Hem de ma’lûm çetenin meş’ûm niyeti aylardır konuşulurken. Ya’nî darbe teşebbüsü beklenen bir şey. Hâl böyleyken MİT’in her şeyden son anda haberdâr olması fâcia. Cumhurbaşkanımızın El-Cezîre’ye verdiği mülâkatda, “Darbe teşebbüsünü eniştemden öğrendim. Bir istihbârât zaafı olduğu açık. Doğru istihbârât olsaydı önlenebilirdi” demesi her şeyi îzâh ediyor. Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının kolayca derdest edilmesine mim konulmalı. Darbelerin iki paşanın sadâkatine, asîl milletimizin kahramanlığına havâle edilmesine son verilmeli! Türkiye bu aczden derhâl ve kat’î şekilde kurtarılmalı! İ’lân edilen OHAL buna yardımcı olabilir. Yine şu herkesin diline doladığı “emir komuta” ifâdesi terkedilmeli. Sanki bu şekilde olursa normalmiş gibi bir ma’nâ çıkıyor.
 
FETÖ fürûâtdan fakat birkaç cümle dizelim. Elebaşları hayâtını Yahudi ve Hristiyanlara zağarlık yapmakla geçirdi. İşâret etdikleri tarafa havladı. Yapamayacağı mel’anet yok. Her şey beklenebilir. Vatan hâini olmayı aşdı. Müslümanların i’tikâdını bozan bir dîn hırsızı oldu. En ağır kelimeler tavsîfinden âciz kalır. Bu arada söz konusu yapının tabanı, tavanı, ortası aynı noktada buluşdu: İhânet! Vatana, millete, dîne…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.