ÂCİL

A -
A +
Büyük devlet kurma konusunda çok kâbiliyyetliyiz. Bu iş bizim için çadır kurmakdan biraz daha zor o kadar. İnanın mübâlağa etmiyoruz. Milletimizi tanıyoruz hepsi bu. Tabîî milletden kasdımızın hod-pesend yığınlar olmadığını söylemeliyiz. Her defasında canını ortaya koyan tevâzû ehli yiğitlerden bahsediyoruz. Küfrü bin sene boyunca tepeleyen ve el’an tepelemeye müheyyâ olan evlâd-ı fâtihândan… Kemmiyyetçe azdan da az fakat keyfiyyetçe deryâları dolduran serdengeçtilerden…
 
Sermâye kelimesi bugün daha ziyâde kötü tedâîlerle karşımıza çıkıyor. Akla getirdiği ilk şey bütün insânî vasıflarını kaybetmiş para babaları. Hâlbuki klasik zenginlerimiz paranın değil, fakir fukarânın babasıydı. Lugatlarında biriktirmek diye bir şey yokdu. Dağıtmak vardı. Bunun har vurup harman savurmak olmadığını bilmemiz gerekiyor. Birinde isrâf, kibir, debdebe diğerinde ihlâs var. Biri rûhun diğeri nefsin nümûne-i imtisâli!
 
Bunca ihânete rağmen ayakda kalabilmemiz ecdâdın rüzgârıyla mümkin oluyor. Bozulmuş olsak da bitmiş değiliz. Asil milletimiz hayâtî anlarda refleks diyebileceğimiz sür’atle doğru tavrı ortaya koyuyor. Bu refleks ba’zan ok gibi fırlamak ba’zan da sütûn gibi hareketsiz kalmak şeklinde ortaya çıkıyor. On beş Temmuz’da şimşek gibi çakan halkımız son hâdiseler karşısında sükûnetini muhâfaza ediyor. Öyle ki katliâm tarzındaki felâketler bile en ufak bir yanlış adıma sebebiyyet vermiyor. Radyoları, televizyonları, gazeteleri, dergileri, istihbârât teşkîlâtları, sivil toplum kuruluşları, şirketleri, ajanları, köleleri, instagramları, facebookları ve twitterlarıyla kocaman bir sıfırdan başka hiçbir şey tahsîl edemediler, edemeyecekler! Puro üstüne puro yakma safhasını geçdiler: İnme ya inmişdir, ya inmek üzeredir.
 
31 Aralık vahşetinden hemen sonra Amerika yardım teklîfinde bulundu. Bunu nasıl anlamalıyız? Cevâbını ecdâd versin: “Şecaat arz ederken merd-i Kıptî sirkatin söyler”. Bizi dışlamayın, Rusya ile değil bizimle olun derken kâtilliğini de i’tirâf ediyor. Ya’nî diyor böyle olmazsa cinâyetlere devâm ederim. “El-Bâb’da Türk orsusuna destek vermeyi görüşüyoruz” açıklamaları da aynı hâlet-i rûhiyyenin mahsûlü. Eveleyip geveledikleri şeyin özeti şu: Bizimkilere musallat olmayın. Sakallı sarıklı grup da onların kuklası olduğuna göre kimseye dokunmayın demek istiyorlar. “Hoşt” demekden kendimizi alamıyoruz.
 
Wesley Clark’ın sözleri ma’lûmu i’lâm olsa bile ilgi çekici!
 
Âcilen nükleer güç olmak zorundayız. Ampul yakmak için değil. Askerî cihetden caydırıcı olmak için. Büyük ve daha büyük hedeflere yürüyebilmek için. Bu alçakların hiçbir ölçüsü yok. İki dünya savaşında kendi medeniyyetine mensûb on milyonlarca insanı öldüren zihniyyet gözünü kırpmadan nükleer silahlarla saldırabilir. Bu dehşete yalnız ve ancak aynı imkâna sâhib olursak mâni olabiliriz. Bugün böyle bir adım atamamalarının sebebi mevcûd dünya dengeleri. Ne var ki buna güvenerek yol alamayız. Muhâfazakâr entellerin vızırdamaları bu hakîkati değişdirmez!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.