GÖZLÜK

A -
A +
Avrupa kabak gibi ortaya çıkdı. Şimden gerü kamufle olabilmeleri mümkin değil. Aslında bütün batı deşifre oldu. Yahudileri de ayrı düşünmemek lâzım. Gerçi kâffesi hedeflerini ayniyle muhâfaza ediyor. Lâkin bunun zerrece ehemmiyyeti yok. Geniş kitlelerin bunları tanıması işi bitirdi. Hiç ummadığımız insanlar olup biteni çözmüş durumda. Bu yüzden tarafdârlarını artıramıyorlar. Dikkat ederseniz masonluk eskisi gibi revâc bulmuyor. Artık operasyonlarında istedikleri netîceyi alamıyorlar. Latin Amerika’daki başarıları muvakkat. Brezilya halkı hiç şübheniz olmasın tezgâhı fark etdi. Bakalım dönüş nasıl olacak?
 
Cümlesi yeryüzü ölçeğinde ipin ucunu kaçırdı. Şu sâatden sonra bir araya gelseler de arzı kucaklayacak gücü bulamazlar. Belki de bu yüzden büyük anlaşmazlığa düşdüler. Bu çatışma iki cihân savaşında olduğu gibi dünyâyı bölüşme kavgası değil: Gemisini kurtarma mücâdelesi. Amerika eski günlerine dönmeye çalışıyor. İngiltere iflâsını açıklamamak için direniyor. Yahudi kristal kalesini korumak adına olmadık taklalar atıyor. Sâdece iktisâdî manzara bile iknâ problemi yaşayanları tatmîn edecekdir. İsteyen elliden i’tibâren bugüne doğru bakabilir. Bu noktada son iki asrın dünyâ hâkimlerine söylenecek tek söz var: Eski demler geçmiş ola…
 
Mücâdele biraz daha devâm eder. Canları çıkana kadar ellerindeki imkânları sâhaya sürerler. Doğrudan veyâ dolaylı olarak saldırırlar. Ba’zan parmaklarını ba’zan maşalarını kullanırlar. Nitekim Türkiye’de yeni bir yürüyüş başlatdılar. Birçok insanı tedirgin etdiler…
 
Lisede vazîfe gördüğüm yıllar. Sınıflar arası futbol turnuvası var. Sebebi neydi hatırlayamıyorum bir karşılaşmanın hakemliği bana düşdü. Olurdu olmazdı derken kendimi sâhada buldum. Maç başladı. Talebeler fişek gibi. Bir oradalar bir burada. Gâlibâ yenilen elenecek ki oyun çok sert geçiyor. Tekmeler havada uçuşuyor. “İyi de hocam niye müsâade ediyorsun?” demeyin. Kimin ne yapdığını anlamak acemi hakemin işi değilmiş…
 
Derken büyük bir gürültü kopdu. Üç beş kişi yerde kıvranmaya başladı. Feryâd u figân cabası. Derhâl oyunu durdurdum. Hâdiseye on metre kadar mesâfedeyim. “Mutlaka kırmızı kart göstermeliyim” diye düşündüm. İyi de kime? Zîrâ kim kime vurdu anlayamadım. Ayrıca hepsi birbirini suçluyor. “Ben hatâlıyım hakkını helâl et” diyen yok. Kendi kendime “kim daha çok bağırıyorsa muhtemelen o mağdûrdur” dedim. Gel gör ki yaygarada kimse diğerinden geri kalmıyor. Bu arada çocuklara doğru yürüyorum. Yürüyorum dediysem santim santim. Yol biterse düşünmeye zamânım olmayacak çünki. Elim yaka cebimde. Görünüşde çok karârlıyım. Herkes nefessiz beni ta’kîb ediyor. Acabâ hoca kimi atacak?
 
Nihâyet on metrelik mesâfe bitdi. Ne var ki hâlâ karâr verebilmiş değilim. Bu arada elimi atdığım cebime bakmaya başladım. Kart çıkaracağım ya. Aslında kartı falan unutdum. Hâdiseden nasıl sıyrılacağımı düşünüyorum. O anda yaka cebimdeki gözlük imdâdıma yetişdi. Cebimden kart yerine gözlük çıkardım ve çocuklara dönerek “devâm” dedim. Tribünler ne mi yapdı? Gülmekden yıkıldı dersem mübâlağa etmiş olmam. Oyuncularsa gülmekle ağlamak arasında kaldı…
 
Kılıçdaroğlu İstanbul’da gözlük çıkarmakdan başka bir iş yapamaz. Bunu biliyor. Uzun bir parkur seçmesi her şeyden evvel çâresizliğinin işâreti. Hem onun hem sâhiblerinin. İkinci Gezi’ye ne gücü ne cesâreti yeter! Velev ki denedi, şürekâsıyla berâber Silivri’yi boylar!
 
Türkiye eski Türkiye değil. Rahat olun…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.