Türkiye Gazetesi ve meslek haysiyeti!

A -
A +
Bilindiği gibi pazar akşamı milli maçtan sonra çıkış koridorlarında spor gazetecisi arkadaşlarım tartaklandı, yerlerde tekmelendi. Kimler tarafından mı? Stadı basan sözüm ona başka bir stadın korumaları ve o stadın ev sahibi konumundaki kulübünün personeli tarafından... Acaba benzeri bir olay Batı'nın medeni ülkelerinde yaşansaydı ne olurdu? Bizdeki gibi sadece bir yıl maç izlemekten mi ceza verilirdi, yoksa Dortmund'daki olaylar sonucu Alman savcının cinayete teşebbüsten açtığı davanın benzeri mi gündeme gelirdi. İşte olay bu kadar vahim iken, bu ülkede tek gazete Türkiye, "Başkanın adamları" dokuz sütun manşetini yine o boyuttaki fotoğrafın içine yerleştirerek birinci sayfasından verdi. Spor sayfasının da manşeti aynıydı... Yaptığım araştırmaya göre de sadece Vatan, spor sayfasında aynı hassasiyeti yaşamış. Yazı işleri müdürümüz Sadık Söztutan'la, spor müdürüm Ercan Yıldız'ı alınlarından öperim.  Meslekte 45.yılımızı bitirdik 46'yı sürüyoruz. Bana, ne yazık ki artık görülmeyen ve görülmesi de pek mümkün olmayacak eski hakiki gazetecilik yıllarını hatırlattılar. Umarım Türkiye Gazetesi'nin yeniden açtığı bu yola başka gazeteler de yürürler.

G. Saray'da tasarruf cinayeti!

Okudukça, öğrendikçe tüylerim diken diken oldu. Galatasaray gibi temeli Mekteb-i Sultaniye'ye dayanan bir spor yuvasından tasarruf nedeniyle çaycı falan gibi çalışan bir kitle kapıya konmuş. Yılmaz Özüak'ı, Bülent Tulun'u gündeme getirip yazmaya bile ben şahsen utanıyorum. Acaba yeni yönetim, Sayın Ünal Aysal ve ekibinin yakasına yapışıp, "Ocak ara transferinde bu kulübe dokuz-on adet oynaması mümkün olmayan adamlara tonla para verip nasıl aldınız? Bu paraları derhal kasaya koyun, yoksa sizi kulübü zarara sokmaktan ihraç edilme isteği ile disiplin kuruluna sevk edeceğiz..." çıkışını yapamaz mıydı?  Peki, siz mayısta bırakıp gittiğinizde yerinize gelen de mi çaycı kovacak acaba? Desenize çivi çıktığında neresi sağlam kalır ki?

Beşiktaş'ın karın ağrısı!

Gazetelerin spor sayfalarında, spor gazetelerinin malum bölümlerinde Beşiktaş'la ilgili garip haber dizisi devam ediyor. Ne mi? Beşiktaş'a dünya haritasının herhangi bir yerinden sağbekler aranıyor. İnanılmaz! Atiba'dan, Necip'ten, solak İsmail'den sağ bek icat etmeye çalışanlar, acaba düne kadar iyi ürünler vermiş altyapıdan bir genç bulamıyorlar mı? Hadi, kaynak kurudu diyelim, yahu bu ülkede hiçbir Türk sağbek yok mu? Örnek mi? Karabük'te, Bursaspor'da, Kasımpaşa'da var... Hani kontenjan sancısı da çekilmez... Ama anlaşılan o ki Beşiktaş karın ağrısından zevk alıyor.

Ersun Yanal dipten yüzüyor!
Sürpriz bir şekilde Trabzonspor'a dönen Ersun Yanal ne imza töreninde, ne de sonrasında ağzını açmadı. Anlaşılan o ki sessiz ve derinden geliyor. Doğrusu da bu bugün için... Ama başkan yine bir son dakika golü atarak açtı ağzını yumdu gözünü... Yahu az "Sessuzluk..."

Geçen cumadan gaflar!

Aziz Yıldırım geçen cuma basın toplantısı, pardon basına fırça toplantısı düzenlemişti. Hele hele bazılarına oracıkta şahsen bastı fırçayı... Kimsenin de kılı kıpırdamadı. Yazık! En azından terk edersin orayı, olur biter... Neyse...  Aziz beyden önemli alıntılar mı? Buyurun, siz yorumlayın! Tabii kundaktan çıkıp da... "Başkanın izni olmadan kimse şike yapamaz, teşvik veremez..." Peki, Şekip ve İlhan beyler, Cemil ve diğer maaşlı kişiler federasyondan ne cezası aldılar? "Okul tarafındaki tribünde esrar içiliyor, kokain kullanılıyor, birilerinden elde edilen biletlerle maça giriliyor... Çocuklara kötü örnek olunuyor" Peki, medyanın ne bir gazetesine, ne de bir televizyonuna röportaj izni verilmezken, bu esrarcılara Ortega'yı ve takımın menajeri Kemal Dinçer'i gönderip fotoğraf çektirdiniz mi?
"Hapis yatanlar..." Peki, siz nerede yattınız? Haberler benden, yorumlar sizden...

İlhan ağabeyin tıraşı!
Gençlerbirliği'nin temelli başkanı İlhan Cavcav üstatları, bundan böyle takımda sakal bırakacakların kadro dışına düşeceklerini ve 25 bin liraya cezaya çarptırılacaklarını açıkladı. Peki, kabahat senin mi İlhan Ağabey? Hayır! Üç günde bir hoca değiştirirken, senin bu çağdışı uygulamana direnmeyip, balıklama atlayan ve bu sakal yasağına "Ne oluyor yahu?" demeyenlerdedir.

Benden on sene geridesiniz beyler!

Süreyi on sene olarak yazdım da, tam net hatırımda değil Beckham'ın penaltı kaçırdığı İngiltere maçından bu yana ne kadar geçtiği... Taa o günlerde yazdım, söyledim. Bizi Londra'da tonla stat dururken trenle Sunderland'a sürdüklerinde... Demiştim ki, "Milli maçları Üç Büyükler'in statlarında oynatmayalım. Hele hele hayati olanlarını... Çünkü buralarda 'Ezeli rezalet' yaşanıyor..." İnat devam etti. Hatta eleştirilmiştim de... Sonunda da benim ekran yorumcularım, gazete yazarlarım sözüme geldiler. Kutluyorum sizleri... On sene rötar mı? Eh aramızda da o kadar fark olsun be... Doğruya gelmek gene de iyidir.

Show'daki komedi!

Kazakistan maçını izliyorum. Farklı öndeyiz ama rakip sıkıştırıyor, orta alanda eksiğiz... Adamlar başımızın üzerinden top dolaştırarak bile hücum edebiliyor. Aaaa o da ne? Yılların spikeri kardeşim diyor ki, "Sevgili Ali, başka kanaldaki programına gideceksin. Hadi geç kalma..." Ali Gültiken eyvallah deyip maçı bitime 15 dakika kala yorumcusuz bırakıyor. Hiç duydunuz, hiç yaşadınız mı böyle bir komedi?


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.