Cüneyt Çakır, Ömer Faruk'u da yendi!

A -
A +

Bizim hakem işleri ile ilgili müthiş kalemimiz Ömer Faruk Ünal geçen hafta içindeki (cuma günü) yazısında Cüneyt Çakır'ın 15 uluslararası, 18 Süper Lig maçı yönetimiyle bir rekor kırdığını yazmıştı. Ben de hemen notlarımın arasına almıştım haftalığa koymak için... Ama o da ne? Aynı Cüneyt Çakır, aynı sezonda Şampiyonlar Ligi yarı finalinde oynanacak ikinci bir maç için de görev alıyordu. Altı gün arayla... Sevgili dostum Ömer Faruk; Ne haber senin rekor da gitti. Ama sanırım bunu Cüneyt'e helal etmişsindir. İkinizi de canı gönülden kutlarım!

Ahmet Çakar'a hakkını vereyim
Dr. Ahmet Çakar isimli eski FİFA hakemimiz ve yeni yorumcumuz, dostum, bu hafta programlarından birinde, yanlış değilse pazar akşamı, Van Persie'nin gollerini ve asistini dile getirirken, "Dünyanın en büyük takımına karşı..." gibi bir ironi yaptı. Bayıldım doğrusu... Aynen devam hocam... Sana da bu yakışırdı... Başka işleri bırak başkaları tartışır gibi olsun!

Trabzonspor'un duruşu!
Eskişehir'deki iki dakikalık saçmalığa, saçmalık diye sırtınızı döndüyseniz, altına imza atarım. Çünkü o işin “kaşifleri” önce kendi masalarının etrafına saatlerce düşünme şartı koymalıdır. Ama siz Trabzonsporluların; hakeme kırmızı kart gösteren bir futbolcunuzun heykelini yapıp, adını da sokağa verdikten sonra bu konudaki bütün haklarınızı kaybettiniz.

D-Smart ve Kanal D ‘Ay’da mı?

Vakıfbank-Fenerbahçe Kadınlar Türkiye Şampiyonası finalini izliyorum. Bir ara madalyaların bulunduğu masayı verdi ekran... Spiker, "İşte maç sonu dağıtılacak madalyalar. Kimlerin alacağı belli..." şeklinde bir cümle kurup, hemen sonra şu servis atıyor dedi. Yahu arkadaş; belli olan bu madalya sahipleri kimler, hangi türü boyunlarına takacaklar..? Devamla; "Vakıfbank 2-0 öne geçtikten sonra, maçın temposu düştü..." Neden arkadaş? Ben izleyiciyim. Bulmaca çözmek zorunda değilim... Hemen telefonlara sarıldım. Ve sonunda anladım ki, D-Smart ‘Ay’dan veya ‘Merih’ten yayın yapıyor. Ne bir muhatap var, ne de neyin olduğunu bilen... Ortak Kanal D adresinden de hava aldım.  Arkadaşlar ben neyin ne olduğunu biliyordum ama izleyiciye ayıp oluyordu... Yoksa spiker hazım sorunu mu yaşıyordu? Okul takımında voleybol oynamış ve bir İstanbul şampiyonluğu olan birisi olarak kaderime küstüm...

Şenol Hoca korumayı  bilemedi!

Yok yok sokak korumalığından söz etmiyorum. Şenol Güneş hocam sarı kart sınırında bulunan beş oyuncusundan sadece Necip'i korumasını bildi. Ama maçı 3-0 yaptıktan sonra, hele hele ligin Gaziantepspor'la birlikte en zayıf takımı Kayserispor'a karşı, ne Gomez'i, ne Oğuzhan'ı, ne İsmail'i, ne de Cenk'i koruyabildi. Kenarda Kerim veya Gökhan, Alexis dururken falan...

Siz nasıl hakemsiniz?

Anlaşılan o ki, bizim hakemlerin büyük çoğunluğu puan cetveline ve sahadaki takımın medya ve kamuoyundaki ağırlığını dikkate alarak maç yönetmeye çalışıyor. Buraya gelişim çok da yeni değildir ama şimdi sıralayacaklarım görüşümün son kanıtlarıdır. Bursaspor-Galatasaray maçında kaptan Selçuk iki sarıdan gitmez miydi? Bırakın iki sarıyı tekini dahi görmedi. Fenerbahçe-Gaziantepspor maçında karateci Alves nasıl da tek kart görmeden maçı bitirdi. Eh, neme lazım; bunların kupa maçları var, ardından içine Beşiktaş’ı da alan bir ezeli rekabet oyunları da...

Mikrofonunuz nerede Aziz Bey?
Yanlış hatırımda kalmadıysa, Fenerbahçe'nin kendi stadında iki maçtır bazı futbolcular ıslıklanıp, yuhalanıyor. Olur mu, olur? Futbol bu! Seyirci psikolojisi... Ama benim asıl merakım nedir biliyor musunuz? Alex'in gidişini protesto eden 55 bin kadına elinize mikrofonu alıp, hem de sahanın neredeyse içinden "Hooop" çekmediniz mi? Eeee, erkeklere neden aynı eylem yok diye sormazlar mı? Yaşasın kadın hakları? Hangisi mi doğru? Eh, ona da siz karar veriniz Sevgili Fenerbahçeli kadınlar!

Diego ve Mircea!
Diego Simeone, yani her sezon sonu en iyi iki elemanını satıp, yerlerine Madrid'deki vatandaşın bile tanımadıklarını koyup, kendi liginde Real ve Barcelona gibi iki büyük takıma kök söktüren, Şampiyonlar Ligi'nde dört senede ikinci defa final oynamaya hak kazanan Arjantinli teknik direktör... Bizim halimizden en iyi anlayıp, bizim iki firmayı da yükselten, sonra bir kasaba takımını UEFA Kupası Şampiyonu yapıp, tıpkı Arjantinli gibi her sezon iki önemli ismini satıp kulübün kasasını ağzına kadar avro doldurarak ekonomik olarak da ihya eden bir Lucescu... İspanyol avını yakaladı. Sıkı sıkı tutuyor. Ya biz!

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.