İşte o bir numaralı palavra (2)

A -
A +

Geçen hafta bu sütunlarda bir numaralı transfer palavrasının nasıl yazıldığını yazmıştım. Bu bölüm sadece Türkiye tarafıydı. Yurt dışı kısmını bugüne sakladım. Efendim; Lothar Matthaus’un Fenerbahçe’ye transfer  olduğu haberi yine Sabah’ın Almanya baskısında da bir gün sonra yer alır doğal olarak. Matthaus da tam idman için evden çıkarken bakar ki bütün medya kapıda... Hayrola der ve ona Sabah’ı gösterirler... Çok kızar. “Yahu ben Bayern ve Alman Milli Takımı’nın kaptanıyım. böyle bir işle alakam yok...” Sonra idmana gider, orada da gazeteci kalabalığı vardır. Onlara da aynı şeyleri söyler. Ve bu acı yalan Alman basınında iki gün üst üste tefrika gibi yayımlanır. Bu yalanın hazırlayıcıları ve kâşifleri hala sağ. Ama artık biri gazete patronu değil... Biri hâlâ genel yayın yönetmeni galiba... Biri de nerede bilemiyorum...

Lefter’i anma!
Geçtiğimiz hafta perşembe, Büyük Fikret’in bile “Benden büyük oyuncudur” dediği Lefter’in 5. ölüm yıl dönümü idi. Büyükada’da anıldığı gibi sanırım tüm futbolseverler de gönüllerinde anmışlardır. Lefter’le ilgili geçtiğimiz hafta bazı ekranlarda saçmalıklar da vardı. Hele hele birinde Lefter’in gol atamadığı maçlardan sonra kramponlarını değiştirdiği gibi bir yalan da yer aldı. Konuk Tansu Polatkan kardeşimdi. O söylemedi de seslendiren palavracı söyledi. Bakınız ey Lefter cahilleri... O büyük oyuncunun bir tek defa gol krallığı yaşadığı sezondaki uğuru neydi ve kimdi? Lefter’in futbolu bıraktıktan sonra (Yunanistan’a gidip dönmeden önce) son kramponlarını verdiği genç futbolcu kimdi? Hadi bakalım hodri meydan!

Siz hakemler;neden susarsınız?

Şu video meselesi var ya, hakemlik müessesinin sonunu getirecek, son MHK seminerinde de gündeme gelmiş, o sırada Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı da desteklediklerini belirtmiş. Ve de kaç kişilerdi bilemem ama, tek bir hakemden bu rezillikle ben sahaya çıkmam tepkisi yansımamış dışarıya... Köşeleri olan, ekranlardaki  programlardan esen eski hakemlerden de net bir ses yok... Yahu o zaman siz hakemler, size hiç ihtiyaç olmaz. Futbola meraklı birilerine giydirirler sizin kıyafetleri salarlar sahaya... Nasılsa raconu video denen illet kesecek ya...

Sabri’nin dersi!
Galatasaray’ın yeni stadında maç olmuyor ki Sabri aleyhinde tribün fışkırması olsun... Aynı Sabri, Konya’da tali bir görevle ön sağda yer aldı. Koca Galatasaray maç boyunca dört pozisyona girebildi. Bunlardan birinde Sabri golü, sizlere inat sol ayağıyla attı, iki kafa-ayak vuruşunu da rakip kaleci Serkan çeldi... Siz önce Ahmet Çalık maçın 94. dakikasında oyuna neden girdi ve bizde hakiki santrfor ne zaman olacak meselelerinin üzerinde durunuz büyük tribün bilginleri!

Yayıncı izinle uğraşacağına...

Efendim, Lig TV ismi değişti, zaten satılmıştı, yerine yeni sahibin logosu kondu. Bana ne? Bu arada bu sözüm ona yenilik yaşanırken şirketteki bütün izinler de kaldırılmış. Sanki olağanüstü bir hâl varmış gibi... Haa olağanüstü hâl var. Nerede mi? Yeni yayın politikasında... Gereksiz tekrarlar yapılırken top oyunda ve neler oluyor ancak dördüncü veya beşinci aşamasında tanık olabiliyoruz... Hani birileri uzaktan sert bir şutla harika bir gol atsa veya birileri sert bir hareketle ayak kırsa, oyundan atılsa, biz ancak tekrarda  izleyebileceğiz...

Fenerbahçe’de takımı kim yapıyor?
Soru ilgi çekici değil mi? Öyle ya dışlanmış, Ekici karşılığı Trabzonspor’a teklif edilmiş Aatıf, ilk on birde ise bu soru sorulmaz mı? Hemen ardına da, düne kadar ilk on bir de izlediğimiz Alper bu maçta hiç mi sahaya girmez? Yoksa, mesele Trabzon’a gitmeyen Aatıf’ı afişe etmek mi? Van Persie üstatları Hollanda ara namesinden döndüğünde bu kadar mı hazırdı? Hakiki taraftar mı? Neden gelsin ki? Hele hele maç sonu resitalini izlediyse, oh canıma değsin demiş midir acaba?

Atiba tek başına takım gibi...

Tabii ki bilen biliyordur Atiba’nın kaç yaşında olduğunu... Sanırım 33 falandır. Sezon başı sözleşme yenileyip yenilememe konusunda Beşiktaş’ta sıkıntılar yaşandı. Sonra kim çözümlediyse işi, Atiba imzayı bastı... Nereden mi geldim? Ankara’nın ayazı, sulu kar yağışı altında, ve de zeminden başkaca her şeye benzeyen zemininde sanki sık sık her yere ışınlanan bir oyuncu gibiydi Atiba... Alakası yok bu sefer dediğimiz her pozisyonda rakibin karşısına dikildi, topları çaldı ve yüzde yüz oranla kendi arkadaşlarına sundu ve bir de gol attırmaz mı rakip ceza alanı içine girip, hem de 93. dakikada... Atiba’sız kalacak bir Beşiktaş’ı sanırım ne Şenol Hoca, ne de Beşiktaşlı birileri ister...

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.