Sneijder Tudor’a ağır gelir!

A -
A +

Futbolda çok ama çok önemli bir kural vardır sanki... İsimsiz, kariyersiz hoca takımda yıldız isim istemez. Çünkü bu yıldız, hele hele Sneijder gibi bir isimse, yedek kulübesinden gelen sese, isimsiz, kariyersiz ise dönüp bakmaz. İşte bütün mesele budur Galatasaray’da yaşanan... 
Bakınız size eski ve yenilerden örnekler: Fatih Terim-Hagi, Lucescu-Sergen Yalçın, Şenol Güneş- Quaresma... Bu üç futbolcu az mı problemlidir? Ama hocaları da az mı kariyerlidirler? Dursun Başkan, ne yapıp yapmalı, Sneijder tarafına ağır şekilde sarkan terazinin kefesini dengelemeliydi derim... 
Pardon unutuyordum; bu Sneijder Terim’le de çalışmadı mı yahu! 
Mum gibi değil miydi o zamanlar? Bitti mi? Hayır! Belhanda, Gomis, Feghuli ve hatta Maicon az mı kariyerlidirler hocalarına göre? 
Dikkat! Gün ola harman ola!

Sabrın sonu Kucka!
Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta, transferlerle ilgili gelen tepkilere “Ne olur biraz sabır” diyerek karşı durmuştu. Ve de Milan’da forma giyen Kucka, Trabzon’a inip sözleşmeye imzayı attı. Kucka, sanki Ekici’nin yerine alınmış oyuncudur. Milan ne kadar kötü günler yaşasa da orada forma giymek her babayiğidin harcı değildir. Sayın Başkan; sabır taşı az da olsa sakinleşti ama tam uyuşmadı haaa...

TSYD’nin havuzu ve Atilla Türker işi!
Önce Atilla Türker’den başlayalım. Üzerinde az da olsa destek hakkımız bulunan sevgili Atilla Türker harika bir haber yazmış, şu menajerlik işleri ile ilgili... Hem de dolma değil belgeli... TSYD de bir bildiri ile kendisine yapılan saldırıları kınamış. Yine değerli eskimeyen dost Attila Gökçe de köşesinde konuyu ele almış, meslektaşına sahip çıkan TSYD’yi kutlamış... 
Güzel! 
Ama aynı TSYD acaba neden bir Avrupa Kupası maçına, hem de kendilerince akredite edilmelerine rağmen, maça alınmayan meslektaşlarımıza sahip çıkmamıştır? Neden meseleyi mahkemelere, hatta UEFA’ya kadar taşıma yerine bu cinayeti işleyenlerin ayağına kadar giderek âdeta özür dilemiştir? 
Pardon; 54 yıllık dernek ne olur havuza geliniz kabilinden mesajlar da atmaktadır. Zaten yolgeçen hanı da olmuştu. 
Değerli meslektaşlar biraz da bunları yazınız yahu!

Pepe ve Şenol Hoca...
Beşiktaş, Real Madrid denilen ve bana göre dünyanın bir numaralı kulübünün takımında 10 sene oynayan Portekizli Pepe’yi transfer etti. Agresif yapılı bu oyuncu için en büyük şans ise Şenol Güneş gibi bir öğretmen teknik direktörün bulunmasıdır. Şayet Pepe, ben Pepe’yim diyerek hava atmaya kalkarsa, kulübede bir dünya üçüncüsü hocanın olduğunu da görür... Bunları alt alta koyunuz bakalım... Şimdi Marcelo gitti. Pepe, tabii ki yalnız kalmayacak... Yanına kim mi girecek? Bence Tosic... Hani şu neredeyse tüm spor medyasının “ondan olmaz” dediği, ama aslan gibi oynayan adam... Atınç da kaldı... Çuvalla para dökülen biri daha vardı ya... Bu arada Şenol Hoca Volkan Şen ve Burak isimlerini de telaffuz etti. Bu Beşiktaş parayı nasıl kazanıp nasıl harcayacağını galiba herkesten iyi biliyor. 

Silahsız ordu!
Ne biçim başlık bu diye sorsanız haksız sayılmazsınız. Ancak ne var ki Fenerbahçe ilk hazırlık maçında adeta silahsız ordu gibiydi. Karşısında da Rumen ikinci liginden yeni çıkmış bir topluluk vardı. Hani şu “Siz şimdi görün beni...” diye hava atan, hocası tarafından da “O çok büyük oyuncu” denilip geçmişine saygı duyulan Van Persie yine fos çıktı. Yerine giren genç Ahmet ise sadece daha bir hareketli, daha bir savunma dağıtıcı gibi oynayınca Ekici iki tane çaktı. Sizce? İster misiniz, Sow yeniden kiralansın? Ya da Emenike geri getirilsin? Olmaz mı? Bal gibi olur! Bak; tarih! 

Bakan Kılıç’a teşekkürler!
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, bir söyleşide, hem de ekrandan yansıyarak, dedi ki:” Kimse çıkıp da ülke adına bir başarıda biz bunu tek başımıza yaptık diyemez...” Sayın Bakan, izin verirseniz, sizden yaşça çok büyüğüm, alnınızdan öperim... Ey gaflet içindekiler; kazançlarınızdan acaba yılda kaç lira vergi verirsiniz? Ben sizlerin Ankara’ya çok gidip, üzerinizdeki ağırlıklarınızı önemli devlet şahsiyetleri sayesinde hafifleştirdiğinizi de iyi bilirim. Sizler, transferlerde imza attırdıklarınıza milyonlarca döviz öderken, acaba onların vergileri ne oluyor? Devlet arazilerinde oturup, hava atmak ne güzel değil mi? Yani öyle olunca katkı olmuyor mu?  

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.