Şu F.Bahçe sitesi!
Tabii ki uzaktan kumandalı... Aksini düşünmek mümkün mü? Vardar faciası sonrası cuma günü maçın detayları sunulduktan sonra hakemler, takımlar yazılmış. Yani tarihî bir vesika... Buna bakarsak Fenerbahçe hiç oyuncu değiştirmemiş maçta. Bu biiir... İkinci ise “Kadın Voleybol Takımımız sezonu açtı” başlıklı bir haber vardı, bundan önce... Fotoğrafa baktım, 7 erkek, 5 kadın vardı... Komik mi? Yok canım, acıklı aslında...
Bahçelievler spor semti mi?
İstanbul’un Bahçelievler semti öyle çok da tarihî bir yer değildir. Hani neredeyse 1970’li yılların başında kafayı kaldırmış bir semt. Orası şimdi spor salonu, spor sahası merkezi olmuş. Belediye Başkanı Osman Develioğlu spor tesisi yapmakta neredeyse rekora koşuyor. Belki de rekoru kırdı bile... Bizim basın şefi Mustafa da bana yeni tesis haberi yetiştirmek için âdeta maraton koşuyor. Helal olsun!
Vardar felcine ilaç Denizli’den!
Mustafa Denizli hoca asıl işindeki Galatasaray ve Eskişehirspor düşüşlerinden sonra, ülkemizin müstesna nimetlerinden(!) yararlanıp hem TRT’ye, hem de Hürriyet’e kapak attı. Siz siz olunuz, hayatta rahat etmek için sakın ola ki başarılı olmayınız. Neyse... Son olarak Fenerbahçe’nin Vardar faciasından sonra demişler ki, kurtuluş formülü olarak; Soldado-Van Persie ikilisi ve onların arkasında Giuliano olursa takım ayağa kalkar... Eh, Dirar’la Valbuena da olacağına göre, savunma tek ön liberoya kalacak ve de ileriden geri dönmeyenler sayesinde Fenerbahçe her rakibe, “Buyurun, siz de yenin” diyecek. Aziz Yıldırım, Uğur Dündar’la ekrandaki canlı yayında ne demişti hatırlar mısınız? Şöyle; “Uğur Bey, Siz Fenerbahçe’yi Mustafa Denizli mi şampiyon yaptı sanıyorsunuz?”
Yılın esprisi bizim Ahmet’ten...
1950’li yılların başında Fenerbahçe’de başkanlık yapmış olan, Demokrat Parti’nin milletvekili olarak meclis başkan vekilliğinde de bulunmuş rahmetli Osman Kavrakoğlu’nun ailesinden yine aynı kulübün kongre üyesi Ahmet, sokak sohbetimizde harika bir espri yaptı. Espri şu: “Galatasaray ile Fenerbahçe UEFA Avrupa Kupası’ndan isteyerek elendiler ki, Beşiktaş’la rahat mücadele etsinler. Baksana abi, başka çaresi yok, adamlar Real Madrid’den oyuncu alıyorlar... “
Duran top imdada yetişti!
Şenol Güneş hoca şampiyon olmuş eski kadronun orası ile burası ile oynamamaya kararlı. Sadece Gökhan Gönül’ün yerini geçici sahipleriyle dolduruyor. Ama görünen gerçek o ki, orta alan ne iyi taşıyor, ne iyi karşılıyor. Böyle olunca da ön taraf da, arka taraf da zorlanıyor. Yani köprü zayıf... Bu defa da iki korner kurtardı paçayı... Bekleyelim bakalım, millî maç arası bize ne yenilik sunacak...
Sözcü mü, hadi canım siz de!
Son günlerin en çok konuşulan haberi Sözcü’de çıktı. CHP milletvekili Bülent Tezcan, yılların tecrübeli gazetecisine bir yumurtlama yapmış şu malum FETÖ’cü hakkında. O da tutmuş yazmış ve martaval manşete oturtulmuş. Herkes şaşkın. O kadar tecrübesi olan bir gazeteci bu haberin araştırmasını yapmadan nasıl da yazmış diyorlar. Amma da ha! O gazetenin patronu 1978 Dünya Kupası sırasında aynı tip palavra bir haber yüzünden Arjantin’den sınır dışı ediliyordu da, bu gariban kefil olup kurtarmıştı. Yani bunlar için bu işler adi bir vak’a veya alışkanlık... Ah ah, siz eski Günaydın gazetesini bir bilseniz!
Yaşa be Aykut Hoca!
Ankara’nın, bana gore düşme adaylarından biri olan Gençlerbirliği takımı en önemli kozu Rantie’yi kaybettikten sonra, bir de dokuz kişi kalmaz mı bitime 10 dakika kala... Yani koca Fenerbahçe 2-1’i büyütüp rahat nefes alacak. Beklenti bu... Peki, öyle mi oldu? Hayır! Aykut Hoca uzatmanın son dakikasında Topal’ı alıp Josef’i oyuna soktu. Ne mi demek; “Vallahi bu maçı bile kazanamayabiliriz...” Eh, teknik adamdan daha iyi mi bileceksiniz?
Galatasaray kalıp takım oluyor!
Tudor, maçlara aynı onbirlerle başlıyor... Sonrasında da, iki hafta arka arkaya, aynı değişiklikleri yapıyor. Feghouli gelince ne olacak merakım konusudur. Tolga atılamaz, adam hem yardımda, hem de gol atmada bir numara... Rodrigues önde en çabuk top taşıyan adam... Gomis’e kimse dokunamaz... Eh, Fernando da oturdu. Sizce Belhanda mı? Neyse, iki senedir kahreden Galatasaraylının derdi de bu kadar olsun değil mi?