İlk defa hakiki bir Spor Bakanı!

A -
A +

Kimse kusura bakmasın, darılmasın, ne zaman ihdas edildiğini net hatırlamıyorum ama bu ülkede Gençlik ve Spor Bakanlığı gündeme geldiğinden bu yana ben Osman Aşkın Bak gibisine rastlamadım. Kendilerini Anadolu Ajansı’nın düzenlediği bir açık oturumda izledim. Orada benim üç iyi dostum da vardı soru soranlar arasında... Bakan Bak, öyle detaylı, bilgi dolu, derinlikli cevaplar verdi ki, beni bu satırları yazmaya sanki mecbur etti. Dileğim o ki, bakan, kafasındakileri bir an önce hayata geçirebilsin ve daha uzun yıllar görevde kalsın. Hele hele şu senelerdir raflarda çürümek üzere olan Kulüpler Yasası başta olmak üzere...

Yabancı formülü üzerine...

Konu gündemin sıcak maddesi haline geldiğinden bir kere daha görüşlerimi yansıtayım dedim. Bugünkü furyanın önüne geçilmesi gerekir bir kere... Sonra da, “Kendi ülkelerinin millî takımlarında bir önceki sezon en az üç maç oynamış olmak” şartı konur. Bu şart, yaşı örneğin 25’ten küçük olanlar için  kullanılmaz... Sağlık muayeneleri kulüplere bırakılmaz, bir şekilde daha detaylı TFF kontrolünde yapılabilir. Bunu neden yazdım. Çünkü çok önemli bir ismi kontrolden geçiren doktorlar, iki dizinin de iflas ettiğini bildirirler ama... Sahaya çıkarılanların sayısı 21’e çıktıysa, bunun en azından üç veya dört adedi altyapı ürünü olmalıdır. Şimdilik bu kadar...

 

Tudor’a dersini kim verdi?

Alanyaspor maçı sonrası basın toplantısında spor medyasına öfke kusan Galatasaray Teknik Direktörü Tudor efendinin, belli ki birileri sadece bir kulağına değil, diğerine de asılmış. Savunmada dörtlüye dönmüş, tek son adamla dizmiş takımı sahaya ve de en önemlisi iki de hücumcu kanat oyuncusu soyundurmuş... Haaa önümüzdeki Beşiktaş maçında ne yapar, onu bilemem... Belki de Beşiktaş savunmasının göbeğindeki arızalar nedeniyle yine çift santrfora döner. Döner mi? Onu bilmem ama şu Fernando’dan vazgeçip Selçuk’la devam edilmesi gerekir derim...

 

Helal olsun Beşiktaş!

Yahu Evkur Yeni Malatyaspor’la golsüz berabere kaldı, nasıl da böyle başlık atıyorsun diyebilirsiniz. Ama bir önemli noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Dörtlü alan savunması ile oynayan bir takımın tandemi, hayatlarında hiç yan yana oynamamış iki oyuncu ile kurulu ise, bir kere bu takımın gol yememiş ve de fazla dikkat çekici pozisyon vermemiş olması önemlidir. Hele hele bu iki oyuncudan birinin, yani Necip’in, hiç de yeri olmamasına rağmen... Yetmediği gibi Necip’in sakatlanıp çıkmasıyla genç Fatih’in o yere girmesine rağmen...  Ve de devamla, Talisca adlı bir oyuncunun tek bir olumlu iş yapmadan doksan dakika sahada kalmasına rağmen... Eh Quaresma da daha 58. dakikada çıkıyorsa, gelin bu tek puanı ikramiye olarak saklayın derim.

 

Aykut Hoca tabelayı unuttu!

Fenerbahçe, kimilerine göre en zor, ama bana göre teknik direktörünün yetersizliği sebebiyle en kolay deplasman oyununu kazandı. Yani Antalyaspor’u Janssen’in gayreti, Giuliano’nun harika vuruşu ile yendi. Bu maçta en çok üzerinde durulması gereken ve de çok şaşırtıcı olan nedir peki? Şudur; Fenerbahçe maçı 1-0 önde götürürken, Aykut Hoca tuttu oyunu çok iyi kontrol edenlerden Aatıf’ı kenara çekip yerine ikinci uç adamı Soldado’yu soktu. Hani bir hafta önce durum 1-1 iken girip üç gol atan oyuncuyu... Sonra bu Soldado sakatlandı, yetmezmiş gibi bir de Janssen cezalı duruma düşmez mi? Diyorum ki acaba Aykut Hoca maçı önde değil de 1-0 geride götürdüklerini mi sandı? Bu karışmış kafa Kasımpaşa maçına en önde kiminle çıkacak sizce? İster misiniz kaleci Volkan’la çıksın... Eh kafa bir kere karışmaya dursun...

 

Murat Bardakçı’ya ithaf olunur!

Önceki akşam Kadıköy Belediyesi’nin salonunda 10. Yıl Derneği Türk Sanat Müziği Korosu’nun bir konseri vardı. Salon, bu koronun tüm konserlerindeki en kalabalık halini almıştı, yani tıklım tıklım dolu idi. Konserin ana teması Zeki Müren besteleri üzerine idi. Ve harika koro herkesi mest etti. Konserde verilen arada salonda kim varsa şu Habertürk gazetesindeki köşesinde ve de ekranda Zeki Müren’in neredeyse bütün eserlerinin götürme işi olduğunu ve de bu sanat güneşinin Türk müziğini perişan ettiğini iddia eden, sıkılmadan, utanmadan yazıp söyleyen yazarı öyle andı ki, sormayın gitsin. Allah kimseyi böyle bir hâle sokmasın... Pardon unutmadan; kalabalığın 80’liklerden tutun da 25’liklere kadar geniş bir yelpazede oluşu da sanırım Bardakçı’ya başka bir ders olur. Duyurulur!

 

Aklı olan Rumen bulur!
Kayserispor şu anda liderden sadece iki maçlık, yani altı puan uzakta... Başında Rumen bir hoca var... İlk maçında Galatasaray karşısında üçlü savunma ile oynayıp dörtlük olduktan sonra dörtlüye dönen, yani koşullara uyma akıllılığı gösteren tipik bir Rumen hoca... Şöyle bir tarihimize bakınız, bütün Rumen hocaların başarılı olduklarını görürsünüz. Hani kovduğunu üç gün sonra geri alan, ekranlardan sözüm ona yorumcu toplayan kulüplerimize duyurulur.

Ufuk kardeş; bu ne savunma böyle!
Bizim Basketbol Millî Takımı onca yabancı kuşatmasına rağmen iki maçı da kazandı, eleme grubunda. Rakipler biri Letonya, diğeri Ukrayna idi ama takımın sert, rakibe yapışarak ortaya koyduğu müthiş savunma en üst düzeydeydi. Ufuk Sarıca kardeşim ne de olsa bir Aydın Örs öğrencisidir. Sahi nerede bu ülkeye takım bazında ilk Avrupa Kupası’nı kazandıran hoca? Biz ne çabuk yiyoruz ülke sporuna ciddi katkı yapanları... Üstümüze yok vallahi! Ufuk kardeş; savunmaya aynen devam... Başka yolu da yok yani...

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.