Taha; nereye kadar?

A -
A +

Taha Akgül kardeşimiz güreşteki altın madalya sayısını yediye çıkardı geçen hafta Romanya’daki Avrupa Şampiyonası’nda... 2012’den bu yana sadece bir yıl ara vermişti seriye... Ata sporumuzda uzun yıllar madalya sıkıntısı çekmiştik. Başka gençlerimiz de boyunlarında madalyalarla döndüler. Şimdi Yaşar Doğular, Celâl Atikler, Mustafa Dağıstanlılar, Hüseyin Akbaşlar dönemine geri mi dönüyoruz acaba? Haydi aslanlarım, bize ata sporunun heyecanını yeniden yaşatınız!

TGC bildirin nerede?
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, şu mazbatasız Anıtkabir’e imza atan zatın gazetelerin patronları için açık ve net, halkın huzurunda ağzından çıkanları işitmedi mi? İşitmez olur mu? Ben duymadım, okumadım tek bir kınama satırı bile... Şayet bir şeyler karalandıysa, pardon. Karalandıysa bile ortalığın ayağa kalkması gerekir. Ama pek kıpırdayan yok... Yazık! Peki, o patronların yangını var mı? Sanki var gibi de, pek dumanı çıkmadı... Çok şükür bizim bu sütunlar hakiki gazeteci babadan oğula... Yani hakiki gazeteciliğin yaşadığı, yaşatıldığı dönemlerden... Zaten tek de kaldı...

Derbiden başka her şeye benzedi!
Galatasaray şampiyonluk kovalıyordu ya... Fenerbahçe, zaten düşmezdi de ama en azından bu hâldeyken tarihî rakibini bir kere daha yenmeliydi. Ama nasıl olacaktı bunlar? Top yapmayı beceremeyen orta alanı ve de öndeki siyahi zor yürüyen adamı ile nasıl da gol atacaktı? Rakibinin ceza alanı önünde “al sana, ver bana” oynayan ve bunlar olurken, rakiplerinin arasında sopa gibi duran siyahi uç adamı varken nasıl olabilirdi ki Galatasaray hanesine bir şeyler? İşte müthiş (!) tarihî rekabet maçı bu...

Şenol “al” derken, Avcı “rica ederim” dedi!
Şenol Hoca’m nereden çıktı diye soracaktım, basın toplantısında kısaca izah etti. Medel sol arkada, önünde Caner... Ljajic’in arkasının kollanmadığını düşünmüş. Bu kurguda sol arkada tam yedi tehlikeli top yediğini saydın mı? Sonra mı? Herkes yerli yerine ve Caner oyunda var oldu, Ljajic de... Bu Lens daha ne kadar oynayacak acaba? Hem de Kagawa ve Güven varken...  Avcı Hoca’m; Allah aşkına İrfan çıkar da Arda girer mi orta alana? Hem de geriye düşmüşken... Devamla; ne zamandır sahaya basmayan Demba Ba girer de, Adebayor kenarda mı oturur? Üstelik, Beşiktaş bire bir basmaya başladı diyorsun ve de Arda’yı orta alana alıyorsun... Bu cinayeti itiraftır.

Tivibu’da rezalet!
Geçtiğimiz cumartesi günü Kadınlar Basketbol Ligi’nin son maçlarından olan Fenerbahçe-Çukurova müsabakasını seyredeyim dedim. Keşke izlemeseydim. Yorumcu diye ortaya çıkmış zat aynen şöyle diyor, “Bu maç bir yerde ilk maçı kaybeden Fenerbahçe’nin İNTİKAM maçı” Yuh sana! Sporda intikam olur mu? Devamla, maçın üç hakemine göre, hem de videodan izlemelerine rağmen, rakibi, driplingle potaya yönelirken arkasından şortundan çekmek faul bile değil...

Pis siyaseti maçlardan çekiniz!
Geçtiğimiz hafta hem Beşiktaş’ın, hem de Fenerbahçe’nin statlarında ligimin şeklini belirleyecek çok önemli maçlar oynandı. Derbiydi ikisi de... Hele hele bir tanesi derbilerin derbisi idi. Ama bu özellikler üzerine tribünlerden dökülen, özellikle son belediye seçimleriyle ilgili, pis siyasi sloganlar ciddi yara açmıştır. Ey futbol seyircisi; çek elini futboldan... Takımı destekle, hakemi eleştir, rakibi baskı altına al ama, git siyasetini nerede yaparsan yap!

Can Bartu ile ilgili mi?
Evet, ben bu sütunlara o acı gün ve günden sonra bugüne kadar yazmadım. Özellikle çevremden soran çok oldu. A Spor’daki “Bir Zamanlar Futbol” programımda yarım saatten fazla, ama kimsenin bilmediklerini anlattım. Acım, tabii ki, ailesi hariç, herkesten büyüktür. Rahmetli annesi ve babası Can’dan fazla saatler geçirmişlerdir bizim evde... Can da uğrardı tabii ki... Eski adıyla Cevizlik, sonraki adıyla Şifa’daki Alman kampının 50 metre kayasına, şampiyon yüzücüler dâhil,  ondan daha hızlı yüzen yoktu. Rahmetli Kazım abi ve toprağı bol olsun Rupen ağabeyle ceza alanı üzerinden kale direğine top nişanlama yarışları bugün olsa, ekrandan reyting rekorları kırardı. Değerli okurlar, yazmaya gazete yetmez. Rahat uyu büyük oyuncu! Ancak senin kulübünün ekranından neler attılar neler. İyi ki duymadın!

Tuz biber Ali Bey!
Maç tenkit yazımda tek bir kelime bile etmedim maçın hakemi Ali Palabıyık’tan... Bugüne sakladım. Bu hakem için benden başka tek bir zat “Bu hakemi Fenerbahçe maçlarına vermeyiniz. Hem ona yazık edersiniz, hem hakemliğe” diye yazdı mı? İşte bu maç ortada... Kırmızı için cebe giden el, sonradan maçın Kadıköy’de oynandığının farkına varıyor. Feghouli hem aşağıdan, hem yukarıdan yıkılıyor, devam ve gol... Topal, karate yapıyor ama tık yok. Meğerse futbolda karate serbestmiş... Neyse, hayırlı işler MHK!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.