Sınav ve çalışma nasıl olur?

A -
A +

Geçtiğimiz hafta içinde Sabah yazarı Engin Ardıç, Robert Kolej’de okurken sınava nasıl hazırlandığını, bunun da başarı formülü olduğunu yazmış. Önemli bir görev bu. Ancak ne var ki, buradan hareketle bendeniz de Saint Joseph’teki bu konuya değinmeyi hem bir görev, hem de öneri olarak yazacağım. O yıllarda, yani 1956 ile 1964 arası...  Özellikle de Fransız hocalar ki, bunlar “Frere” (kardeş) idiler, yani dünya ile ilişkilerini kesmişlerdi, anlattıkları dersin sınavını da hemen ertesi gün, sınıfın tamamına hem de ya sözlü ya da yazılı olarak yaparlardı. Bir de her cumartesi haftalık karne alırdık, iyi mi? Eh bu durumda gel de, gün içi öğrendiklerini gece tekrarlama. Şimdi mi? Sanırım yerinde yeller esiyordur. Çünkü “Frere” kalmadı da ondan...

İşte bizim “değerli futbol”
Kara perşembeyi geride bıraktık. Üç temsilcimiz Avrupa kupalarının ikinci sınıfında bir gecede dokuz gol yiyerek sıfır puanla ülkeye döndüler. Attıkları iki golden biri de rakibin kendi kalesine... En büyük kupada ise Galatasaray golsüz beraberlikle işi idare etti. Bunlar grup maçı... Tamam, yarın arka arkaya kazanırsın, işi düzeltirsin. Ancak ne var ki, ne hocalar ne de oyuncuları ne de kurguları bu umudu güçlendirmiyor sanki...

Ljajic ne iş?
Beşiktaş savunmadaki zaafları yüzünden Gökhan’ı on yıl sonra tandeme koymuş... Yanına da joker Necip... Douglas da daha uyumsuz... Bir tek Caner var... Zaten sahanında en iyisi... Benim derdim Ljajic... Yahu adamın ayakta duracak hâli yok. Topu da resmen itiyor. Acaba Avrupa kupası maçı sonrası hiç mi uyumadı, kahrından! Oğuzhan’ın katkısı bence Beşiktaş’ın ve Avcı’nın yarınlar için tek tesellisi galiba...

Acaba dava sonucu ürkütücü mü olacak?
Son on beş gün içinde önce Ali Koç, Başkan Erdoğan’ı ziyaret etti. Sonra hemen ertesinde bu defa Fenerbahçe Yönetimi topluca, hem de Alanyaspor maçının öğlen saatlerinde TFF’yi ziyaret edip yemeğe oturdu. Ardından Fatih Hoca’yı sabıkalı olarak yorumladı. Hani derler ya, “Fol yok, yumurta yok, bu ne nane bu ne turşu...” Sizce?

Kural hatası var ise bu ne biçim istek?
Fenerbahçe “kural hatası” yapıldığı iddiası ile TFF’ye başvurmuştu. İsteği de, maçın 45 artı 2’den itibaren oynatılması idi. Yani Fenerbahçe 1-0 galip olarak başlayacak yeni maç. Destur derim ancak... Ve sorarım; Acaba Rizespor maçı niçin sıfırdan başladı ki? O zaman o da 87. dakikadan itibaren 1-1 başlardı. Devamla... Galatasaray 2-1 galip iken tacı atmak üzere Belhanda çizgiye giderken tacı Fenerbahçe kullanmış ve maç da son dakika golüyle 2-2 bitmişti. Hani kural hatası?

Bir hayırlı sakatlık da F.Bahçe’de...
Hatırlarsanız Galatasaray-Kasımpaşa maçını yorumladığım yazının başlığını, “Hayırlı sakatlık” diye atmıştım. Yani Lemina’nın sakatlanıp çıkışı ile Ömer’in oyuna girişi Galatasaray’a hem golü attırmış, hem de tempo kazandırmıştı. İşte Fenerbahçe de Ankaragücü’nü bu yüzden yenebildi. Şayet Rodrigues sakatlanıp çıkmasaydı ve de Emre oyuna girmeseydi acaba ne olurdu Ersun Hoca? Yani orta alanın bir eleman fazlalaşınca maç ne hâle geldi farkında mısın? Pardon bitmedi; ne stoperler almışsın vallahi, parmak ısırtıyorlar.

Galatasaray’ın büyük ayıbı mı?
Galatasaray, hem Fenerbahçe derbisini hem de Paris Saint Germain maçını düşünerek rotasyona gitmiş olabilir. Diyecek yok. Ancak Ömer’in sol arkaya alınışına, Andone’nin o kadar saat oyunda kalışına inceden eleştiri olabilir. Ama Falcao’nun 89,5 dakikada oyuna alınışına ne diyeceğiz? Ayıbın bundan büyüğü, futbolcuya ihanetin açık yapılışı olabilir mi? Yoksa, maç başı parasını atlamamak için mi aldınız? Nereden bakarsanız bakınız hiç mi hiç yakışmadı koca şampiyona!

Skandal maç saatleri!
Yahu ey Federasyon ve ey yayıncı kuruluş! Acaba neden pazartesi günü Beşiktaş-Başakşehir ve Sivasspor-Trabzonspor maçlarını aynı saate koydunuz? Acaba bu takımların taraftarlarına bir kastınız mı var? Tamam gün pazartesi, yani iş günü... Sivas maçını 19.00’a, Beşiktaş maçını da 21.00’e koyarsın, olur biter. Kış da bastırmadı daha... 21.45’te maç oynamadık mı? Bu takımlardan üçü şampiyonluk yarışında var olmak isteyenler... İşte bu kafa yüzünden bu ülkede ne kadar para çok konuşulsa da futbol bir adım ilerlemez.

Hey gidi Fikret Başkan hey!
Serdar Bilgili’nin ilk kongresinde adaydı. Kazanamamıştı. Sonra başkan oldu. İyi işler de yaptı, Demirören’in yüklediği yükü hafifletti. “Feda” dedi ve sonrasında da şampiyonluk yaşattı. Şimdi taraftar yangın çıkardı diye “Ayrılıyorum” diyorsun.  Yahu Fikret Kardeş; bu taraftar koca Süleyman Seba’ya “Ahmet Dursun, Seba gitsin” diye feryat etmedi mi? O taraftar gruplarının sesine kulak verilir mi hiç? Haaa yorulduysan onu bilemem... Haaa vazgeçersen hatanın da Abdullah Avcı olduğunu bir kere hatırlayım.
(Not: Bu bölüm salı akşamı geç saatlerde yazılmıştır.)

Caferağa, güvenlik bekliyor beyler!
Kadıköy’ün tek spor salonu olan Caferağa Spor Salonu hâlâ bir güvenlik elemanına kavuşamadı. İki hafta önce de yazmıştım. Ama kimse oralı olmamış anlaşılan. Yahu beyler; günümüzdeki çarpık zihniyetli insanların neler yaptıklarını niçin dikkate almıyorsunuz? Orada her yaştan çocuğumuz, gencimiz maçlar oynuyorlar. Anneler, babalar sıkıntıda... Kimse bunun sorumlusu bir kere daha hatırlatayım dedim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.