Fenerbahçe’nin salon faciaları!

A -
A +

Tabii çok, sözüm ona spor yazarı farkında bile değildir. Hatta haberdar bile değillerdir. Çünkü onların işi futboldur sadece... Farkında olanlar ya da bilenler de “Şimdi Konya’ya beş atılmış, yazıp da başımıza iş mi alalım” diye pas geçmiştir. Peki, mesele nedir? Şudur; Bu ülkede parke üzerindeki basketbol ve voleybol branşlarına en büyük yatırımı yapan Fenerbahçe, tonla sponsoru olan aynı kulübün erkek basketbol takımı Euroleague’de 13 sayı fark yedi. Hem de Milan’dan... Ardından maliyeti belki de onda bir olan, tanınmamışlardan kurulu Galatasaray’dan da 19 sayı fark yedi. Kadın takımı da, hem de Macaristan, takımına iki sayı farkla yenildi... Devam... Kadın Voleybol takımı tarihî rakibi Galatasaray’a, hem de ilk seti almasına rağmen 3-1 yenildi. Erkek voleybol takımı da yine tarihî rakibi Galatasaray’a 3-2 kaybedip en büyük kupayı kaptırdı. Var mı başka yazan? Özellikle voleybolda Galatasaray’ın iki antrenörünü kutlarım. Bu arada aynı kadın voleybol takımı, Vakıfbank’ı da yerle bir etti. Af çıktı mı acaba?

Bravo Ercan Müdür’üm!
Bizim gazetenin spor müdürü Ercan Kardeş’imin Fenerbahçe-Konyaspor maçı kritiğini okudum ve hemen telefonu açıp yürekten kutladım. Çünkü öyle yerden yakalamıştı ki maçın 5-1’lik skorunu... Aykut Kocaman Hoca’nın Kasımpaşa maçını kazanmış olmanın kandırış sandalına binişi idi bunun altında yatan sır... Bu maçla ilgili bütün yazıları okudum. Beş atmıştı ya Fenerbahçe, bize ne yahut deyip geçmişlerdi, ünlü (!) yazarlar.... Ya da “neme lazım” diyerek...

Avrupa’da iflasa doğru...
Geçtiğimiz hafta Avrupa kupalarındaki üçüncü maçlarımız vardı. Eksik Real Madrid, Galatasaray’ı en büyük kupadan temizledi... Beşiktaş, yürüyen Ljajic’e penaltı attırarak bitti... Trabzonspor, tandemini yine değiştirerek bir kere daha intihar etti. Sadece Başakşehir dik durabildi. O da ne kadar devam eder acaba? Alın alın; Afrika’da ne kadar zıplayan, hoplayan adam varsa... Alın alın; Avrupa’nın emekli artıklarını... Bakalım sonunuz ne olacak?

Başkan Erdoğan ve Rıdvan’ın hikâyesi...
Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu toplantısında Başkan Recep Tayyip Erdoğan dostum 25. yıl plaketini aldı. Yani Yüksek Divan Kurulu üyesi oldu. Kutlarım. Bir zamanlar, şayet bugün rahmetli olan babası izin verseydi bu formayı da giyecekti. Hiç unutmam; İETT-Gedikpaşa maçına çıkarken takım kadrosunu almak için yanına gittiğimde bana “Ağabey ilgine, görüşüne teşekkür ederim. Ama babam izin vermedi. Bizde baba sözleri kanundur. Başkan Ilgaz’a da saygılarımı iletmeni rica ederim” demişti. Devamla; kulübün resmî sitesinde “Eski sporcularımızdan Rıdvan ve bazılarının da bulunduğu” diye bir cümle geçiyor. Ayıp ayıp! Alpaslan kim ki? Aliço kim ki? Daha niceleri... Bunların hepsi Rıdvan’ın o formayı giyişinden en az beş yıl fazla giymişlerdir.

Beşiktaş’ta bunlar da var mıydı?
Roco, Rebocho, Umut, hatta Elneny de varmış meğerse Avcı’nın ekibinde... Dikine ve gerekirse enine ama çabuk oynama talimatı ile sahaya sürülmüş Beşiktaş takımı acaba arızalılar döndüğünde yine eski hâlini mi izlettirecek bize? Avcı Hoca, Ljajic’i de keserek kulak da çekmiş oldu. Yeni yönetim acaba hangi kafada? Bekleyelim görelim...

Yılın maçı...
Bizim Ömer Faruk yazısının başlığını “81 maçın en iyisiydi” koymuş. Helal olsun! Gerçekten de Başakşehir-Trabzonspor maçı için ancak bu kadar iyi yorum yapılabilirdi. Tempo mu? Vardı... Hem savunma, hem hücum çeşitlemeleri hayli fazla mı idi? Evet! İrfan Can ve Sosa adlı iki mükemmel yönetici var mıydı? Hem de nasıl! Benim de bir eklemem olacak... Okan Hoca’m; neydi o Allah aşkına Visca-Arda değişikliği? Yoksa maçı kazanmaktan utandın mı?

Fatih Hoca kendini mi inkâr ediyor?
Yine Nzonzi yine Lemina yine Belhanda yine Feghouli... Bu adamlar Galatasaray’a imza atarken “Ne olursa olsun. Biz yürüsek de oynatılırız. Mangırımızı da alırız, yenilsek dahi...” şartlarını mı koymuşlardı? Bendeniz Terim Hoca’yı çok ama çok eskiden tanırım. Hukukumuz da hayli ileridir. Ben bu Terim’in karşısında o dönemlerin bir numaralı isyankâr futbolcusu Hagi’nin nasıl hazır ola geçtiğine de tanığımdır. Ve Beşiktaş maçı sonrası Terim’in ağzından sanki “Eski günlerime dönüyorum” mesajı çıktı. Doğru mu anladım, yoksa!.. Unutmadan; Emre Belözoğlu’nun lüks arabasını satmasına sebep olan Terim Hoca acaba o tuhaf saçları yüzünden bir başka Emre Mor’un kulağına asıldı mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.