Takım gibiyiz…

A -
A +

Hazırlık maçıymış, rakip zayıfmış beni hiç ilgilendirmez.  Ben bu tip oyunlarda bütün dikkatimi resmî oyunlara nasıl bir ideal kadro ve onun rakibe göre nasıl bir oyun düzeniyle oynandığına bakarım.
Yani 2-0 Moldova’yı yenmek benim hiç ilgimi çekmez ama Şenol Hoca’nın sahaya sürdüğü -galiba da en ideal kadro olarak düşündüğü- oyuncuların toplu savunma, yardımlaşabilme, alan kapatabilme hevesiyle oynamış olmasıdır.
Tamam, rakip gariban Moldova’dır ama bizim sahaya çıkan ilk on birimiz koca oyunun bir devresinde yukarıda altını çizmeye çalıştığım takım savunmasını hayli iyi başardı.
Hücuma çıkışlarda ise yine benim bu maçta çok dikkatimi çeken Lille takımında rakibi dağıtan Zeki’nin çokça savunma tasarruflu oynayışıydı. Umut kendine boşaltılan koridora sıkça çıktı. Acaba diyorum Zeki’nin bu blokajı, Kenan’ın bölgesini boşaltmadan oynayışına mı bağlıydı?
Okay-Ozan-Yusuf orta sahası her şeyi yaptı. Hakan’ın da sıkça desteğiyle zayıf da olsa rakibin bütün organizasyon işlerine set çekti. Gollerimizi beklenen şekilde Burak ve oyuna sonradan giren Cengiz attı. İki golümüzde de ince dokunuş, rakibin önleme düşüncesini sıfıra indirmekle süslüydü.
Kalecimiz Uğurcan’ın ilk yarıda, yukarıdan kolayca refleks atabileceği topları kornere göndermesi ise rakip kim olursa olsun oyunu dikkatlice izlediğinin ispatıydı.
Maçı kazandık. O çok önemli değil. Ama Şenol Hoca’nın ideal kadrosu gibi görünen ilk on bir ve değişiklikleri, ilk ciddi rakibimiz İtalya’ya karşı sağlıklı bir bütün saha savunmasını becerebilecek gibi göründü.
Hücum meselesi mi? Tabii ki İtalya, Moldova gibi yığılarak oynamayacak o zaman da belki de daha etkili ataklar yapabileceğiz.

MAÇIN ADAMI: Uğurcan Çakır

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.