"Yeni nesli bilmeyen huysuz ihtiyar olur"

A -
A +

-EĞİTİM KONUŞMALARI-

Eğitim Konuşmalarının bu haftaki konuğu Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Erkut.
Türkiye'nin yetiştirdiği önemli bilim adamlarımızdan biri olan Erhan Erkut, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirdi. ABD'de akademisyen, Kanada'da profesör oldu. Yurt dışında birçok üniversitede öğretim üyeliği yaptı. 2005 yılında Türkiye'ye geri döndü. Bilkent'de bir süre dekanlık yaptıktan sonra Özyeğin Üniversitesi'nin başına geçti. Üniversitenin kurucu rektörü olan Erkut, girişimci bir neslin yetiştirilmesinin önemini anlatıyor ve bu fırsatı da Özyeğin Üniversitesinde bulduğunu ifade ediyor. Şimdi Prof. Dr. Erkut'tan eğitim sistemi hakkındaki  düşüncelerini dinliyoruz...


 

Özyeğin Üniversitesi, önemli ve ciddi faaliyetlere, projelere imza atıyor. Siz de bu konuda çok büyük pay sahibisiniz. Bu hususta neler söylemek istersiniz?
Bir kere üniversitenin çok yönlü çalışması gerekiyor. Maalesef Türkiye'de birçok üniversite sadece lisans eğitimi veriyor. Ciddi anlamda araştırma yapan üniversite sayısı bana göre azınlıkta. Bilginin sadece perakendecisi olamazsınız. Başkalarından duyduğunuz, başkalarının ürettiği kaynaklardan okuduğunuz ya da öğrendiğiniz şeyleri birilerine anlatmakla yükseköğretim olmaz. Bu; lisede olur, dershanede olur ama üniversitede olmaz. Bunun yanında üniversitenin ciddi bir servis rolü var, topluma hizmet rolü var. Ayrıca üniversitedeki öğretim üyelerinin uzmanlık alanlarında mesleklerini icra etmeleri gerekiyor. Mesela mühendislik hocasının mühendislik de yapması gerekiyor. Yaptığı araştırmanın topluma ulaştırılması için elinden geleni yapmalı, danışmanlık hizmeti vermeli, bilirkişi işlevini görmeli. Sadece ders vermekle olmuyor. 

Bir konuşmanızda, "Beni bıraksalar ilköğretimde devrim niteliğinde bazı değişiklikler yapmak isterdim" demiştiniz. Bunu biraz açabilir miyiz? Eğitimde nasıl bir yapı oluşturmalı sizce?
Üniversiteye gelen çocukların kendilerine güvenleri çok eksik. Konuşmak istemiyorlar. Grup çalışması yapmaya, sunum yapmaya, grup önünde konuşmaya hiç alışık değiller. Zamanlarını yönetemiyorlar. Stresi hiç yönetemiyorlar. Ancak emir komuta zinciri altında yaşamaya alışmışlar. Ezbere çok alışmışlar. Üreticilikleri hiç sivriltilmemiş, tam tersine törpülenmiş. Üniversiteye adımını atmış birinden bekleyeceğiniz bütün yetkinlikler öğrencilerde törpülenmiş, istemeyeceğiniz bir sürü nitelik de sivrileştirilmiş. Sonra, alın bu öğrenciyi, dünyada rekabet gücü yüksek bir ekonomiye katkı verecek insan hâline getirin diyorlar. Bunu başarabilmek çok zor. Bir kere, üniversite eğitiminin bir yılını İngilizceye harcıyorsun çünkü gelen çocuklar, İngilizceleri yetersiz olduğundan hazırlık sınıfına gidiyorlar. Diğer eksiklerin giderilmesi için öğrenciyi bir, bir buçuk sene tedavi ediyorsunuz. Sonra da elimizde iki buçuk yıl gibi bir süre kalıyor. Şimdi bu çocuk, üniversiteye gerçekten hazır olarak gelse, biz bu çocuğu dört sene içinde çok daha ileri noktalara taşıyabiliriz. Bu çocuğun bize daha hazır gelmesi için bahsettiğim kötü alışkanlıkların hepsinden kurtulması lazım.


1994 yılında dersim için web sitesi kurdum

Batıda eğitim alanında önemli dönüşümlere şahit oluyoruz. Ülkemizi bu değişimin neresinde görüyorsunuz?

Eğitimde en büyük değişimi iletişim teknolojileri başlattı. Tam benim böyle deneme yanılma dönemimde, eğitime daha çok zaman ayırdığım dönemde -iletişim dönemi diyelim buna- taşlar yerine oturmaya başladı ve ben orada erken adaptör durumuna geçtim. Hatta ben teknolojiyi kullanarak eğitim yapmaya başladığımda gereken teknolojiler daha kodlanmamıştı. Dizüstü bilgisayarları veya kaliteli, lümenleri yüksek projektörler yoktu. Ama çok hızlı gelişti bunlar. Üniversitedeki ilk web sitesini ben kurmuştum mesela. Oradan ödevler verip ders notlarını açıklıyordum. 1994 yılında bu durum çok büyük önem arz ediyordu. O sene Türkiye'de hiçbir şirketin kendi web sitesi yoktu ama benim dersimin web sitesi vardı. Yönetici olduktan sonra sistemler daha da gelişti. Kullanmayanları da anlamıyorum. Ama eskisi kadar da kullanamıyorum. 

Eğitim sektörünün şu andaki değişime bakış açısını nasıl buluyorsunuz?
Çok muhafazakâr kalıyor. Zaten eğitim sektörü en muhafazakâr sektörlerden biri durumunda. Hâlbuki eğitim alanında korumalı bir ortamdasınız. Bir üniversitenin battığını duydunuz mu hiç? Mesela Cambridge Üniversitesinin rektörü uzaktan eğitimi tamamen reddediyor. Belki 300 sene sonra ona gülecekler. Ama bilemiyorsun belki de adam onu reddederek orada oturuyor. Dikkatle bakacak olursak iletişim teknolojilerinin en önemli katkısının eğitim sektörüne olduğunu görürüz. Eğitim çok pahalı. Daha ucuz yapmalıyız ki eğitim çok daha geniş kitleler için ulaşılabilir hâle gelsin.

Yüzyılın öğretmeni, yüzyılın öğrencisi kavramlarını çok duyuyoruz. Sizce 21. yüzyıl öğrencilerine nasıl hitap edilmeli? 
Gözlemlerime göre bu dönemde öğrencilerin dikkat süresi daha kısa. Öğrenciler, öğrendikleri şeylerin hemen ne işe yaradığını görmek istiyor. Hemen onun bir meyvesini yemek istiyor. Sabır daha az. Uzun vadeli yatırım yapma dirençleri daha zayıf. Anı yaşamayı tercih ediyorlar. Biraz bugünü yaşıyorlar. Youtube, Twitter, Facebook gibi sanal ortamlara çok fazla zaman ayırıyorlar. Mesela video game benim zamanımda da vardı. Böyle 25 kuruş atardık, 3 dakika oynardık. Sonra bırakır giderdik. Şimdi satın alıyorsun oyunu. Oyun senin, istediğin kadar oyna. Gözlerin, şaşı bakana kadar oyna. Açlıktan düşene kadar oyna. Çocuğa, "Sen yanlış yapıyorsun, senin böyle yaşaman gerekir aslında!" demek, insanları anlamamaktır. Biz insanları değiştiremeyiz. Biz bittik, biz geçmişiz, tarihiz artık; gelecek ise bu çocuklar! Şimdi bu çocuklar ne istiyor? Oyun mu istiyor, vereceksin o zaman oyunu. Dersi oyunlaştıracaksın. Oyunu dersin içine nasıl sokabilirim diye düşüneceksin. Ben bunu, bundan on beş sene önce düşünmeye başladım ve "yöneylem" araştırmasını, operasyon yönetimini oyunlarla öğrettiğimde öğrencinin ilgisini ne kadar daha çok çekebildiğimi gördüm.
Yeni kuşağın isteklerini iyi anlamalıyız. Dersleri kısaltarak, ufak parçalara ayırmak gerek. Dersleri bol bol interaktif aktivitelerle beslemek lazım. Eğer bunu başaramazsak öğrencilerin gözünde huysuz ihtiyar durumuna düşeriz. Verdiğin dersi, çocuğun isteyerek öğrenebileceği bir hâle nasıl getirebilirim diye kafa yormalısın. Yoksa içeriği okuyup anlamak çok kolay. Zaten bunu üniversitedeyken yaptın. Onu tekrar ederek öğretemezsin. Ona senin ne kattığın önemli.

5-6 ŞİRKET SAHİBİ ÇIKARSAM NE MUTLU BANA
Prof. Dr. Erhan Erkut, "Öğrencilerimin % 10-15'i girişimci olabilirse ne mutlu bana diyorum. Üniversitemden beş altı şirket sahibi çıkarsam ne mutlu bana diyorum. Bunun olabileceğini Türkiye'de kanıtlamak istiyorum. Üniversitedeki rüyam bu."



PENCERELER
Ahmet Rasim Akdağ - ahmetrasim.akdag@ihlaskoleji.com

HAKKINDA BİLMEDİĞİMİZ 3 ŞEY: KALORİFER 

İlk defa İshak Paşa Sarayı'nda kullanıldı
> 1685 yılında yapımına başlanan ve 1784 yılında tamamlanan, Doğubayazıt'taki İshak Paşa Sarayı dünyada, kalorifer sisteminin ilk kullanıldığı binadır. Günümüzdekine yakın bir sistem olduğu için bu binadaki sistem ilk kalorifer sistemi olarak kabul edilmektedir.

> Ayrıca yine MÖ 1. ve 2. yüzyıllarda nüfusu 200 bin olduğu belirtilen Efes antik kentindeki evlerde de kalorifer sisteminin kullanıldığı biliniyor. Çanakkale'nin Biga ilçesinde yapılan arkeolojik kazılarda da 2700 yıl önce Parion antik kentindeki bir villada kalorifer tesisatına rastlandığını da görmekteyiz.

> Özellikle buhar ısıtmalı sistemlerin geliştirilmesi ise 1830'lu yıllara dayanıyor. 1863 yılında iki kâşif Joseph Hason ve Robert Brigss, ilk defa döküm tabana vidalanmış dikey demir çubuklarla döküm radyatörü üretti. 1872'de ise Nelson H. Bundy, "Bundy Halkası" ismi verilen ve günümüzde de hayli popüler olan demir döküm radyatör tasarladı ve üretti. Ancak 20. yüzyıla kadar merkezi ısıtma sistemleri ve radyatörler, günümüzdeki kadar yaygın olarak kullanılmadı.


KARMA SÖZLÜK 
Parmak derisinden toplu iğne geçirmek
> Bir üst versiyonunda dikiş iğnesi kullanılan eylem. Avuç içindeki deriye küçük renkli şekiller yapılır, o ip çıkarılırken deri paramparça olurdu. (lalenaaa)
> Parmağıma değil de avucumun içine uyguladığım eylem. Hem alan daha büyük olduğu için yapması daha zevkliydi. (alexios)
> Küçükken bolca yaptığım enteresan bir haz veren eylem. Sonra o deriyi iğneyi yukarı çekerek kopartır, ardından da o deriyi ısırıp tükürürdüm. Vay çocukluğum. (mapce brejar)
> Arada sırada da olsa parmak kanamasıyla sonuçlanan eylemdir. Dikkat duygularımızı geliştirirdi. (farkoyas)
> Ekürisi için;
bkz: avuç içine uhu sürüp soymak (evde bulunsun diye yazar olan yazar)


tweetçi - twitter.com/AhmedRAkdag
Evrim Güvenç
Solaryumcuya güven olmaz, insanın yüzünü kara çıkarırlar.

Mal Tweetler
Hani boş bankamatiğe 3 adım kala bi amca önüne geçer ya işte o yaralar insanı, o amcanın işlemi de 3 saat sürer ya, işte o öldürür insanı.

Ahmet Melikoğlu
Ajda Pekkan'ın çocukluğuna inmeyi başaran Psikolog; mesleği bırakıp arkeolog oldu

özgür
dolmuşçu emek'te inicem dediğim halde geçtikten sonra indirirse "bu yolculukta emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" der laf sokarım.

ADETABİRMARSTAKİSU
Ali Ağaoğlu'nun evinin altından yüksek gelirim hattı geçiyomuş

Ilgaz Uygun
Et reyonundaki inanılmaz mantık hatası: DANA KUŞBAŞI.

Gibicibicis
Közün bittiği yer: Nargile Cafe

Aylin Acar
Buz dağının görünmeyen kısmı da soğuktur.


EĞİTİM AJANDASI
Altın Çağ'a öğretmen olmak

Altın Çağ Okul Öncesi Eğitimi ve Sempozyumu Fuarı  yarın başlıyor.
Bu sene üçüncüsü düzenlenen okul öncesi eğitim sempozyumu "Altın Çağ Okul Öncesi Eğitimi ve Sempozyumu Fuarı"nın tanıtımına devam ediyoruz. Bu yıl "ALTIN ÇAĞ'A ÖĞRETMEN OLMAK" adı altında gerçekleştirilecek olan sempozyumun yanı sıra okul öncesi eğitime ait bir de fuar olacak. Etkinliğin fuar kısmı herkese açık... Sempozyum için kayıt yaptırmayanlar da fuarı ziyaret edebilecek.
Amacı okul öncesi eğitime vurgu yapmak ve bu alana bir şeyler kazandırmak olan bu sempozyum İhlas Koleji Beylikdüzü Kampüsünde yarın (16.03.2013) saat 09.00'da başlayacak. Kayıtları dolan sempozyumun fuar kısmını yarın ziyaret edebilirsiniz.
İhlas Eğitim Kurumlarının okul öncesi eğitim alanındaki sosyal sorumluluk projesi olarak gerçekleştireceği sempozyum ve fuar bütün öğretmenler için ücretsizdir.


İhlas Koleji'nden mektup
Hami Koç - hami.koc@tg.com.tr

Okul seçerken dikkat!
Birkaç aydır, birçok tanıdık tanımadık soruyor: En değerli varlıklarımız, evlatlarımız için nasıl bir okul seçelim, seçeceğimiz okullarda aramamız gereken şartlar neler olmalı?
Eskiden okul seçim telaşı mayıs, haziran aylarında başlardı veliler için. Ancak şimdi, birçok özel okulun erken kayıt kampanyaları sebebiyle martta, veliler okul aramaya başlıyor. Genellikle okulların web sitelerindeki gezintiyle başlayan seçim macerası, okul koridorlarında devam ediyor.
Çocuğunun geleceğini düşünen her anne baba, yanlış yapmamak adına çok titiz davranmaya çalışıyor elbette. Kurumun eğitim politikası, misyonu, vizyonu, başarıları, sosyal, kültürel ve sportif alandaki faaliyetleri sorgulanıyor.
Tabii, velilerin okul seçiminde rol oynayan faktörler bunlarla sınırlı değil. Kimi yoga derslerinin olup olmadığını, kimi havuzunun derinliğini, kimi de otoparkının genişliğini merak ediyor. Kimine göre en önemli etken güvenlik, kimine göre de tuvaletlerin temizliği...
Velhasıl çocuklarına okul arayan velileri yorucu bir maraton bekliyor.
Bu kadar çok dikkat edilecek şey varken velilerin işi hakikaten zor. Ancak özel okul seçerken sadece fiziki şartlara takılıp kalmak büyük bir hata... Çünkü okul, çocuğunuz için yeni bir dünya demektir. Orada sosyalleşecek, kişilik kazanacak ve belki de hayatının en kıymetli zamanlarından bir kısmını orada geçirecektir. Bu yüzden karar vermeden önce okul yöneticilerine veya öğretmenlere hedeflerini sorup nasıl bir insan yetiştirmek istediklerini öğrenmeye çalışın.
Kurumun eğitim politikalarıyla ilgili kafanızdaki birçok soru işaretini gidermek için okulun kurucusunun kim olduğunu ve hangi maksatlarla okul açtığını araştırın.
Koridorlarda gezerken yanınızdan gelip geçen öğretmenlerin yüzlerine bakın. Eğer öğretmenler genellikle gülümsüyorsa emin olun çocuğunuz da okul hayatı boyunca gülümseyecektir. Ama suratlar asıksa bir kez daha düşünün.
Öğrencilerin sadece notla değerlendirildiği, kişisel farklılıkların dikkate alınmadığı, birebir eğitimin gündemde olmadığı, teknolojinin sadece adının geçtiği bir okulun sıra kalitesi, duvar boyası veya dış cephe reklamlarının kalitesi kimsenin umurunda olmaz.
İçerik geliştirme veya mevcut içerikleri kullanma konusunda bir yol haritası olmayan okulun tahtaları ne kadar akıllı olursa olsun bir işe yaramaz.
Eğer tatilde kalacağınız bir otel araştırıyorsanız; otoparkını, havuzunu, odaların genişliğini veya yemeklerini araştırdıktan sonra rahatça karar verebilirsiniz. Ama mevzu bahis bir özel okulsa bu saydığımız özellikler karar vermek için asla yeterli olmamalı.
Okulun fiziki şartları elbette önemli ve mutlaka araştırılmalı. Ancak evladınızın iyi bir insan olmasını, hep mutlu kalmasını istiyorsanız, fiziki şartlarla ilgili emin olduktan sonra okuldaki öğretmenlerin gözlerine ve okulun kurucusunun sözlerine bakın.
Yazının tam da burasında Enver Ağabey'i hatırlamamak mümkün mü? Bizzat kendilerinden duyduğum için yazıyorum. "Ben bu okullardan para kazanmayı hiç düşünmedim!" derdi. Bütün hayatını, insanları mutlu etmeye adayan ve hep güler yüzlü olan Enver Ağabey için İhlas Kolejinin ayrı bir yeri vardı.
Öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin gözlerinin içi de bu yüzden gülüyor herhâlde.
Yüzünüz ve gönlünüz ömür boyu hep gülsün aziz okuyucularım.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.