Başarıyı sahnede öğretiyorlar

A -
A +
Başarıyı sahnede öğretiyorlarİHLAS KOLEJİ''NDE ÖLÇÜ KARNE NOTLARI DEĞİL! Bir eğitim yılını daha geride bıraktık. Milyonlarca öğrenci bugün karnelerini alacak. Kimi takdir kimi teşekkür götürecek evine, kimisi de sadece karnesini... Çocukların başarıları, notlara göre değerlendirelecek. Peki bu doğru mu? Uzmanlar, 'kötü karne'den, veli ve öğretmenin de sorumlu olduğunu söylüyor ve "Karne, başarı ve yeteneğin belirlenmesinde nihai belge değil" diyor. İhlas Eğitim Kurumları, bu doğrultuda örnek bir proje yapıyor. Çalışmanın ismi: "Sahne Senin Söz Senin!" 5 yıldır yürütülen etkinlik çerçevesinde öğrenciler, sahneye çıkıp kendilerini ifade etme imkânı buluyor. Bu sayede minikler, özgüven kazanıyor. İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç, özgüvenin, akademik başarıyı doğrudan etkilediğini söylüyor ve öğrencilerin başarılı olabilmesi için özgüven artırıcı çalışmalar yapılması gerektiğini belirtiyor. Bu amaçla okullarında çeşitli projeler ürettiklerini ve öğrencilerin bu projelerde görev aldığını ifade eden Hami Koç, şöyle diyor: "Özgüveni düşük çocuklar, sosyal başarıları az olan, içine kapanık ve bir sorun karşısında çözüm bulmakta zorlanan bireyler olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizin kendini ifade edebilen, özgüveni yüksek bireylere ihtiyacı var. Bunun için de çocuklarımızın içindeki potansiyeli ortaya çıkarabilecek projeler gerçekleştirilmelidir. Kültür, beceri, aktivite, spor, sanat, bilişim ve özel yetenek dallarından oluşan ve yarışma formatında düzenlenen organizasyonda her öğrencinin en az bir dalda mücadele etmesini planlıyoruz. Turnuvalar ya da başka yarışmalar ile bu aktiviteleri devam ettiriyoruz." "Sahne Sesin Söz Senin" organizasyonunu düzenleyen Özel Marmara Evleri İhlas İlkokulu ve Ortaokulu Müdürü Sebahattin Kazaz ise öğrencilerin özgürce düşünüp hareket edebilecekleri bir platform hazırladıkları için mutlu olduklarını söylüyor. Yıl içinde yapılan organizasyonlardan sonra takip ettikleri öğrencilerin sınıf içindeki derse katılımlarında, çözüm üretmelerinde ve çevreyle olan iletişimlerinde olumlu gelişmeler gördüklerini anlatan Kazaz bu gelişmelerin sınavlarda aldıkları notlarla paralellik gösterdiğinin altını çiziyor. Özellikle okul öncesi, ilkokul ve ortaokul sürecinin çocuğun sosyal gelişimi açısından son derece önemli bir dönem olduğunun altını çizen Kazaz, "Sorunlar karşısında pes etmeyen, çevresiyle sosyal iletişim kanallarını açık tutabilen, empati özelliklerini kazanmış çocuklar yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Sadece ders çalışmak istenilen başarıların gelmesi için yeterli değil" diyerek sözlerini tamamlıyor. Başarıyı sahnede öğretiyorlarKENDİLERİ HAZIRLIYOR İhlas Koleji öğrencileri, sahnede sergiledikleri tiyatro oyunlarını ve gösterileri kendileri hazırlıyor. Öğretmenlerinden, velilerinden ve arkadaşlarından bol bol alkış alan öğrencilerin bu etkinlikleri sosyal gelişimleri açısından kendilerine önemli katkılar sunuyor. Başarıyı sahnede öğretiyorlaröğrenciler sahneden korkmuyor Bizim için çocuk oyuncağı Beş yıldır devam eden "Sahne Senin Söz Senin" yarışmasına katılan Özel Marmara Evleri İhlas İlkokulu öğrencileri sahneye çıktıkları zaman kendisini özgür hissettiklerini söylüyor. Kendi oyunlarını, gösterilerini kendilerinin belirlediğini, ferdi veya grup hâlinde gösteri yapma imkânı bulduklarını ifade eden öğrenciler, "Bu iş bizim için çocuk oyuncağı" diyor. İşte öğrencilerin düşünceleri: Ahmet Faruk Maden (3D sınıfı öğrencisi): "Sahneye çıkmaktan korkmuyorum. Şimdi bizim için çocuk oyuncağı. Bu proje dışında da artık sahnelere çok çıkıyoruz." Elif Sude Hoşdil (3D sınıfı öğrencisi): İnsanların karşısına çıkmaktan çok korkuyordum. Annem beni izlemeye gelmişti. Çok heyecanlanmıştım. Ancak kısa zamanda bu heyecanımı yendim. Artık nerede olursa olsun sahneye çıkıp gösterimi yapabilirim." Ayşe Sıla Özfatura (4C sınıfı öğrencisi ): "Sahnede istediğim gibi hareket edebiliyorum. Gelecek programları iple çekiyorum. Çok keyif alıyorum. Öğretmenlerime de çok teşekkür ediyorum." PENCERELER Ahmet Rasim Akdağ - ahmetrasim.akdag@ihlaskoleji.com HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ 3 ŞEY: ÇAY Avrupa, çayı Çin'den 4300 yıl sonra tanıdı > Çayın ilk yudumlanışı çok eskilere, MÖ 2737 yılına, Çin İmparatorluğu'na kadar dayanır. Efsaneye göre Çin'in ilk imparatorlarından Shen Yung, çay bitkisinin tesadüfen sıcak suya düşmesine şahit olur. İmparator, işte bu keşifle birlikte çayın büyüsüne kapılır ve yine efsaneye göre yedi yıl boyunca o bölgede kalarak sürekli çay içer. > Çayın Avrupa'da ilk söz edilişi ise binlerce yıl sonra, 1559 yılında gerçekleşir. 1635 yılından sonra, Hollanda ve Fransa, Avrupa'da çay tüketimine öncülük eden ülkeler olurlar. İlk demlik örneklerinin Çin'den Avrupa'ya ulaşması ise 1650'li yıllarda gerçekleşir. 1800'lü yıllarda, Avrupa ve Amerika'da yavaş yavaş çay endüstrisi boy göstermeye başlar. > Poşet çayın keşfi ise 1908 yılında gerçekleşir. 1900'lü yıllara kadar çayı tanımayan ve tam bir "kahve tiryakisi" olan ülkemizde bugün çay, sudan sonra en sık tüketilen içecek hâline gelmiş durumdadır. Türkiye'de en çok çay üretilen il Rize'dir. KARMA SÖZLÜK Uykudan önce kurulan hayal > Uykudan önce, uyku olayının ne garip bir şey olduğunu düşünüp bu mekanizmayı çözmeye çalışırsanız bütün gece uykusuz kalıyorsunuz. Ben kaldım oradan biliyorum. (bigboned) > Daha çabuk uyuttuğu için hiçbir zaman aynı gece içinde sonlanamayan hayallerdir. Eğer sabah kalkıldığı zaman hâlâ güzel geliyorsa arkası yarın kuşağına dönüşür. Uzun bir süre devam eden televizyon dizileri gibi bir süre sonra suyu çıkar. En sonunda da "sonsuza kadar mutlu yaşamışım" denilerek masalsı bir son uydurulur ve başka hayallere yelken açılır. Eksik olan tek şey jenerik yazılarıdır. (walking head) > Uyumayı kolaylaştırır. Michael'ın polis müdürünü öldürdüğü lokanta sahnesinden tut Hagi'nin Bilbao'ya attığı gole kadar bütün başrollere kendinizi koyarsınız. (derkenar) EĞİTİM AJANDASI İstanbul Java Günü İstanbul Java Günü 2013 konferansı, 02 Şubat 2013 Cumartesi günü Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsünde düzenlenecek. Konferans, dünya çapında ünlü konuşmacıları ağırlayacak. Java EE & GlassFish öncülerinden Arun Gupta ve Multiverse projesinin geliştiricisi Peter Veentjer konferansın konukları arasında yer alacak. İhlas Koleji'nden mektup Hami Koç - hami.koc@tg.com.tr İlk yarı düdüğü Bugün karneler verildiği için kim bilir kaç yerde çocuklara karne notlarıyla ilgili nasıl davranılması gerektiğini anlatan yazılar yayınlanacak, yayınlar yapılacak. Çocukların heveslerini kırmamak, motivasyonu artırmak için neler yapılması gerektiğini uzmanlar yine alt alta listeleyecekler. Söylenen ve yazılan her şeyi doğru kabul edelim! Ancak anne babaların tavsiyelere uyması için önce ikna olmaları gerekiyor. Yani zayıf not aldığı için çocuğuna kızmaması gerektiği söylenen bir babanın, öncelikle niye kızmaması gerektiği konusunda ikna edilmesi gerekiyor. Ülkemizde erkeklerin büyük bir çoğunluğunun futbolla olan ilgisini düşününce konuya futbol üzerinden yaklaşmak oldukça mantıklı görünüyor. Yarıyıl tatilini, bir futbol maçının birinci yarısının bitişi gibi düşünün. Düdük çalar ve oyuncular soyunma odasına doğru ilerlerler. Şimdi ilk yarıyı 2-0 yenik bitiren bir takımın oyuncularının devre arasında neler yaşadıklarını düşünmeye çalışalım. Acaba teknik direktör, kulüp başkanı ve diğer yöneticiler soyunma odasına girip bu yenilgi için bağırıp çağırırlar mı? Yoksa henüz maç bitmediği için ümitleri yok etmemek adına futbolcuları motive etmeye mi çalışırlar? Aklını kullananlar elbette ikincisini tercih eder. On dakikalık devre arasında sürekli azarlanan, iki gol yediği için aşağılanan bir takımın oyuncularından, ikinci yarıda performans beklenmez. Teknik direktör de bunu bildiği için kendisi ve takımı için doğru olanı yapar ve oyuncularını başarıya inandırmaya çalışarak ikinci yarıyla ilgili taktikler verir. Diğer spor branşlarında da durum aynıdır. Sahneler değişir, mantık değişmez. Verilen molalar hep dinlenmek ve motivasyon sağlamak içindir. Mesela siz hiç, rakibinden dayak yiyip puan alamadı diye iki raunt arasında antrenöründen dayak yiyen bir boksör gördünüz mü? Anne babalar da çocuklarının karnesindeki zayıflardan dolayı bağırıp çağırırlarsa ikinci dönem, işlerin daha da kötüye gitmesine sebep olabilirler. Ayrıca iki haftalık bu tatil, karne notları nasıl olursa olsun, dinlenmek içindir. Tatil, notları iyi olanların dinlendiği, kötü olanların çalışmaya devam ettiği bir dönem değildir. Öğrenciler bu iki haftalık tatilini karne notlarından değil, bir dönem boyunca okula gidip geldikleri için hak etmişlerdir. Ve belki de onlara yapılacak en büyük kötülük, karnedeki notları düşük olduğu için tatilde sürekli olarak ders çalışmaya zorlanmalarıdır. Siz, hiçbir futbol maçının ilk yarısını yenik tamamladığı için devre arasında koşmaya, çalışmaya devam eden futbolcu gördünüz mü? Bir teknik direktörün, ceza olsun diye tuttuğunuz takımın oyuncularını devre arasında koşturduğunu duysanız nasıl hissederdiniz? Kızardınız değil mi? Hatta muhtemelen "Futbolcuların dinlenmesine izin vermedi, morallerini bozdu!" diye yenilginin faturasını da teknik direktöre keserdiniz. Siz de bugün lütfen soyunma odasında olduğunuzu düşünün. Çocuğunuzun terli başını okşayın ve ona gülümseyin. Ve ilk yarı skoru ne olursa olsun, ikinci yarıya iyi bir başlangıç yapmak için onu motive edin. Ara tatilde ehemmiyetli birlikteliklerle, ruh ve bedenimizi besleyecek en güzel meşguliyetler dilerim efendim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.