Çocuğun dikkati 20 dakikada tükeniyor

A -
A +

 Gökhan ERGÜR - PSİKOLOG

Gelişen dünya bizden hızlı ve dikkatli olmamızı ister. Dikkatsizliğe, yavaşlığa hatta ve hatta normalliğe tahammülü yoktur. İş ve okul yaşantısında durum bundan ibarettir. Patronlar yeni fikirler üreten, sıradanlık çizgisini zorlayan çalışanlara ihtiyaç duyarlar. Öğretmenler de öyle. Sınıfta yeni bir fikri olan, problemlere farklı açılardan yaklaşan, mevcut sistemi daha işlevsel hâle getirmeye çalışan öğrencilere yaklaşım daha olumludur. Tutucu bir toplum olduğumuz söylense de postmodern dünyaya entegre olma sürecimiz sanıldığı gibi olmayıp aksine değişen dünyaya imkânların el verdiği ölçüde kolayca ayak uydurduk.
Bu başarıların altında onlarca sebep vardır ama bunların etkilisi "dikkat ve konsantrasyon"dur. Bireyin üzerinde çalıştığı konuya konsantre olabilmesi; o konuyu daha kolay algılayabilmesi ve kolayca öğrenebilmesini sağlar. Konsantre olma kapasitemiz ne kadar yüksekse çalıştığımız konudan verim alabiliriz. Muhakkak ki her insanın konsantre olma süresi farklıdır. Çalışma ortamında ve sınıflarda kolaylıkla gözlemleyebilirsiniz. Mesela dersin ilk 30 dakikalık bölümünden sonra öğretmenlerin kimi çocuklara susmaları yönünde uyarıları artar. Çünkü yapılan araştırmalar göstermiştir ki bireylerin dikkat süresi 16 ile 20 dakika arasında değişiyor. Bu süreyi; kişinin bulunduğu ortam, kişilik özellikleri, kişinin konuya ilgisi, alışkanlıkları, gruba uyumu, merak duygusu gibi kavramlar etkilemektedir. Öğretmenlerin kişisel tecrübeleri de gösteriyor ki dersin 40 dakikasında etkin bir dinleme ve dikkat ortamı oluşmuyor.
Bu ortamı üretmek için birkaç öneri sıralanabilir: Zilin çalmasıyla derse başlamak öğrencinin sıkılmasına yol açar, ders başında günlük sorunlara biraz değinmek, hâl hatır sormak çocukları motive eder ve ilgiyi öğretmenin üzerinde toplar, dersin son dakikaları gürültüye engel olmak için de çocukların katılımıyla genel bir değerlendirme yapılmalıdır. Bu sayede dersin tamamının verimsiz olmasının önüne geçilmiş olunur ve çocukların belli bir süre odaklandıkları dersten verim elde edilmiş olunur.

NASIL ANLARIZ?
> Dikkatini ayrıntılara veremiyor; ödev, sınav ve diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapıyorsa
> Üzerine aldığı görevlerde ya da oyunlarda dikkatini sürdürmekte güçlük çekiyorsa
> Onunla konuştuğunuzda dinlemiyormuş gibi görünüyorsa
> Yönergeleri izleyemiyor, okul ödevlerini ya da ufak tefek işlerini tamamlayamıyorsa 
> Dikkati dış uyaranlarla kolayca dağılıyorsa
> Unutkanlık varsa, konsantrasyon sorunundan söz edilebilir.

NASIL YAKLAŞMALI?
Dikkat eksikliği bulunan çocuğa hedef belirleyin
> Dikkatin dağılmasına neden olan ve konsantrasyon gücünü azaltan olumsuz dış etkenlerin    azaltılmasını sağlayabilirsiniz.
> Çocuğun, dikkat gerektiren faaliyetlere, öncelikle hoşlandığı faaliyetten başlamasını önerebilirsiniz.
> Özellikle sınava hazırlanma, ödev yapma, konuları tekrar etme gibi dikkat gerektiren faaliyetlere başlamadan önce, çocuğunuzun hedef belirlemesine yardımcı olabilirsiniz.
> Çalışmaya başlamakta güçlük çekiyorsa yapacağı çalışmalar hakkında konuşmanız; onun endişelerini anlamanıza yardımcı olacaktır.
> Konsantrasyonun temeli, birden çok şeyi bir arada yapmak yerine, tek bir şeyle ilgilenmek, aynı anda tek iş yapmak, tek konuyla ilgilenmektir. Onu bu yönde davranması için teşvik  edebilirsiniz.


PENCERELER
Ahmet Rasim Akdağ
ahmetrasim.akdag@ihlaskoleji.com

İlk ayakkabıların tabanı tahta ve deriden yapılmıştı
Ayakkabının tarihi, kıyafetlerin tarihi kadar eskidir. Eski çağlarda çoğu insan, tabanı deriden ya da tahtadan sandallar giyerdi. Bu tür sandallara Antik Mısır'da rastlanır. Eski Yunanlıların avlanırken çizme giydikleri bilinmektedir. Bunun yanında hamama da bir tür ayakkabı ile girdikleri bilinmektedir. Girit'teki Minos uygarlığı ve Roma dönemlerinde bu tür ayakkabı ve çizmeler kullanılmıştır.
Orta Asya'da Türkler deriden ve yünden giyim eşyaları yapmakta ustaydılar. Çizme ve çarık en yaygın ayakkabı türüydü. Deri çizmenin yanı sıra, yaygın olarak yünden keçe çizme de yapılıyordu. Hükümdarlar kırmızı renkli çizmeler giyiniyorlardı. Çizme, ata binenler için çok elverişliydi. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ordunun, yönetici sınıfların ve kentli halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere zamanla ayakkabı çeşitleri çoğaldı ve ayakkabıcılık çok gelişti. Diğer zanaatçıların olduğu gibi ayakkabıcıların da bir örgütü vardı. Üretilen ayakkabıların niteliğini lonca denetlerdi. Ayakkabı satıcıları için kullanılan kavaf sözcüğü, giderek yapımcıları da kapsadı. Kavaflar da çizmeci, yemenici, nalıncı, terlikçi ve pabuççu gibi adlar alırlardı.
16.-18. yüzyıllarda İstanbul, Edirne ve Bursa'da ayakkabıcılık çok gelişmişti. 19. yüzyıl sonlarına kadar Türkiye'de ayakkabı yapımı tümüyle el işçiliğine dayanıyordu. Beykoz'daki deri fabrikasına 1884'te ayakkabı yapım bölümü eklendi. 1933'te Sümerbank'a devredilen Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası makineli üretimin yapıldığı önemli bir yerdi. Günümüzde ayakkabı üretimi daha çok özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir.

KARMA SÖZLÜK

Anneannemin 
evindeki 30 kiloluk 
beton yorgan
> Beton arasına eser miktarda yün karıştırılmış yorgandır. Geçen uyumuşum bunun altında. Sabah kalktığımda Road Runner'ı kovalarken kayanın altında kalmış Coyote gibiydim. (harti)
> Buram buram naftalin kokar. Sabaha canlı uyanıldıysa, seni öldürmeyen şey güçlendirir düsturundan, yaşanacak yepyeni şeylerin habercisidir. (hippi jojoba)
> Yattığın gibi kalkmana neden olan yorgandır. Uyanıp üzerinden attığında kısa süreli bile olsa transandantal meditasyon yaşatır. (kerasusaretias)
> Kaptan Amerika'nın kalkanı neyse, Superman'in pelerini neyse bu yorgan da karanlıktan korkan çocuklar için odur. Korur, güven verir. En azından öyle hissettirir. (godfrey)
> Anneanne evindeki kaplanlı battaniye kadar hafızalarda yer etmez. (gyne)
> Bir gün bu yorganla güreşirken sakatlanmaktan korkuyorum. (mlz bn cnm)

twitter.com/AhmedRAkdag
tweetçi
Evrim Güvenç
Sokrates: "Bildiğim bir şey varsa o da hiç bir şey bilmediğimdir."  Polis: "Elektrik verin!" Sokrates: "Abi tamam biliyorum Aristo yaptı!"
Autotroph
Mahallenin bakkalı face iletisine 'Belkide Adam Gibi Sevenlerin Aldığı Bir Ödüldür yalnızlık' yazmış. Ben gidip nasıl ekmek alayım şimdi.
tekerleklibavul
Beyaz giyme söz olur, siyah giy de toz olsun. (Kuru temizlemeci)
AbSurDMaN 
Bu Pringles kutularını da öyle bi tasarlamışlar ki ben bununla kesin bişey yaparım diyorsun ama hiçbişey yapamıyorsun.
ozguRugzo
bi de "arkeologlar üç bin yıllık tabak buldu" diye haber yapıyolar. adam onu 3 bin yıl önce kaybetmiş, şimdi bulsan ne faydasweoıhsdgl
Linkoln
Clark Kent "kalıbının adamı ol" lafına nasıl alındıysa, adam gitmiş bütün kalıbını ortaya çıkaran bişey giymiş.
Ozan
Karınca çalışkan değil hırsız. Çalışkan dediğin kendi ekmeğinin peşinde olur bu hayvanların gücü yetse elimdeki tostu alacak.
Seloe
Saç ektirirsem peyzaj mimarina ektirteyim, tasarlatayim da zengin olduğum belli olsun.
Papa
yıh yıh soyanlara / soyup kaçıp doyanlara / insana kıyanlara / yıh nefsine uyanlara yıh -barni moloztaş


EĞİTİM AJANDASI
Kağıthane'de "Okul Öncesi Eğitimi Öğretmen Kongresi"
Kâğıthane İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önderliğinde gerçekleştirilecek olan "1. Okul Öncesi Eğitimi Öğretmen Kongresi" 25 Mayıs 2013 Cumartesi günü saat 09.30'da başlayacak ve Kâğıthane Kültür Merkezi Sadabad Sahnesi'nde gerçekleşecektir. Okul öncesi eğitimi alanında çalışan okul öncesi öğretmeni, rehber öğretmen, pedagog ve psikologlar ile bu alanlarda eğitim alan üniversite son sınıf öğrencilerinin bilgi ve deneyimlerini paylaşmalarını sağlamak amacıyla gerçekleştirilecek olan etkinlik ücretsizdir. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.