Siyasi ve ekonomik istikrar

A -
A +
Siyasi ve ekonomik istikrar birbirinden ayrılmaz kardeşlerdir. 2002'den önce siyasi istikrar yoktu. Koalisyon devri vardı. Ve yüzde yüzü aşan faiz, enflasyon ve işsizlikle Türkiye mücadele ediyordu. Bütçenin yarısı borç faizlerine ödeniyordu. Asla büyük projeler geliştirilmiyordu.
2002'de iktidara gelen AK Parti ile birlikte siyasi istikrar ve buna bağlı olarak ekonomik istikrar gerçekleşti. Ve ekonomi büyüdü. İşsizlik azaldı. Varsayalım 7 Haziran'dan sonra tek parti iktidarı ve AK Parti iktidarı olmazsa Türkiye ekonomik alanda krize girer. Ve ekonomi en az yarım asır geriye gider.
Koalisyonlar karşılıklı menfaat pazarlığına dayanır. Bu pazarlıkta kaybeden daima halktır. Kazançlı çıkan ise faiz lobisi, küresel sermaye, IMF ve Dünya Bankası olur. Seçmen CHP, MHP ve HDP'nin vaadlerine kanmamalıdır. Vaktiyle Demirel 2 anahtar vaadi ile iktidar oldu. Ama sonuçta ne iki anahtarımız oldu ne de bir menfaatimiz. Sadece Özal'ın geliştirdiği ekonomiyi altüst etti.
Kılıçdaroğlu'na gelince Bağ-Kur, ardından Sosyal Sigortalar Kurumunu iflas ettirdi. Yasa dışı kuruluşların mensupları buraya sızdı. Geçmiş geleceğin aynasıdır. AK Parti'nin ekonomik geçmişi, inkârı mümkün olmayan şekilde başarılarla doludur.
Seçmenin oyunu kullanırken vaadlere kanması, ülkeye felaketler getirir. Siyasi istikrar bozulursa bugünü mumla değil projektörle ararız. Koalisyonlar yangından mal kaçırır misali; parti menfaatleri üzerine kurulur. Millet ve devletin menfaati devre dışıdır. Yasa dışı örgütler devlet kadrosuna koalisyon hükümetler dönemlerinde sızarlar.
Oysa tek parti iktidarı dengeler üzerine kurulur. (Bölge-şehirler-etnik ve mezhep-anayasal kuruluşlar) Başkanlık sisteminde başkanın partilere vefa borcu yoktur. İktidarını halkın ve devletin menfaatine göre kurar.
Kılıçdaroğlu, vaadleri ile AK Partinin biriktirdiği hazineyi parti mensupları ve yasa dışı örgüt üyelerini devlet kadrolarına alarak halka da sus payı bir şeyler vererek iktidar olma peşindedir. Demirtaş "okullarda din dersi mecburi olmasın" derken eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ din dersleri mecburi olmalıdır demektedir.
HDP'ye oy veren dindar Kürtlere mahşerde bu desteğin hesabı sorulur. Çünkü her helalin hesabı her haramın ve hatanın azabı vardır. PKK sözünü bir gün bile tutmadı. Çözüm sürecini önlemek için her şeyi yapacaktır. CHP'nin yani Kılıçdaroğlu'nun halkı aldatmak için vadettiklerine ABD'nin bütçesi bile yetmez!..
CHP+MHP koalisyonunda, çözüm süreci  çözümsüzlük süreci olur. MHP çözüm sürecini Kürdistan'a giden yol olarak görmektedir. CHP ise yasa dışı örgütlere sempati ile bakmaktadır. Savcıyı şehit eden örgütün siyasi görüntüsüdür. Kılıçdaroğlu nerede ise cennet vaat edecektir!..
Kılıçdaroğlu Türkiye'ye yoksulu olmayan ülke olmayı vadediyor. 1923-1950 arasında bu ülkeyi yoksulluğa mahkûm eden, vesika ile ekmek, gaz ve bez kuyruklarında yağmur ve karın altında beklemiş birisi olarak CHP'nin vaadlerine hiç inanmıyorum. Neyse yoksulluğa belki dayanılır ama İslamiyete Asr-ı Saadetten bu yana en büyük darbeyi vuran CHP olduğunu asla unutamayız.
Bize tarih kitaplarında Kur'an-ı kerimin Hazreti Muhammed (Sallallahü aleyhi ve sellem)in eseri olduğu Allahü tealanın kitabı olmadığı öğretilmeye çalışıldı. Bu kitapta vahiy ve Sevgili Peygamber Efendimizin elçiliği ve peygamberliği inkâr ediliyordu.
Kur'an-ı kerim öğrenmek yasaklandı. 30 yıl içinde Allah ve Peygamberin isminin bile unutturulması CHP'nin hedefi oldu. Bu sözlerim vesikalara dayalıdır. Sicili bozuk CHP vaad yağmuru ile halkı aldatmak istiyor.
Dünyanın en zengini olan ABD'de bile evi ve işi olmayan 20 milyon yoksul var. CHP yatırım ve büyük projeler vadetmiyor. CHP bu ülkeyi imar değil imha etmiştir. CHP'ye oy veren onun geçmişini tasvip ediyor demektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.