Türkiye hedefte

A -
A +
İnkârı mümkün olmayan bir gerçek şu anda Türkiye’ye karşı, ilan edilmemiş postmodern bir savaş açılmış olduğudur. Bu savaşın senaryosunu yazan en aşırı İslam ve Türk düşmanı ülke yani İngiltere’dir. Türkiye’ye karşı açılan haçlı seferinin baş aktörleri ABD ve Siyonizmdir.
Bu senaryoda diğer başlıca aktörler, Almanya, Fransa, İran ve diğerleri bulunmaktadır. Birkaç İslam ülkesi hariç çoğu figürandır. Hedef Erdoğan ve AK Parti iktidarıdır. Ama bu geçici hedeftir. Ara hedef Türkiye’yi işgal, gelişmesini durdurmak ve tekrar vesayetini geri getirmektir. Ve Türkiye’yi bölmektir.
Türkiye ara hedeftir. Nihai hedef İslam Dünyasını küresel sermaye ve emperyalist güçlerin sömürgesi yapmaktır. Postmodern Haçlı Seferinin Haçlı ordusuna ihtiyacı vardır. Hıristiyan Batı’nın stratejisi ise Müslümanı Müslümana kırdırmaktır.
Türkiye’ye açılan Haçlı Seferinin Haçlı ordusu paralel yapı, PKK, DAEŞ, HDP, DHKP-C ve Hıristiyan kültür potasında erimiş Batı’nın devşirmeleri olan yerli ve millî olmayan sözde aydınlardır. Atilla İlhan’ın dediği gibi; Türkiye’de her zaman yüzde on hain kontenjanı vardır. Bugün bu sayı en az yüzde 20’dir.
Osmanlıyı Jön Türkler, Tanzimatçılar ve İttihat Terakki hainleri yıktılar. Bunlar Batı hayranı, Osmanlı düşmanı ve başta İngiltere olmak üzere Almanya ve Fransa’nın lobisi idi. Geçmişe şöyle bir göz atmak gerekirse; yıl 23 Temmuz 1908 o gün Sirkeci Garı'nda binlerce sözde aydın tatilden dönen İngiliz büyükelçisini bekliyor. Tren istasyona geliyor. İngiliz Büyükelçisi “Malet” vagonundan iniyor. Ortalık “yaşa”, “varol” sesleriyle, alkışlarıyla dolup taşıyor. Bu manzarayı görenler Osmanlı Devletinin büyük bir zaferi kutladığını zannedebilir. Ama değil. Elçi, karşılayanlara sıradan bir tebessüm gösterip dinmek bilmeyen alkışlar arasında iki beygirin koşulu olduğu kupa arabasına yöneliyor. İşte o anda sözde Osmanlı aydınları, beygirleri çözerek kendilerini o beygirlerin yerine koyuyorlar. Sözde Türk aydınlarının çektiği araba elçiliğe doğru hareket ediyor.
Sultan Abdülhamid Han’ı deviren işte böylesi soysuz aydınlar idi. Lozan gerçekten zafer değil, hezimettir. İstiklal Savaşını Türkiye kazandığı halde Lozan’da sanki kaybetmişiz gibi taviz üstüne taviz verdik. Lozan imzalanırken masaya oturduğumuzda 4 milyon kilometrekarelik toprağımız masadan kalktığımızda 1 milyon kilometrekareye düştü.
23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi demokrasi tarihinde en demokratik meclis idi. Lozan’ı tasdik etmeyeceği için lağvedildi. Daha sonra meclis Çankaya’da tespit edildi. Ne kadar manidardır ki; burada tespit edilen milletvekillerinden birkaç tanesi temsil ettikleri ilin ismini dahi yeni duymuş idi…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.