Musul ve Kerkük’ün geçmişi

A -
A +
 
Mazi bugünün, bugün ise geleceğin kaynağıdır. Mazisini unutan ya da unutturulan ülkeler tarihten silinmeye mahkûmdur... Musul ve Kerkük ile ilgili arşivler, tarihî eserler, anıtlar, şiirler, yazılmış kitaplar ve tarihe mal olmuş ilim, devlet, sanat adamları o ülkenin ya da bölgenin “Tapu senetleri”dir.
Ciltlere sığmayan bu konu bir makaleye elbette sığamaz, özet olarak zamanımız, bilgi, arşiv çağıdır. Ve bunların muhafaza imkânları da oldukça kolaylaşmıştır. Iraklı Türklerin (Türkmenlerin) ilgili derneklerinin buna göre yapacağı ilk iş, arşiv ve bilgileri bir arada toplayan bir “Bilgi ve Arşiv dokümantasyon merkezi” kurmalarıdır.
Nitekim Avrupa, çok geniş destek vererek Paris’te Kürt Enstitüsü kurmuştur. Türkiye’deki Iraklı Türkmenler de merkezi İstanbul’da bulunan bir bilgi bankası mahiyetindeki arşivini acilen kurmalıdır. Musul ve Kerkük ile ilgili her türlü bilgi ve evrakın ve eserlerin aslı ya da fotokopileri burada bulundurulmalıdır. Bu arşiv ilim adamlarına, tarihçilere, politikacılara ve dışişleri bakanlığına gerektiğinde kaynak vazifesi ifa eder. Bu arada T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığının “Yayın no: 11 Musul-Kerkük ile ilgili Arşiv Belgeleri (1525- 1919)” ve “Yayın no: 12 Irak Türkleri Bibliyografyası” neşredilmiştir. Bu hizmetlerinden dolayı tebrik eder ve bu konuda mevcut olan bütün belgelerin gözler önüne serilmesini temenni ederiz. Önemine binaen “Irak Türkleri Bibliyografyası”nın sunuş bölümünü arz ediyorum:
"Musul-Kerkük bölgesi; üzerinde bulunduğu coğrafyanın Anadolu ile Asya ve dolayısıyla Avrupa ile Asya arasında 'yol' ve 'geçiş mevkii' özelliği taşıması, içinde yer aldığı Mezopotamya bölgesinin daha ilk çağlarından beri dünyanın en önemli kültür ve medeniyetlerinin doğup geliştiği ve yaşadığı çok önemli bir merkez olması ve sahip olduğu yer altı kaynaklarının zenginliği ile her zaman için ilgi odağı ve cazibe merkezi olmuştur.
İlk Çağların en önemli medeniyetlerinden ilki olan Asur ve Babil burada kurulmuş ve yaşamıştır. Kerkük şehri Asurlular tarafından kurulmuş, Musul ise yine bu medeniyetin dinî merkezi olmuştur. İlkçağ dünyası içinde önemli bir merkezi olmuştur. İlk Çağ dünyası içinde önemli bir merkez olan Musul Kerkük bölgesi, İslam medeniyeti içinde de müessiriyetini korumaya devam etmiştir. Hazreti Ömer (radıyallahü anh) zamanında İslam topraklarına katılan Musul-Kerkük, Emevi ve Abbasi devletlerinin belli başlı şehirlerinden ikisi durumundadır.
Musul-Kerkük bölgesinin Türk tarihi açısından da oldukça önemli bir yeri vardır. Özellikle Türklerin Anadolu’ya yerleşmeleri ve burayı vatanlaştırmaları sırasında Musul-Kerkük önemli bir üs vazifesi görmüştür. Emevilerden sonra bölgeye hâkim olan Abbasiler zamanında Türklerin devlet içindeki müessiriyetlerinin artması, Musul-Kerkük üzerindeki nüfuzlarının artmasına da yol açmıştır. Abbasi devletinin askerî yapısında çok önemli mevkilerde görev yapan Türk komutanlar, bu sayede geniş bir çevre ve faaliyet sahası kazanmışlardı. Türkler, Araplardan ayrı yerleşim birimlerinde yaşamakta idiler. Bu vesile ile bölgede Türk nüfusu hızla artmaya başlamıştır. Nitekim, zaman içinde bu şekilde bir altyapı kuran Türkler, yavaş yavaş devletleşme yoluna gitmişler ve sonunda Abbasi halifesine bağlı olsa da Musul-Kerkük bölgesinin de sınırlarına dâhil olduğu ilk Türk devleti olan 'Tulunî Devleti'ni kurmuşlardır.
Türkistan Türklerinin batıya yönelmeleri, Tuğrul ve Çağrı Beylerle başlayıp Alparslan ile sonuçlanan Anadolu üzerine akınları, burayı bir Türk ülkesi hâline getirirken, yol üzerindeki Musul-Kerkük de nasibini almış ve bölge bir Türk yurdu hâline gelmiştir. Büyük Selçuklu Devletinden sonra, Osmanlı Devleti hâkimiyetine kadar geçen süre içinde Musul-Kerkük bölgesinde Irak Selçukluları, Zengiler, Erbil Atabeyliği, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safeviler gibi birçok Türk devleti kurulmuş ve bu devletlerin hakimiyetleri döneminde de Türkistan’dan gelmeye devam eden Türkmenler sayesinde bölgedeki Türk nüfusu önemli miktarda artmıştır.
Bu dönem içinde Moğol istilası ve Timur’un akınları ile de önemli sosyal değişiklikler ve çalkantılar yaşanmıştır. Yavuz Sultan Selim tarafından 1517 yılında Osmanlı ülkesine katılan Musul ve Kerkük şehirleri, sahip oldukları durum itibarı ile gittikçe artan bir önem kazanmış ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde Musul’un eyalet hâline getirilmesi kararlaştırılmıştır..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.