İslam âlimlerinin ilme hizmeti

A -
A +
Daha on dördüncü asırda İslam ülkeleri birer ilim ve marifet fuarı, hükümdar saraylarının her taşı inci gibi işlenmiş birer sanat abidesi, birer ilim ve marifet merkezi olarak gözleri kamaştırırken Avrupa yoğun bir cehalet ve karanlık içindeydi. (Bergson “İslamiyette ilim ve ilerleme” çeviren Halil Aslangil Sebilürreşad Temmuz 1954 sayfa 25)
Avrupa halkı bütünüyle cehalet karanlığı içerisinde yuvarlanmaktaydı. Işığını ise ancak iğne deliğinden görebiliyordu. İşte böyle bir anda İslam ufuklarından parlak bir nur göründü. İlim ve edep ışıkları gayet parlak bir suretle kendini göstermeye başladı. (Drovi Akseki a.g.e sayfa 369)
Müslümanlar medeniyeti o çağlarda insan zekâsının ulaşabileceği en yüksek noktaya ulaşmışlardı. (Prof. Dr. W. Barthold İslam Medeniyeti Tarihi-Çeviren Prof. Dr. Fuat Köprülü Ankara Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 1973 sayfa 33-34)
“775 yılından 13. Yüzyılın ortalarına kadar İslam ülkelerinde pek büyük bilginler ve fikir adamları yetişmiştir. Hatta denilebilir ki, bu müddet zarfında fikrî kültür bakımından İslam âlemi Hıristiyan âleminden üstündür.” (E. Rennan-İslamiyetin Manevi Kültürel Değerleri-Çeviren Bahadır Dülger Ankara Resimli Posta Matbaası 1963 sayfa 77-242)
Ulaştıkları yüksek medeniyet seviyesi tabii olarak meyvesini veriyordu. Müslümanlar adet ve terakkilerden hoş gördükleri kadar bilgilerinin gerçekliği ve süratle yükselmeleri ile tanınıyordu. (Viardot A.g.e sayfa 215)
Gerçek şu ki, Müslümanlar eski ilimlerde çok ilerleme kaydetmişler. Bilinmeyen birçok ilmi keşfetmişlerdir.” (Tabbara)
“Müslümanların, matematik ve astronomide kimya ve tıpta elde ettikleri başarı askerî başarı ile sağladıklarından daha büyük ve daha devamlı idi.” (Draper Histoire du Developpement İntelectuel en Europe-Avrupa’da Fikrî Gelişmenin Tarihi 2 20 -Ahmet Rıza Bey A.g.e sayfa 198)
Müslümanlara bugünkü anlamda telakki etmeye alıştığımız gerçek kurucuları gözüyle bakılmalıdır. Onlar eskilerin hemen hiç bilmedikleri fennî ve ilmî tecrübelerde bulunarak çalışmak seviyesine ulaşmışlardır. (Wilhem Humbott – Cosmos 2: 260 A. Rıza A.g.e sayfa 197)
Müslümanlar asırlarca adalet dağıtan devletler, nesilleri irfanla teçhiz eden memleketler meydana getirmişler, insan dimağını eşyaya hükmettiren dehalar yetiştirmişlerdir. (Scot İslamiyet Hakkından Cihan Mütefekkirlerinin Takdiri Sebillüreşad Mayıs 1946 2:311 sayfa 45)
Batı geleneği için Leonardo de Vinci gibi pek az evrensel deha vardır. Halbuki İslamda el-Kindi’den Razi’ye el-Burunî’den İbni Sina’ya ve daha pek çoklarına kadar uzanan bir deha deryası vardır. (Roger Graudy-İslamın Vadettikleri-Çeviren Nezih Uzel İstanbul Pınar yayınları 1983 sayfa 105)
Orta Çağların görünür derecede en önemli başarısı deney ruhunun doğmasıdır ve bu başarı öncelikle on ikinci yüzyılın Müslümanlarına aittir. (George Sorton İdealler ve Gerçekler Prof. Dr. Abdüsselam-Çeviren Senai Demirci ve Mesut Toplayıcı İstanbul Yeni Asya yayınları 1987 sayfa 81)
Unutmamalıyız ki, çağdaş ilimlerin temellerini atma şerefi Hazreti Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) inananlara aittir. Bugün istifade ettiğimiz şeylerin hiçbirini ne Hıristiyanlığa ne de kiliseye borçlu değiliz. (Miralay Enkersal İslamiyet Hakkında Cihan Mütefekkirlerinin Takdiri Sebilürreşad Mayıs 1349 2: 311 sayfa 45)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.