PSİKOLOJİK SAVAŞ

A -
A +
Şu anda Türkiye İstiklal Savaşından önemli bir “İkinci İstiklal Savaşı”nı yaşamaktadır. Şimdi düşman yalnız dışarıda değil aynı zamanda içeridedir. Birinci İstiklal Savaşı'nda sadece klasik savaş yapıyorduk. İkinci İstiklal Savaşı’nda emperyalist güçlerle ilan edilmemiş post-modern silahlı savaş hâlindeyiz. Bu savaşta ise “Haçlı Ordusu” PKK, DEAŞ, DHKP-C, FETÖ'cüler ve onların destek gücü olan Hıristiyan Batı’nın devşirmeleri, yerli ve millî olmayan sözde aydınlardan oluşmaktadır.
Şu anda çok yönlü savaş içindeyiz. Psikolojik, ekonomik, kültürel, siber, sosyal medya ve nice saldırılarla karşı karşıyayız. 15 Temmuz gecesi Türk Halkı “Millet” olduğumuzu bütün dünyaya ispat etti. Bu birliğimizi erozyona uğratmak için her çareye başvuruyorlar.
Kırgızistan Pasaportu taşıyan bir FETÖ'cü DEAŞ adına aslında FETÖ’nün bir işlemi (Bahçeli’nin dediği gibi 15 Temmuzun artçı sarsıntısı) idi. Ve katliam ile Kılıçdaroğlu liderliğinde yerli ve millî olmayan aydınlar laiklik konusu ile gündemi değiştirmek ve PKK terörünü, El-Bab savaşını örtmek istediler.
Kılıçdaroğlu anayasa değişikliğine oy verenleri “hain” ilan ediyor. Türkiye halkının hür seçimi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki vekilleri oylarını diledikleri gibi kullanmaları anayasal haklarıdır.
1923-1945 CHP, yani tek parti iktidarı vardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi halkın millî iradesini temsil etmiyordu. CHP “Batılılaşmak” maskesi ile bin yıllık Türk-İslam Medeniyetini yıktı.
İncil'in yazı dili olan Latin alfabesinin kabulü ile milyonlarca ciltlik eserler küflenmeye terk edildi. Arşivlerimiz hurda kâğıt fiyatına Bulgaristan’a satıldı. Şapka kanunu aleyhinde olanlar idam edildi. Erzurumlu bir bacımızı da şehit ettiler. Kıyafetten, takvime, saatten ölçülere kadar İslamiyet’e ait her şey terk edildi ve azılı Türk düşmanı Batı taklit edildi. Ve halkın millî iradesi hiç sayıldı. Bu zihniyete göre halk cahil idi ve o sadece vergi verir ve asker olurdu.
Ankara Garı salonunda Mustafa Kemal liderliğinde Bakanlar Kurulu ve üst düzey bürokratlar Anayasa’da (Teşkilat-ı Esasiye Kanununda) “Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslam’dır” maddesinin “Protestan” olarak değiştirilmesini konuştular. Kazım Karabekir’in “Halkı isyana sevk ediyorsunuz” ikazı üzerine bu fikirden vazgeçildi. Ancak bunun yerine 30 yıllık bir proje hazırlandı: “İslam’ı Islah Projesi”... Bu projede neler yoktu? Camide müzik aletleri bulunması, namazın sıralarda kılınması, âyet-i kerimelerin Türkçe okunması sadece birkaçıdır...
Lisede bize okutulan tarih kitabında Kur'ân-ı kerimin Hazreti Muhammed’in (aleyhisselatü vesselam) eseri olduğu, Allahü tealaya ait olmadığı yazıyordu. Yani vahiy inkâr ediliyordu.
Yahya Kemal hatırasında bir İngiliz diplomatın Büyükada ile ilgili şu sözünü nakleder:
“Dünya siyasi tarihinde şu andaki Türkiye’deki CHP iktidarı gibi halkına düşman ve halkın değerlerine yabancı bir iktidara rastlanamaz...”
Terörü kullananların başta gelen hedeflerinden önemlisi, Türkiye’yi geçmişte olduğu gibi sınırları içine hapsetmektir. İslam ve Türk Dünyasından tecrit etmek, bu bölgelerdeki akan kan ve gözyaşlarını televizyonda seyrettirmektir.
Dünyada dengeler değişiyor. Her konuda Batı geriliyor, Doğu gelişiyor. Atlantik ve Avrasya arasında savaş var. Batı Türkiye’ye terörle şu mesajı veriyor:
“Geçmişte olduğu gibi benim Doğu'da ucuz askerim, ekonomik pazarım ol ve her tavrın ve düşüncelerinle benim değerlerime uygun hareket et!..”
Kılıçdaroğlu "Suriye’de işimiz ne?" diyor. Peki Atlantik ötesi ABD ve 68 ülkenin işi ne? Rahmetli Seyyid Kamran İnan’ın “Türkiye Gerçeği” adlı kitabında şöyle bir ifade yer alıyor: “Türkiye’nin gelişmesi ve demokratlaşmasında en büyük engel bürokratlardır.”
Goldman Sachs ekonomik araştırma kurumuna göre: “2035 ve 2050 dünyasına dair araştırmalara göre Türkiye dünya ekonomisinde ilk 10 (on) içinde yer alacak."
1987 yılındaki bir ekonomik raporda Türkiye’nin ilk 10 içinde yer alacağı tahmin ediliyordu. 28 Şubat Darbesi ve koalisyon iktidarları ile bu önlendi. Yeni anayasa değişikliği ile koalisyon ihtimalleri ortadan kalkacak. CHP’nin endişesi iktidar olma imkânının olmayacak (koalisyon ile) olmasıdır. Rejim değişmiyor ama "vesayet rejimi" değişiyor!..
1993-2003 yılları arasında 10 yıl içinde her yıl ortalama 500 milyar TL vergi toplanıyordu. Bunun 450 milyar TL’si faiz lobisinin 300 ailesine faiz olarak ödeniyordu. Erdoğan bu muslukları kapattığı için istenmeyen kişidir. Aslında Türkiye’yi 2002 yılına kadar halk değil CHP zihniyetli oligarşik sözde elit(!) bir zümre idare etti. Şu anda ise halkın milli iradesi hâkimdir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.