Sabreden, iki cihan saadetine kavuşur

A -
A +
Âyet-i kerîmelerde ve hadîs-i şeriflerde, sabredenlere büyük mükafatlar verileceği bildiriliyor... Sabredenlerin, hem dünya, hem de ahiret saadetine kavuşacakları müjdeleniyor...
Kur'an-ı kerimde yetmişten fazla ayet-i kerîme, sabretmeyi tavsiye eder, sabredenlere büyük mükafatlar verileceğini müjdeler... Sabredersek, hem dünya, hem de ahiret saadetine kavuşabiliriz... Peki nelere sabretmeliyiz? Bu hususta muteber kitaplarda buyuruluyor ki:
Sabır, üç kısımdır.
1- İbadetleri yaparken karşılaşılan zorluklara sabretmek.
Yaz aylarında oruç tutmak, kış aylarında abdest ve namaz; sabah namazına uyanmak, uykusunu bölmek nefse zor gelen şeylerdir.
Yaz gecelerinde yatsıyı beklemek de öyledir. Fakat bu ibadetlerimizi yaparken üşenmemeli ve severek yapmalıyız. Bu ibadetler bize ebedi saadeti kazandıracaktır.
İbadetler, ruhun gıdasıdır. Bedenimizin gıdasını alırken, nasıl çiğnemekten yorulmuyor; mideniz de hazmetmekten bıkmıyor ve bunu yaparken zevk alıyorsak, ibadetlerimizi yaparken daha çok zevk almalıyız... İbadetlerdeki tat, dünyanın hiçbir zevk ve sefasında yoktur... Ebu Süleyman Dârânî rahmetullahi aleyh buyuruyor ki: "Namazlardaki lezzet olmasaydı, kendimi dünyadan zevk almış saymayacaktım."
2- Günâhlardan sakınmak için sabretmek.
"Günah işlememek için sabretmek, cehennemde yanmaya sabretmekten daha kolaydır" demişler... İki azılı ve amansız düşmanımız olan nefis ve şeytan, bizleri devamlı olarak günahlara teşvik ederler, günahları tatlı gösterir ve bizleri ona yönlendirirler. Balığın nefsi, oltanın ucundaki yemi tatlı gösterip balığı ona yönlendirdiği gibi...
Rabbimizin emirlerini ve istediklerini, nefsimizin arzularından daha üstün görür ve ona göre hayatımızı devam ettirirsek, ebedi saadet kapıları bizim için açılmış demektir.
3- Belâ ve musibetlere sabretmek.
Hastalık ve belâ istenmez. Rabbimizden afiyet istemeliyiz. Gelirse tedâvi olmalıyız. Şifa bulursak Rabbimizden bilmeliyiz ve ona şükretmeliyiz.
Fakirlik ve hastalığı veren yine O'dur, bizi kurtaracak olan da yine O'dur. Hastalık, çoğu zaman ilâçtır, insanı kibir, ucub ve dünya sevgisi hastalığından kurtarır, ahiret hayatını hatırlatır, oraya hazırlık yaptırır. Ki, bize bu ekmek ve sudan daha önemlidir.
Hastalık ve musibetler, günâhlarımızın cezası olarak verilir. Cehennemde yanmaktansa, hasta olmak daha iyidir... Kıyâmet günü, hasta olup da sabredenlere o kadar çok nimet verilecek ki, onu gören mahşer halkı diyecekler ki: "Keşke bizim dünya hayatımızın tamamı hastalıklarla, sıkıntılarla geçseydi, biz de bugün bu nimetlere kavuşabilseydik..."
Hülâsâ, sabreden dünya ve ahirette büyük nimetlere kavuşur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.