Sükûn ve sükût!

A -
A +
Çok konuşuyoruz! Gerekli, gereksiz durmadan konuşuyoruz! Sokakta, otobüste, iş yerinde, evde, telefonda durmadan soluk soluğa konuşuyoruz… Hatta çoğunlukla da telefonda konuşuyoruz! Yetmiyor Twitter'da, Facebook'ta ve internetteki birçok alanda ha bire konuşuyoruz! Konuşuyoruz da bir şeyi unutuyoruz galiba! Tefekkür etmiyoruz!  Gerek tasavvuf ehli, gerekse büyüklerimiz “söz gümüşse sükût altındır” diye yerli yersiz her söze girmenin, bilip bilmeden her meseleye atlamanın insanı her yerde hakir düşüreceğinin altını bilhassa sık sık çizmişlerdir. “Mecliste arif ol kelamı dinleEl iki söylerse sen birin söyleElinden geldikçe iyilik eyleKötülerle konup göçücü olma! Hemen hemen bütün tasavvuf ehli, insanoğlunun dili nedeniyle çokça günaha sürüklendiğini ifade ederler. Mesela İmam Gazali hazretleri, dilin gereksiz yere lafzı yüzünden insanın şu günahlara girdiğini ifade eder: “Gıybet, parlak söz konuşmak, sırları yaymak, yalan söylemek, lüzumsuz tartışmalar yapmak, iftira atmak, laf taşımak, yersiz medh ve zem, müstehcen şeyler konuşmak gibi hususlar insanı kötülerden kılar...” İmam Gazali'nin bilhassa altını çizdiği bu kötü hâller aynı zamanda insanı sosyo, psikolojik ve ahlaki açıdan da zor durumlarda bırakır! Sükût mevzuunda erenlerin tasvip ettikleri noktaya gelebilmeleri için insanın bu konuda ciddi egzersizlere ihtiyacı vardır. Mesela kalabalık ortamlarda fazla bulunmamak, göz önünde olmamak, bilip bilmeden mevzulara dalmamak, öne çıkmak için, görünür olmak için lüzumsuz konuşmalara girmemek vs... "Sükût orucu" için büyük mutasavvıf Hacı Bayram-ı Veli hazretleri şunları söyler: “Sükûn ve sükût insanı büyük günahlardan korur. İnsan konuşma şehvetine müptela olduğu zaman, çeşitli günahlara girer. Bunlar halkın gizli yönlerini ortaya koymak, hatalı söz konuşmak, koğuculuk yapmak, iftira atmak vb. yasaklanmış fiillerdir. Bunlar kişinin amelini zayi edip, sonuçta imansız ölmeye bile sebep olurlar...” Fatih'in mürşidi Akşemseddin hazretleri ise sükût için şunları söyler: “Sükût ve sükûn Allah'ı öğreten bir uygulamadır!” Eşrefoğlu Rumi, “Müzekki'n Nüfus” adlı eserinde Hacı Bayram-ı Veli'nin lüzumsuz konuşmaktan hoşlanmadığını şu anekdotla anlatır: “Bir gün Eşrefoğlu Rumi, izin istemeden Şeyhi Hacı Bayram-ı Veli'ye dünyevi bir konu arz eder. Ancak aldığı karşılık şu olur: Çok söyleme, küstahlık olur ve sen edepsiz olursun. Şeyhler huzurunda, müritlere çok söz söylemek ayıp olur ve uygun düşmez!” Evet, irfani dünyamızın erenleri sükût ve sükûn üzerine böyle düşünürlerken gelelim günümüz insanına... Ne yazık ki günümüz insanı uyumanın dışında kalan bütün vakitlerini neredeyse konuşarak ve her şeye yorum yaparak geçiriyor. Siyasetten edebiyata, hukuktan sağlığa, sanattan bilime, sosyolojiden psikolojiye, dinden eğitime kadar her alanda birer allame-i cihan olan böyle insanlar bazı anlar gelir ki akademik alanda eğitimini gördüğünüz alan üzerine bile sizinle tartışmaya girer ve bilgilerinizi "Molla Kasım" gibi sorgulamaya bile cüret ederler. Hele televizyon ekranları bu hususta tam bir fecaati anlatır gibidir. Hâlbuki o saatlerde kendi başınıza kalmak, tefekkür etmek, Allah ile hasbihâl etmek size çok fazla değer katacak iken böyle zamanınızı niçin israf ettiğinizi düşünmeye bile çoğunlukla vakit bulamazsanız! Yani hasılıkelam sadece konuşuyoruz artık! Buna eskiler “gevezelik etmek” diyorlardı. İşte kalbi tasfiye, nefsi tezkiye ve ruhu tesviye için sükûn ve sükûta ihtiyacımız olduğunu bilelim! Sözlerimizi Hacı Bayram Veli'nin söyleriyle bitirelim: “Bu sözümü arif olan anlar, cahiller bilmeyip tanlarHacı Bayram kendi banlar, ol şârın minaresinde!”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.