Hayırlısı olsun!

A -
A +
Seçmen sandıkta seçimini yaptı.
Ancak sandıklar açıldıktan sonra gördük ki bu seçimler hayli ilginç bir sonuç sunmuş bize. Şaşırdık mı? Evet, çok şaşırdık ve doğrusu bu sonucu beklemiyorduk. Ancak demokrasiye inanmış ve de demokratik bir ülkenin insanları olarak bu sonuca sükûnetle ve suhuletle yaklaşıyoruz.
Uzun yıllardır bu ülkeye büyük bir dönüşüm yaşatan, elli senede yapılacak dev projeleri, o muazzam kalkınma hamlesini on altı senede gerçekleştiren bu "Ak Hareket", elbette bu sonucu beklemiyordu, aslında hiçbirimiz beklemiyorduk. 
AK Parti menfaat birlikteliğine dayanan bir parti değil, dava ve ideal birlikteliğine dayanan, siyasal ve kültürel bir oluşumdur. Bu seçimlerde bu davaya inanmış, gönlüyle, alın teriyle, maddi-manevi, bu harekete güç katmış insanlar, maalesef ilk defa böylesi bir hayal kırıklığı yaşayıp üzüldüler!
“Biz bu seçimden bu sonucu ummamıştık!”
Seçimin hemen akabinde, akşama doğru bir arkadaşım aradığında ilk sözü bu olmuştu. İki gözü iki çeşme ağlıyor ve hıçkırarak “Biz İstanbul’u, Ankara’yı nasıl kaybederiz?” diye soruyordu. İşte dedim, uzun yıllardır bu partinin çilesini çekmiş, halis niyetli ve "ak düşünceli" bir Anadolu insanı. Sonra uzun uzun görevini hakkıyla yapmayan bazı partilileri şikâyet edince hiçbir şey diyemedim zira yerden göğe kadar haklıydı, ne diyeyim!
Arkadaşım içini bir güzel döktükten sonra telefonu tam kapatmıştım ki bu kez bitişik komşum bahçesinden seslendi. Bu kez onu dinledim. Kadın öyle üzülmüş ki cümlelerine virgül ve nokta koymadan ha bire konuşuyor ve cümlelerinin arasına bir “istiare” sözcüğünü serpiştiriyor, sonra arkasına bir de “istihare” sözcüğünü yapıştırdıktan sonra sözü en son “istişare” sözcüğüne getiriyor.
Birbiriyle kafiyeli bu üç hatıralı sözcük böyle bir seçim muhabbetinde yan yana gelince bu sözcüklerde hikmet aramaya başladım. Kadın gerçekten de çok üzgün ve bütün duygularını bana bir çırpıda anlatma gayretinde. İlginçtir ki o da bazı partilileri suçluyor. İyi de seçmenin hiç mi günahı yok canım? Demek istiyorum, tabii ki diyemiyorum.
Seçimden beri herkes bir şeyler söyledi, bazıları birilerini suçladı, lakin bizim kültürümüzde benim çok sevdiğim, hakikaten duyduğumda bana huzur veren bir cümle vardır: “Hayırlısı olsun!”
Aynı anda iki farklı görevi ifa eden böylesine harika bir cümle varken bu kadar söz israfına ne gerek var ki? “Ne ki senden alınmıştır bil ki o senin hayrınadır!” sözünü Ataullah İskenderî durup dururken mi söylemişti?
Cumhur İttifakı'nı gerçekten de çok üzen, hayal kırıklığına uğratan bu sonuç, genel seçimde karşınıza çıksaydı sonucu itibarıyla telafisi mümkün olmayan bir durum yaşansaydı daha kötü olmaz mıydı? Daha fazla üzülmez miydiniz demek istedim ama diyemedim. Çünkü biliyorum ki bazı şeyleri bilseniz de çok iyi anlasanız da anlatsanız da bazen teselli kâr etmiyor!
Açık söylüyorum, bu sonuçlar göz göre göre geldi. Hayata ve topluma hikmet penceresinden bakanlar iyi bilirler ki hatır, gönül, vefa, diğerkâmlık, dostluk, nezaket, nezahet, ilim ve irfan gündelik hayatımıza eşlik etmiyorsa, bereket kalkıp gider oradan.
Peki şimdi ne olacak?
7 Haziran seçimlerinde de böylesine bir hayal kırıklığı yaşanmıştı. Seçim bu, seçmenin bazen "eşref saati" tutabilir, ders vermek isteyebilir, sesini duyurmak isteyebilir… Önemli olan olup bitenlerden dersler, hikmetler  çıkarmaktır; seçmene dikkat kesilmek, toplumun sesini duymaktır.
Şimdi İstanbul meselesi belirsizliğini koruyor, ama İstanbul ilçeleriyle İstanbul’dur! Fatih olmazsa, Üsküdar olmazsa, Eyüp Sultan olmazsa İstanbul nasıl İstanbul olur?
Kaybedilen yerlerin yasını tutmak yerine yeni baştan işe koyulmak vakti deyip çalışmaya başlamak gerektir. 1071 hedefi önemli bir hedeftir ve yol uzundur. Yola erkenden revan olmak lazımdır…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.