Tembellik ruhumuza işledi!

A -
A +

Mübarek ramazan ayı bolluk bereket ve rahmettir…

Hakikaten çocukluk yıllarımızda ramazan, Halil İbrahim bereketiyle gelir, evlere sürur dağıtır, huzur şemsiye şemsiye yağardı üzerimize… Bizler mi çocuktuk, yoksa hayat mı daha güzel ve yaşanılırdı bilemiyorum…

Bildiğim bir şey var ki o da artık o huzuru da tadı da kaybettiğimiz gerçeğidir. Kendimiz iyi olsak dahi etrafımızda şahit olduğumuz menfi hadiseler bizim de huzurumuzu kaçırıyor.

Herkes hayat pahalılığından söz ediyor. Evet ortalık el yakıyor, toplum hızla yoksullaşıyor, aile hayatımız orta yerinden çatırdıyor, ahlak ve faziletimiz binbir yerden öyle darbeler almış ki elimizi nereye atsak elimizde kalıyor yazık ki! Para pul, artık bir araç değil, yaşamak için tek amaç olmuş durumda!

“Paranın ne önemi var, mühim olan insanlık” şarkısı sanırsınız binlerce yıl önce yazılmış, öylesine ütopik görünüyor şimdilerde. Bir acayip hayat tarzı ve bir garip dünya ile karşı karşıyayız her birimiz! Böylesine kapitalist bir dünyada ruhumuz erbabı, bir yandan değerler manzumesi öbür yandan hayatın çetrefil gerçekliği arasında insani taraflarını kaybetmeden, manadan uzaklaşmadan ve ilahi buyruklara kulak tıkamadan ayakta kalabilme mücadelesi vermek ve başarmak durumunda…

Aslında bu ülkede her şey var, dört mevsimin bir arada yaşandığı Yüce Allah’ın bütün nimetleri cömertçe bahşettiği bu cennet vatanda gerçekte eksik olan biz insanlarız! Yoksulluk içimizde. Bire yirmi katarak satmayı öğrenen tamahkârlığımız, insanların sofrasından ekmek çalan vicdansızlığımız, merhamet etmeyi unutan yosun bağlamış kalbimiz ve ötelerin çok ötesini öteleyen kör aklımız en büyük yoksulluğumuzdur.

Tembellik ruhumuza işledi bir de!

Artık Anadolu köylerinde ekmek, yumurta, yoğurt bakkaldan alınıyor! Bu hakikati ninelerimiz görseydi dizlerine vurup ağlarlardı herhâlde! Köyde yaşayıp da üç tavuk, bir inek beslemeyen, ekmeğini bile fırından alan yeni nesil kadınlarımız internet sayfalarında vakit harcamakta veya sabahtan akşama kadar televizyon başında kadın programlarını seyrederek, hiçbir şey üretmeden, zamanlarını heba etmektedir ne yazık ki!

Acilen yeni tarım politikaları geliştirilip, kırsaldaki işsiz kesim istihdam edilmelidir. Devlet tarıma el atmalı, binlerce işsiz ziraat mühendisini köy ve kasabalarda görevlendirip halkı bilinçlendirme yoluna gidip tarımda kooperatifleşme sağlanmalıdır. 

Ülkemizde maalesef arz-talep dengesi bozulmuştur.

Köylerimiz boşaldı yazık ki. Kasabalarımız hızla göç veriyor. Hatta küçük şehirler bile büyük şehirlere akıyor. Bu göçlerden en büyük payı alan Marmara Bölgesi alarm veriyor ancak kulak veren yok! Bütün bunların üzerine bir de ülkemize Suriye, Irak, Afganistan, Afrika ve şimdilerde Ukrayna, Rusya’dan gelen milyonlarca sığınmacı, ekonomideki bu arz-talep dengesini temelinden sarsmıştır. İşte büyük kentlerdeki fahiş emlak fiyatları ortadadır! Bu yapay nüfus artışı özellikle düşük ve orta gelir düzeyindeki insanımızı her anlamda menfi etkilemektedir. 

Meseleleri siyasallaştırmadan ciddi anlamda masaya yatırıp nerede yanlış yaptığımızı konuşmak, tartışmak zorundayız. Yeni dünya düzeninde gelecek yıllarda çok ciddi gıda sıkıntılarının baş göstereceğinden söz ediliyor. Daha fazla vakit kaybetmeden tarım meselesine topluca kafa yormalıyız.

Hayat pahalılığını oturduğumuz yerden bitiremeyiz!..

Kırsaldaki nüfusu yeniden toprağa, tarıma döndüremezsek şayet birkaç yıl sonra domatesin kilosunu 100 liraya, maydanozu 50 liraya, yumurtanın tanesini 10 liraya almamız kaçınılmazdır…

Hasılı ruhumuza işleyen bu ataleti terk etme vakti gelmedi mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.